Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Terörü her zaman kınamış olsa da, geçmişte milliyetçi bakış açısına prim vermiş olan İrlanda, Londra ile ilişkilerinin gelişmesiyle, Kuzey İrlanda üzerinde hak iddia etmekten de vazgeçmiştir. İrlanda'nın bu "hakkı" zamanında anayasasına işlemiş olması, bundan vazgeçmiş olmasının önemini ortaya koyuyor. IRA'nın "silahlara veda" kararı, milliyetçi terörün modern çağdaki anlamsızlığını gösteriyor. Bunca yıl sürdürdüğü kanlı şiddet kampanyasına rağmen, IRA, İngiltere'ye bağlı olan Kuzey İrlanda'nın İrlanda Cumhuriyeti'ne ilhakı açısından hiçbir ilerleme sağlayamadı. İngiltere-İrlanda ilişkilerinin AB şemsiyesi altında gelişmesi, bu örgütün on yıllarca sürdürdüğü terör kampanyasının boşa çıkmasının en önemli nedenlerinden biri. Öte yandan, IRA'nın bu kararı karşısında bir ihtiyat payı bırakmakta yarar var. Zira, Kuzey İrlanda'da "milliyetçi ülkülerine" sonuna kadar sadık olan kesimler hâlâ mevcut. Milliyetçi terörün hortlamayacağı bu nedenle kesin olarak söylenemez. Başarısız olacağı ise söylenebilir. IRA'nın kararı bunu gösteriyor.Bu arada, IRA'nın bu kararını getiren süreci ilginç olduğu kadar önemli kılan unsurlar da var. Her şeyden önce bu süreç çok tartışılacak bir emsali ortaya atmış bulunuyor. İngiltere, -"Barış ve huzur için şeytanla dahi görüşürüm" düşüncesiyle- bir terör örgütüyle resmen müzakere etmiştir. IRA'nın silahlara veda kararını açıklamasından hemen önce Londra'nın 9 kişiyi öldürmüş olan bir IRA teröristini serbest bırakması bunu gösteriyor. Tartışılacak emsal Dahası da var. Tony Blair'in, hem hafta içinde yaptığı basın toplantısı sırasında, hem de IRA'nın kararını duyurmasının ardından önceki gün yaptığı kısa açıklamasında söyledikleri, Avrupa açısından olmasa da bizim açımızdan çok farklı bir "paradigma"yı ortaya koyuyor. Üstelik Avrupa'ya karşı bazı argümanlarımızı zayıflatan bir paradigmayı.Basın toplantısında, Londra'daki son terör saldırıları ile IRA terörü arasındaki farkın sorulması üzerine Blair, "Fark şuradan kaynaklanıyor. Siyasi idealleri açısından IRA'nın düşüncelerini paylaşan vatandaşlarımız var. Bunu göz ardı edemeyiz" dedi. Yani, bizdeki "sözde vatandaş" kavramına ters düşen bir yaklaşım sergiledi. Farklı bir paradigma Önceki günkü açıklamasındaysa Blair, IRA'nın bu kararı için 8 yıl çalıştıklarını, sonunda başarıya ulaştıkları için çok memnun olduklarını belirttikten sonra, "Bundan böyle terörün yerini politika alacaktır" dedi. Bu da İngiltere'nin IRA'ya dönük olarak yıllarca yaptığı "Terörü bırak, derdin neyse bunu siyasi düzlemde ifade et" çağrısıyla uyumlu ki, bu da bizdeki geçerli paradigmaya zıt düşüyor.Tüm bunları daha da ilginç kılan ise şu: IRA, silahlara veda kararını açıklarken, geçmişte yürüttüğü terör kampanyasından pişmanlık duymadığını, bunun meşru bir mücadele olduğunu da belirtti. Blair de önceki gün buna atıfta bulunarak, geçmiş konusunda IRA ile görüş ayrılıklarının sürdüğünü, ama bu aşamada geleceğe baktıklarını söyledi. Bu arada, IRA'nın örgüt olarak kendisini lağvedeceğini söylememiş olması da bir diğer ilginç unsur. 'Meşru mücadele' Bunların Kuzey İrlandalılar açısından kolay sindirilecek şeyler olmadığı kesin. Zira, 1970'lerden bu yana bölgede süren karşılıklı terör saldırılarında 3600 kişi öldü, on binlerce kişi yaralandı. Bunların birçoğu sakat kaldı. Nüfusu sadece 1.6 milyon olan Kuzey İrlanda açısından bunun anlamı ortada. Bu terör kampanyasından etkilenmemiş aile yok gibi. Fakat, oğlu IRA tarafından öldürülen bir Protestan kadın, ile babası İngiltere yanlısı bir Protestan milis grubu tarafından öldürülen Katolik bir adamın önceki akşam BBC'deki tepkileri aynıydı. "Silahlar susacak, başkaları ölmeyecek ve barış nihayet gelecekse, acımızı kalbimize gömer ve buna razı oluruz."IRA'nın bu kararı elbetteki PKK'ya güttüğü kanlı terör kampanyasının bir sonuç getirmeyeceğini göstermesi açısından önemli. Ancak, Başbakan Blair'in özgüvenli yaklaşımı da barış ve huzur için bazen esnek davranmanın daha yararlı olduğunu ortaya koymuyor mu? semihi@cnnturk.com.tr 'Barış nihayet gelecekse...'