İddialı bir benzetme olacak ama, gene de yapacağım: Hatırlanacaktır, ünlü "Balfour Deklarasyonu," Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı'ya karşı ayaklanan Araplar tarafından, destekçilerinin (veya kışkırtıcılarının) "ihanet belgesi" olarak algılanmıştı. Baker-Hamilton Raporu'nun Iraklı Kürtler üzerinde benzeri bir etkiyi yarattığını görüyoruz. Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin raporu anında reddetmeleri de bunu kanıtlıyor. Türkiye'yi memnun eden bu raporu reddetmelerinin nedeni ise malum. Avrupa Birliği'ne gömülerek Türkiye'yi kısa vadede çok daha fazla ilgilendirecek olan Irak konusunu arka plana ittik. Oysa bu cephede önemli gelişmeler yaşanıyor. Aylarca beklenen "Baker-Hamilton Raporu"nun yayımlanmasından sonra, gözler Başkan Bush'un ocak ayında açıklayacağı yeni Irak politikasına dönmüş bulunuyor. "Partilerüstü" bir komisyon tarafından aylar süren bir çalışma sonunda hazırlanan rapor -adeta "aklın yolu birdir" özdeyişinden hareketle- Ankara'nın başından beri savunduğu şeyleri öneriyor. Buna, Irak'ta güçlü bir merkezi yönetim, bu ülkenin kaderi konusunda bölge ülkelerine danışılması ve Kerkük üzerindeki Kürt emellerinin dizginlenmesi gibi temel hususlar da dahil. İsrail'in de raporu reddetmesi üzerine, Yahudi lobisinin ABD'nin en saygın politikacıları arasında sayılan James Baker ile Lee Hamilton'a karşı bir karalama kampanyası başlatması ise bu raporun ilgili taraflarca ne denli ciddiye alındığını gösteriyor. Ankara'nın savunduğu rapor Irak'ta artan kaos karşısında Amerikan kamuoyundan gelen baskılar üzerine hazırlanan raporun ana fikri özetle şu: "Irak'ı göreli bir istikrara kavuşturup çocuklarımızı bir an evvel o bataktan çıkaralım." İşte bu "ana fikir", raporu eleştirenlerin elini zayıflatıyor. Zira, Amerikan kamuoyu raporun temel önerilerini destekliyor. Raporun amacı da zaten Irak'taki belli bir grubu tatmin etmek değil, artan ceset torbaları karşısında Irak'tan bir an evvel çıkılmasını isteyen Amerikalıların beklentilerine hitap etmektir. Demokratların son büyük seçim başarısı da zaten bu beklentiye dayanıyor. Amerika'da hiçbir politikacı bu tür durumlarda kamuoyunu göz ardı edemez. ABD'nin, kamuoyu baskısı nedeniyle sonunda Vietnam'dan çıkmak zorunda kaldığını hatırlamakta yarar var. 'Bataktan bir an evvel çıkalım' Özetle, bu rapor Kürtler için, "yeni ABD ihanetinin haberciliğini" yapıyor. İşin onlar açısından bir acı yanı da, James Baker'ın, Birinci Körfez Savaşı sırasında Kürtleri ayaklanmaları için kışkırtıp sonra yarı yolda bırakan "Baba Bush"un dışişleri bakanı olmasıdır. Başkan Bush elbette ki, "Raporu ciddiye almak zorunda değilim" diyor. Bunu demek zorunda. Aksi takdirde Irak politikasının bir fiyasko olduğunu kabul etmiş olacak. Ancak, o bile, raporda yer alan temel önerilerin göz ardı edilemeyeceğini biliyor. Kısacası, bundan böyle görevinin kamuoyuna Irak batağından çıkış yolunu göstermek olduğunu biliyor. Bu yol ise zorunlu olarak bölgedeki dengelerin tekrar değişmesini içeriyor. Bu dengelerin aleyhlerine işleyeceğini gören Iraklı Kürtler de, haliyle, hiç memnun değiller. sidiz@milliyet.com.tr Iraklı Kürtlerin aleyhine...