Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Neredeyse her gün bir vukuatını okuduğumuz, bu yüzden Türkiye’de halk arasındaki itibarı günden güne kötüye giden polisimiz artık uluslararası merceğin altına da girdi.
Human Rights Watch (HRW) insan hakları bekçiliğini yapan tanınmış bir örgüttür. Cuma günü açıkladığı rapor ülkemiz açısından yeni bir utanç vesilesidir. İşi daha da kötü kılan ise, “işkenceye sıfır tolerans” diyen AKP hükümetinin önemli bir üyesinin bu konuda sergilediği yaklaşımdır.

Kaçınmanın anlamı yok
Uluslararası medyaya mal olduğu için isim kullanmaktan kaçınmanın bir anlamı yok. Sözü edilen, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’tir. HRW Direktörü Kenneth Roth’un bu konudaki sözleri basınımıza fazla yansımadı, fakat dışarıda yankı buldu.
“Adalete Karşı Safları Sıklaştırmak. Türkiye’de Polis Şiddetiyle Mücadele Önündeki Engeller” adlı raporu tanıttığı basın toplantısında konuşan Roth’un Çiçek’le görüşmesi hakkındaki sözleri şöyle:

Roth’a randevu neden verildi?
“Çiçek’le görüşmemizden, acaba insan haklarını korumakla mı, yoksa ihlal etmekle mi yükümlü olduğunu merak ederek ayrıldım. İnsan hakları konusunda had safhada aşağılayıcı (“utterly contemptous”) ve düzeltici herhangi bir adım atma eğiliminden yoksun bir tavrı vardı. Kendisi Türkiye’deki reform süreci hakkında bir göstergeyse, o zaman orada ciddi sorun var demektir.”
Habere göre Çiçek, Türkiye’de ayyuka çıkan polis şiddeti ve buna karşı alınan tedbirler hakkında bilgi vermek yerine, Roth’a Avrupa’daki ihlallerden, hatta İrlanda’da referandumla reddedilen AB Anayasası’ndan dem vurmuş.
Mademki söylenecek bir şey yoktu, Roth’a niçin randevu verildi, anlayabilmiş değiliz. Kaldı ki burada Roth’un asıl muhatabı İçişleri Bakanı olmalıydı. Şayet, amaç “şımarık Batılıya ağızının payını vermek” idiyse, o zaman amacın hasıl olduğu da söylenemez.

Polis, ihlal ediyor
İlgilenenler HRW raporunun Türkçesini www.hrw.org sitesinden indirebilirler. Gazetelerimize de yansıyan somut olayları sıralayan raporun söylediği özetle şudur:
Büyük yetkilerle donatılmış olan ve adı telaffuz edilmeyen bir güvenlik çemberiyle korunan Türk polisi, hesap verme kaygısı olmaksızın, insan haklarını büyük bir umursamazlıkla ihlal edebiliyor. AKP hükümetinin polisin elini rahatlatmak için yaptığı düzenlemeler de durumun kötüleşmesine yardımcı olmuştur.
Bizde birileri sevsin veya sevmesin, ama HRW gibi örgütler hep olacaktır. Yazıp söyledikleri hükümetleri elbette ki bağlamaz. Ama bu örgütler dünya kamuoyunun kanaat oluşturmasında etkin rol oynarlar.

Koruma kültüründen vazgeçilmeli
Bu örgütlerin “Türk aleyhtarı” veya “Batı’nın maşası” olduğunu savunanlar ise konuyu bilmiyorlar. Zira HRW’nin son yıllarda en çok sıkıntı verdiği ülkelerin başında ABD geliyor.
Guantanamo’da Müslüman tutsaklara yapılan kötü muamele hakkındaki HRW raporlarına yukarıda verdiğimiz adresten erişilebilir. Bu arada, Avrupa’da “İslamofobi” çerçevesinde göçmenlere çektirilen sıkıntılarla ilgili HRW raporları da ortada.
Burada merak edilen ise “Türkiye’de artan polis şiddeti karşısında hükümet ne yapıyor, ne yapacak?” sorusunun yanıtıdır. Bunu sadece Roth değil, vatandaşımız da soruyor.
Roth aslında bu konuda Türkiye’den tümüyle umutsuz ayrılmamış. Kendi ifadesiyle, İçişleri Bakanlığı’nda konuştuğu kişiler hem sorunun bilincinde olduklarını belli etmişler, hem de bu konuda tedbirler alınması gerektiğini teslim etmişler.
Ancak bunun, HRW’nin zehir zemberek bir rapor yayımlamasını engellemediği ortada. Burada asıl önemli olan, boş laflar değil, gerekli tedbirleri almakla yükümlü olan İçişleri Bakanlığı’nın suçlu olan polisleri koruma kültüründen vazgeçmesidir.
Konunun asıl muhatabı olan yetkililer bu refleksten vazgeçmedikçe, polisimiz hem içeride hem de dışarıda artan bir şekilde eleştirilmeye devam edecektir.