Genç, yaşlı, yetkili yetkisiz kiminle tanışırsak, son aylardaki dramatik gelişmeleri konuşuyoruz. Yansıyan hava biraz karışık. Bir yanda, 'Bu ülke değişmez' diyen 'sinik' yaşlılar var. Diğer yandaysa, 'Sedir Devrimi'nin lokomotifi olan ve geleceğe naif bir umutla sarılmış bulunan gençler. Orta yaşlılara gelince, onlar da gençlerin bu olumlu enerjisinden güç alarak geleceğe umutla bakmak istiyorlar. Ancak, ülkelerini yerle bir etmiş olan olaylar bu kesimin hafızasındaki canlılığını koruyor. Bu yüzden bu kişiler karamsarlıktan yana belli bir 'ihtiyat payını' da elden bırakmak istemiyorlar. Ama umutsuz değiller. Bugün başlayacak olan ve Başbakan Erdoğan'ın 'şeref konuğu' olarak katılacağı Arap Ekonomik Forumu (AEF) toplantısı için Lübnan'ın başkentindeyiz. Refik Hariri'nin öldürülmesiyle başlayan -ve bu hafta sonu dördüncü ve son turu tamamlanacak olan seçimler ile devam eden- olaylar zinciri nedeniyle dünyanın gözleri bu ülke üzerinde. İşin içinde bir de 'Suriye' boyutunun olması bu ilgiyi, doğal olarak, artırıyor. AEF'nin yapılacağı Phoencia Hotel'i ve çevresi aslında bugünün Lübnan'ını simgeliyor. İç savaşta harap olmuş olan bu otel, yağız bir damat gibi gıcır gıcır duruyor ve günümüzü temsil ediyor. Bu otelin sağında ise kanlı iç savaşın izlerini taşımaya devam eden Holiday Inn Oteli var. Duvarlarındaki mermi ve bomba izleri, şehri zamanında Doğu ve Batı Beyrut diye ayıran bu bölgedeki çatışmaların şiddetini yansıtıyor.Otelin solundaysa, Akdeniz'e bakan ve harap olmuş bir bina görüyorsunuz. Etrafı kordonlanmış olan ve gelen geçenin dikkatini çeken bu bina da geleceğe dönük belirsizliği temsil ediyor. Zira, Refik Hariri ve yakınındakileri şubat ayında öldüren devasa bomba bu binanın önünde patlamış. Bu karmaşık duyguları ve imajları, AEF'yi organize eden Al-İktissad Wal-Aamal Group'un Genel Müdür Yardımcısı Faysal Abou Zaki ile paylaşıyorum. Beni önce Refik Hariri'nin kabrine götürüyor. Gece vakti olduğu için ışıklandırılmış olan kabre sürekli bir ziyaretçi akını var. Faysal, geçmişte kendisi için ne söylenmiş olursa olsun, Hariri'nin bugün ülke için birleştirici bir sembol ve bir umut meşalesi olduğunu anlatıyor. 'Sünni, Şii, Katolik, Protestan fark etmiyor. Herkes ona ulusal kahraman olarak bakıyor' diyor. Bugünün Lübnan'ı Faysal ayrıca, Beyrut'un iç savaşta yıkılmış olan merkezini, hiç abartısız, bir Floransa veya Cannes'a çeviren Hariri'nin, bu devasa ve yüksek estetik değeri taşıyan yeniden yapılanma projeleriyle insanlara zaten güven aşıladığını anlatıyor. Bunların, daha önce derin fay hatlarıyla bölünmüş olan Lübnan için yeni şeyler olduğunu vurguluyor ve 'Kimse o eski günlere dönmek istemiyor. Gençler onun için sokaklara döküldü' diyor. Peki o kötü günler geri dönemez mi diye sorduğumda, 'Sanmıyorum' diyor ve anlatıyor:'400 bin Filistinli mültecinin ülkeye akın etmesiyle bozulan dengeler zamanında Hıristiyan ve Müslüman Lübnanlıları birbirine düşürdü. Ama sonuçta, güneydeki Hizbullah dahil, herkes Lübnanlı olduğunu söylüyor. Lübnan'da bir hâkimiyet mücadelesini ise kimse kazanabilecek durumda değil. Bunu gördük. Yani, ya hep birlikte kazanılacak ya da hep birlikte kaybedilecek. Bunu insanlar anladı.'Özetle, Lübnanlılar şimdi 'hep birlikte kazanmayı' deniyorlar. Ancak temel sorunlar da sürüyor. Ülkenin kemikleşmiş feodal yapısı, silahları hâlâ elinden alınamamış olan ve mülteci kamplarında bedbaht bir yaşam sürdüren Filistinliler, demokratik siyasi sürece entegre olma sancıları yaşayan silahlı Hizbullah ve tüm bunları kendi çıkarı için kullanmaya çalışan bir Suriye, derken, geleceğe dönük belirsizlik hiç de az değil. semihi@cnnturk.com.tr Eski günlere dönüş