Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Örneğin, bölgedeki asıl güç olarak ortaya çıkmaya başlayan Barzan aşiretinin Kerkük'e dönük demografik oyunlarının şu veya bu şekilde devam ettiğini bizzat Amerikan basınından öğreniyoruz. Şehrin Türkmen ve Arap nüfuslarına karşı ağır bir baskı ve yıldırma politikasının devrede olduğunu çeşitli Batılı kaynaklar da doğruluyor. Son dönemde neredeyse tümüyle AB ile ilişkilerimize kitlenerek Irak'ı radarlarımızdan çıkardık. Oysa bu ülkedeki gelişmeler Türkiye'yi çok yakından ilgilendirmeye devam ediyor. Kürtlerin çoğu kez yasal olmayan yollardan iktidarlarını güçlendirmeye devam ettikleri Kuzey Irak'taki gelişmeler ise özellikle ilginç. Türkiye'nin bu gelişmelere seyirci kalmaktan başka çaresi olmadığını da görüyoruz. Bu durumu değiştirebilecek faktörler ise ufukta görünmüyor. Bunun tezkerenin reddedilmesinden mi, yoksa başka nedenlerden mi olduğunu artık bize tarihçiler anlatacaklardır. Türkiye'nin çaresizce izlediği ve Kuzey Irak'taki gelişmelerle doğrudan ilgili olan bir diğer yer ise, Şiilerin çoğunlukta oldukları Güney Irak. Buradaki gelişmeler de Türkiye'nin Irak'a dönük temel yaklaşımına ters düşüyor. Zira, bölgeden gelen haberlere bakılacak olursa, Şiilerin 'ayrılıkçı damarları' da depreşmeye başlamış. Türkiye seyirci kalır New York Times gazetesinin bölgeden bildirdiğine göre, Şii önde gelenleri, 15 Ağustos'a kadar ortaya çıkması gereken yeni Irak Anayasası'nın, Basra çevresindeki petrol zengini bölgelerdeki Şiilere özerklik sağlamasını istiyorlar. İşin ilginç yanı, bu Şii önderlerin ağırlıklı olarak laik siyasetçilerden olmaları. Yani burada "İran yanlısı" ve "din eksenli" bir girişim söz konusu değil. Bu önderlerin arasında, Amerikalıların başta "kendi adamları" diye destekledikleri, ardından fazla "bağımsız" olmaya başlayınca, "hırsız" diye kötüleyerek tutuklanmasını istedikleri, ancak sahneden bir türlü indiremedikleri Ahmed Çelebi de bulunuyor. Şii önderlerinden Bakr al-Yasin adlı politikacı ise niyetlerini saklama gereği duymuyor. Şiilere özerklik "Biz tüm ülkeyi başkente bağlayan merkezi sistemi yok etmek istiyoruz." Al-Yasin, 30 Haziran tarihli New York Times'ta yayımlanan demecinde aynen bunları söylüyor. Bunların, Kuzey Iraklı Kürtler açısından bayram edilecek sözler olduğunu anlamak için elbette ki dahi olmak gerekmiyor. Şiiler de aslında ilham ve cesaretlerini, Kuzey Irak'taki gelişmelerden aldıklarını gizlemiyorlar. Örneğin, Al-Yasin, Irak'ın güneyinde çoğunlukta olan Şiiler için, tıpkı Kuzey Irak'ta olduğu gibi, bağımsız bir parlamento, özerk bakanlıklar ve kendi komutalarında olan bir savunma gücü istediklerini belirtiyor. Bunu söylerken de Kürtleri örnek gösteriyor. Zira Kürtler tüm bunları sağlamış bulunuyorlar. Kürtler ilham veriyor Bu arada, Ahmed Çelebi ile bir diğer önde gelen Şii lideri olan Şeyh Abdülkerim Muhammedavi'nin, yeni Irak Anayasası için ekimde yapılması planlanan referandum sırasında, "Şiilere otonomi" konusunu ele alacak paralel bir referandum için girişim başlattıkları belirtiliyor. Bağdat'taki geçici hükümetin petrol bakanlığını elinde tutan Ahmed Çelebi'den bir türlü kurtulamamış olmaları, aslında Amerikalıların da bu gelişmeleri çaresizce izlediklerini ortaya koyuyor. Irak'taki karmaşa arttıkça, Washington Türkiye'nin bazı uyarılarının ne kadar doğru olduğunu gecikmeli olarak anlamaya başladı. Ama iş işten geçtikten sonra.Başta 'federal' bir Irak fikrine dahi antipati ile bakan, daha sonra buna razı olan Ankara ise yakında kendisini "konfederal" bir Irak fikrine alıştırma durumuyla karşı karşıya kalabilir... Hatta, gelişmeler böyle devam ederse, "konfederal" bir Irak'ı bile arar hale gelebilir. semihi@cnnturk.com.tr Konfederal Irak