Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kürtaj meselesi, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de içinden kolay çıkılabilecek bir konu değil. Sorumlu mevkilerdeki sözde erişkin adamların “tecavüze uğrayan Bosnalı kadınlar bile doğurdu” veya “kadın kürtaj olacağına kendisini öldürsün” türünden zırvaları da bunu gösteriyor.
Dünyada bu konuda her tarafın argümanını destekleyen örnekler var. İran bile 2005 yılında belli kurallara bağlı olarak kürtaj mevzuatını liberalleştirdi. Öte yandan AB üyeleri Malta ve İrlanda’da kürtaj çok sınırlı koşullar dışında yasak.
Fakat, kadın erkek olsun, bu meselede tüm bilinçli insanların birleştikleri bir husus var. Kürtaj bir doğum kontrolü yöntemi değildir.
Başbakan Erdoğan’ın pimini çekerek attığı “kürtaj bombasında” tartışılmayan konu da işte bu cümlenin içinde gömülü. Burada “cinsel eğitim” ve bunun kaçınılmaz bir boyutu olan “bilinçli doğum kontrolünden” söz ediyoruz.

Özüne inemeyiz
Ülkemizin cinsel açıdan sağlıklı bir topluma sahip olduğunu söylemek güç. Gazetelerimizde, çocuk yaşındaki kızlara toplu halde işlenenler dahil olmak üzere, şoke edici tecavüz haberlerinden geçilmiyor. Ancak meseleyi sadece “tecavüz” suçuna indirgersek sorunun özüne inmemiş oluruz.
Hızla sanayileşen Türkiye’de bugün nüfusun ağırlıklı bölümü kentlerde ve kent yaşamının ortaya çıkardığı sosyolojik koşullarda yaşıyor. Türkiye’nin bu çerçevedeki en önemli özelliklerinden biri de dünyanın en genç nüfuslarından birine sahip olmasıdır.
Bu da, istesek de istemesek de, “cinsellik” meselesini otomatik olarak gündeme getiriyor.
Bu arada, muhafazakar kesimin hoşuna gitmese de, toplumumuzdaki geleneksel aile yapısı, kentleşmiş olan ve sanayileşme yolunda hızla ilerleyen bir ülke olmamız nedeniyle değişiyor. Bu eşyanın tabiatı gereğince olan bir vakıadır. Sonuçta Türkiye, bu yolda ilerlemiş olan başka ülkelerden farklı değil.
Bu durumda genç kızlarımız da, kendilerini eve hapsedecek geleneksel roller yerine, özgürlüklerini sağlayan profesyonel roller benimsemeye başladılar. Bir çok halde bu bir tercih meselesi bile değil. Yaşam koşulları da kadınları çalışmaya zorluyor.
Sanayileşme yolundaki toplumların eğitimli genç erkekleri de haliyle modern yaşamın sağladığı tüm nimetlerden yararlanmak istiyorlar. Karşı cinsleriyle ortaklaşa paylaştıkları sosyal yaşam türleri ise modern yaşamın kaçınılmaz bir boyutudur.

Cinsel eğitimin önemi
Günümüz Türkiye’sinde başörtülü kızların bile erkek arkadaşlarıyla el ele sinemaya, parka, restorana veya konsere gitmeleri artık normal görüntülerdir. Cinsellik meselesi de böylece ister istemez gündeme geliyor. Bu durumda cinsler arasında karşılıklı saygıyı ve bilinci geliştiren cinsel eğitimin önemi de artıyor.
Bu arada çoğu genç doğal olarak bir gün evlenip aile kurmak istiyor. Ancak bunu, modern yaşamları ve iş hayatlarıyla uyumlu olacak şekilde kontrollü, ölçülü ve zamanlı bir şekilde gerçekleştirmek istiyorlar. Bu da kaçınılmaz olarak bilinçli doğum kontrolünü gerektiriyor.
Kürtaj meselesi yüzünden ortalık toz duman oldu. Oysa asıl tartışmamız gereken şey sözünü ettiğimiz cinsel eğitim ve bilinçli doğum kontrolü konuları olmalı. Kürtaj meselesini bu konulardan soyutlayarak, Türkiye’de artan siyasi bölünmenin ışığında tartışmak toplumu daha da germekten başka bir işe yaramıyor.

AKP’nin ciddi sorunu
Peki, Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısını kendi inanç kalıplarına göre şekillendirmeye çalıştığına dair artan sinyaller vermeye başlayan AKP iktidarı, cinsel eğitim ve bununla bağlantılı olan doğum kontrolü konularında bilinçli adımlar atabilir mi?
Başbakan Erdoğan’ın “demografik hayalleri” ve kürtaj konusunda AKP kaynaklı bazı açıklamalara baktığımızda bunun mümkün olmadığını düşünmek zor değil. Buna rağmen AKP’nin önünde ciddi bir sorun var.
Dediğimiz gibi cinsellik açısından sağlıklı bir topluma sahip değiliz. Bu mesele bilinçli bir şekilde ele alınamazsa ciddi bir sosyal sorun olarak giderek büyüyecek. Kürtaj da bu ortamda bilinçsizce yasaklanmaya çalışılırsa, “merdiven altı çocuk aldırmalarda” patlama yaşanması kaçınılmaz olacaktır.