Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Amaç ise Amerikan kamuoyunu, bu belgenin önerilerine uyulmasının felaket getireceğine ikna etmek ve Iraklı Kürtlerin siyasi kazanımlarını koruyup bu yolda ilerlemeye devam etmelerini sağlamaktır.Süren Saddam davasında, 1988'de gerçekleşen ve Halepçe katliamıyla anımsadığımız, "Enfal"da -yani "Kürt soykırımı"nda- Türkiye'nin de bir parmağı olduğu iddiasının ortaya atılmasını da bu çerçevede görmek lazım. Baker-Hamilton Raporu'nun yankıları sürüyor. Kürtler için "yeni bir ihanet belgesi" olan bu raporun yayımlanmasının ardından, özellikle ABD'deki Kürt lobisi var gücüyle harekete geçmiş durumda. Tabii ki, Kürt sempatizanı olan Batılı kaynaklar dahi bu iddiayı kanıtlayacak herhangi bir delilin bulunmadığının farkındalar. Kaldı ki, Iraklı Kürtler bile bugüne kadar böyle bir şeyi ileri sürmüş değiller. Bu durumda, "O zaman niçin şimdi?" sorusu akla geliyor. Bu konudaki kanaatimizi söyledik. Amaç Baker-Hamilton raporunu karalamak. Zira bu rapor Irak için sadece merkezi güçlü olan bir yönetim önermiyor. Aynı zamanda Türkiye, İran ve Suriye'nin de Irak'ın yeniden yapılanmasına katkıda bulunmalarını öneriyor. Kısacası, Kürt lobisi, "Enfal'da parmağı olan Türkiye mi Kürtlerin kaderi üzerinde söz sahibi olacak?" demeye çalışıyor.Bu arada, bu lobinin bir numaralı ismi olan eski Amerikalı diplomat Peter Galbraith, "Irak'ın Sonu" adlı kitabında bu ülkeyi kâğıt üzerinde bölüp bağımsız Kürdistan'ı kurdu bile. Neden şimdi suçlama girişimi? Iraklı Kürtlere danışmanlık da yapan Galbraith'in, Baker-Hamilton Raporu'nu, "ölü doğan belge" veya "gökyüzündeki pasta" (Amerikalılar inandırıcı olmayan şeyler için böyle derler) olarak gölgelemeye çalışması, bu nedene, sürpriz değil.Öte yandan, Amerika sathına yayılmış olan ilticacı Kürtler de yaşadıkları kentler ile kasabalarda "sokaktaki Amerikalıyı" etkilemeye çalışıyorlar. Örneğin, Arizona'nın Tuscon kentindeki "Sunrise Cafe"nin sahibi olan Amed Mahmud."Tuscon Citizen" adlı yerel gazeteye yazdığı uzun yazıda "Amerikalıların özgürlük aşkına" oynayan Mahmud, Kürtlerin bu noktada terk edilmesinin niçin temel Amerikan ilkeleriyle bağdaşmayacağını anlatmaya çalışıyor.Ancak, bu çabaların başarısı da zayıf görünüyor. Zira, "sokaktaki Amerikalılar" şu anda sadece Irak'ta ölen çocuklarıyla ilgililer. Baker-Hamilton Raporu'nun önerilerini de çıkış yolu olarak benimsemiş görünüyorlar. Cafe sahibi Kürt ne yazdı? Ancak, Kürt lobisinin bu çabaları bile, Türkiye'nin Kuzey Irak'a dönük her türlü askeri ve/veya siyasi tasarrufunun uluslararası yankıları olacağını göstermeye yetiyor. Zira, "Kürt realitesi" bizde olmasa bile, dünyada çoktan kabul edildi. Batılıların, ihanet ettikleri milletlere sonradan özel ilgi duyarak bunları koruma altına almaları ise adeta kuraldır. Fransızlar ile Ermenilerde olduğu gibi. Onun için bizde Baker-Hamilton Raporu'na bakarak "Kucağımıza düşecekler" diye heveslenenler varsa, bence yanılıyorlar. Özetle, Ankara'nın gerçekçi bir Kürt politikası geliştirmesinin zamanı çoktan geçti. Bu yapılmadıkça da Türkiye'nin başının ağrımaya devam edeceği kesin. sidiz@milliyet.com.tr Dünya Kürt realitesini kabul etti