Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Holbrooke'un bir televizyon konuşması sırasında söylediği ve eski Dışişleri Bakanı Colin Powell'ın da görüşünü yansıtan bu sözlerini, AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Franco Frattini'nin seçimler sonrasında Türkiye'ye dönük olarak sarf ettiği "laik azınlık" tanımlamasıyla aynı çerçevede görmek gerekiyor. ABD'nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve 2008'deki Başkanlık seçimlerini kazanmaları durumunda Demokratların büyük olasılıkla Dışişleri Bakanı yapacakları Richard Holbrooke'un, AKP'nin seçim zaferine bakarak, Türkiye için getirdiği "ılımlı İslam ülkesi" yakıştırması haklı olarak bizde tepkilere neden oldu. Bu yakıştırmalar, önemli konumlarda olsalar bile, bu kişilerin Türkiye konusundaki -"bilgisizlik" kelimesi hafif kaçacak- cehaletlerini ortaya koymaya fazlasıyla yetiyor.Holbrooke'un, Türkiye ile birlikte Malezya'yı da görmek istedikleri "ılımlı İslam ülkeleri" sınıfına sokması ise bu iki ülke arasındaki temel farkları dahi bilmediğini veya anlayamadığını ortaya koyuyor. Başka bir ifadeyle Holbrooke, Türkiye'nin tümüyle laik bir ülke olmasına karşın, Malezya'nın hem şeriata hem de laik sisteme dayanan çifte hukuk sistemine göre idare edilen bir ülke olduğunun farkında değil. Zamanında Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak her iki ülkeyle yakından ilgilenmiş biri olarak Holbrooke'un bu hatası anlaşılır gibi değil. Türkiye cehaleti Holbrooke, aynı şekilde, Malezya'nın eski Başbakan Yardımcısı Enver İbrahim'in, Washington Post gazetesinde kısa bir süre önce çıkan ve "laik Türkiye"yi, "İslamın yükselmesinden" dolayı değil, "demokrasinin gelişmesinden" dolayı gıpta ile övdüğü yazısını da kaçırmış.Holbrooke ayrıca, Frattini'nin hatasını tekrarlayarak, kendisini siyaseten merkeze çeken AKP'nin sadece "İslami kesimlerden" değil -Kürtler ve laik dünya görüşüne inananlar dahil olmak üzere- çok farklı kesimlerden de oy aldığını, yaptığı değerlendirmeye hiç katmamış. Kısacası, seçimlerden böyle bir sonuç çıkmasının arkasında yatan siyasi, sosyal ve ekonomik nedenleri analiz etme ihtiyacını pek duymamış. Holbrooke'un kaçırdığı Holbrooke, Türkiye ve Malezya ile ilgili bu sözleriyle, aslında, hem 11 Eylül saldırısı hem de Irak'taki açmaz yüzünden Batı'da "vahşi" olarak görülen İslami unsurları "uysallaştıracak" bir "model"e duyulan ihtiyacı yansıtıyor.Bu nedenle de birçok Batılı gibi, Türkiye'yi olduğu gibi değil, görmek istediği gibi görüyor. Amerikalıların tezkere olayında şok yaşamalarının başlıca nedeni de zaten, tüm eksikliklerine rağmen Türkiye'de büyük ölçüde oturmuş olan demokrasiyi tanıma zahmetine katlanmamalarından kaynaklanıyordu. Holbrooke'un sözleri bazılarının bu temel hatayı sürdürmek niyetinde olduklarını gösteriyor. Ancak, kendileri açısından ne yazık ki, dünya onların görmek istedikleri gibi şekillenmiyor.Hal böyle olunca, Holbrooke ve onun gibi düşünenlerin, anlaması çok daha fazla zahmet gerektiren bir ülke olan Türkiye konusunda kendilerini beklemedikleri yeni sürprizlere hazırlamaları gerekiyor. sidiz@milliyet.com.tr Beklemedikleri sürprizler