Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yoksa Tahran ve Washington gibi zıt uçtaki başkentlerden tutun, AB ve BM gibi kuruluşların başındakilere kadar herkes, bugün Ankara'da beklenen ABD Savunma Bakanı Robert Gates gibi düşünüyor.Gates, Yeni Delhi'de salı günü yaptığı açıklamada, TSK'nın operasyonunun "iki haftadan fazla sürmemesi gerektiğini" belirtmekle kalmadı. ABD'nin Türkiye'nin Kürt sorunuyla ilgili beklentisini de tekrarlayarak, bu sorunun "ekonomik ve siyasi adımlarla çözülmesi gerektiğini" söyledi. TSK'nın Kuzey Irak'taki operasyonu sürerken, Ankara'nın en büyük hatası, "Dünyayı yanımıza çektik" diye rehavete kapılarak işi orada bırakması olacaktır. Zira Türkiye'nin sağladığı destek teröre karşıdır, Kürtlere karşı değil. Bu tabii ki Türkiye'de de söyleniyor ve söyleyenler arasında TSK'dan tutun, MİT'e kadar, devletin en önemli kurumlarının üst kademelerinde bulunmuş isimler var. Ancak, kimi emekli paşalarımızın, TSK ile peşmerge arasında çatışma çıkmasını adeta temenni eden televizyon kanallarındaki söylemleriyle, "Oradayken Kerkük'ü de halletsek" şeklindeki basit yaklaşımları, Türkiye'deki aşırı sağın sabit düşüncelerini besleyenlerin dünyadan ne denli bihaber olduklarını gösteriyor. Öte yandan, CHP ve MHP gibi partilerin aşırı milliyetçi güdüleri de bu partileri şimdiden savunma konumuna sokmuş durumda. PKK'ya karşı Türkiye'ye, ihtiyatla da olsa, gösterilen uluslararası desteğin "bir bedeli" olacağını bu nedenle söylüyorlar. Aklı değil duyguları hedefleyen siyasi mayınlarını da şimdiden döşüyorlar. Paşaların temennileri Fakat hükümetin İspanya ve İngiltere'yi inceleyerek PKK'ya karşı "kansız çözüm" yollarını araştırmaya başladığına dair haberler, en azından bazı kafalarda, duygu ve güdünün yerine aklın önde olması gerektiği kanaatinin yerleşmeye başladığını gösteriyor. Ancak, tek bir kırlangıç bahara delalet etmediği gibi, hükümetin bu konuyu "araştırmaya başlaması"nın -o da doğruysa tabii- ne anlama geldiği henüz sarih değil. Peki, suhuletle düşünüldüğünde Türkiye'de bile bu işin sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğine dair ortaya çıkan kanaatin mantıki uzantısı nedir? Esas üzerinde durulması gereken budur. Rahmetli Ecevit'in, aslında çok boyutlu olan bu sorunu "yoksulluk meselesi" diye basite indirgeyerek, "Bunu çöz, sorun da çözülür" şeklinde hayalperest bir yaklaşımı vardı. Oysa defalarca hatırlattık ve hatırlatmaya devam edeceğiz. Araştırma başladı ama... İspanya'yı ele alırsak, Baskların siyasi taleplerinin fukaralıkla ilgisinin olmadığını, zira Bask bölgesinin İspanya'nın en zengin bölgesi olduğunu görürüz. İspanya'dan bağımsızlık istemeyen Baskların asgari siyasi taleplerinin bile -Türkiye'ye teşmil edildiğinde- bizde kabul edilmesi kolay görünmüyor. Fakat Kürt sorununun zamanla büyüdüğü ve farklı mecralara kaydığı -ki PKK terörü bunlardan sadece biridir- bir gerçek. Bu çetrefil sorunun çözümü için gerekli esnek kafa yapısı ve siyasi irade oluşmadıkça da, Ankara'ya "Kürt olgusu"nu bastırmak için polisiye çözümlerden başka seçenek kalmıyor. Fakat aklın yerine duygunun baskın gelmesi Türkiye'nin açmazını daha da derinleştiriyor, ki bunu görmek için sosyoloji profesörü olmak da gerekmiyor. Gözleri açıp etrafa bakmak yetiyor. sidiz@milliyet.com.tr Bask sorunu