Ölümünden kısa bir süre önce Papa tarafından büyük bir sevgi gösterisiyle kabul edilen Fallaci, bu hayranlığını böylece bizzat iletme fırsatını da bulmuştu. Peki neden? Katoliklerin ruhani lideri ile bir "azılı ateist" arasındaki bu sevgi bağı neye dayanıyordu? Sorunun yanıtı basit. Papa ile Fallaci İslam'ın Avrupa'nın önündeki en büyük tehdit olduğu konusunda mutabakat içindeydiler. Papa elbette ki konuya "Hıristiyan Avrupa" gözlüklerinden bakarken, Fallaci "post- Hıristiyan ve laik Avrupa" açısından bakıyordu. Ancak, her iki bakış açısına göre, İslamın ne Hıristiyan, ne de laik Avrupa'da yeri var. Papa 16'ncı Benedictus ile birkaç gün önce ölen tanınmış İtalyan gazeteci Oriana Fallaci'nin aynı kefede olmaları elbette ki garip. Zira, Fallaci her fırsatta "ateist" olduğunu vurgulayan biriydi. Buna karşılık, özellikle son mülakatlarında, Papa'ya hayranlık duyduğunu da sık sık açıklamıştı. Hal böyle olunca, Fallaci'nin de Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olması kaçınılmazdı. Zira o da, 16'ncı Benedictus gibi, Türkiye'nin "Avrupa ile ebedi bir zıtlık ilişkisi içinde olduğuna" inanıyordu. İşte bu nedenle, ömrü Papa'nın yol açtığı son krizi görmeye yetseydi memnun olurdu. Çünkü, Papa'nın sözlerine karşı en sert tepkilerin Ankara'dan gelmesi karşısında, "Bu mu AB üyesi olacak ülke?" diyecekti. Nasıl mı biliyoruz bunu? Çünkü Avrupa'daki Türkiye karşıtlarının bugünlerde söyledikleri aynen bu. O kadar ki, Papa'nın Müslümanları rencide eden sözleri sarf etmekle amacına ulaştığı dahi söylenebilir. Zira, özellikle Avrupa'daki Katolikler arasında, Papa'nın Türkiye konusundaki görüşlerine destek artıyor. Bu destek son olarak, İngiliz Katoliklerin ruhani lideri Kardinal Cormac Murphy-O'Connor'dan geldi. Papa amacına ulaştı BBC radyosuna konuşan O'Connor, Başbakan Blair'in, "Türkleri reddedersek dünyada deprem etkisi yaratır" sözlerine karşı çıkarak, "Türkiye'nin Avrupa'da yeri olup olmadığı konusunun ciddi ciddi tartışılması gerektiğini" söyledi.Bu yaklaşımın Katolik Kilisesi sayesinde Avrupa'da giderek yayılacağını görür gibiyiz. Zira, Türkiye gerçekten de "laik, modern ve Avrupai bir cumhuriyet" görüntüsü yerine, "İslam dünyasının önderliğine soyunan bir ülke" görüntüsü vermeye başladı. Papa da zaten, "Türkiye AB'den vazgeçip İslam âleminin önderliğini yapmalı" demişti. Tüm bu unsurlar bir araya gelince, Papa'nın belli bir strateji izlediği ve bunda da başarılı olduğu görülüyor. 'İslam' önderliği görüntüsü Bu arada, yazarları ve gazetecileri zorla susturma çabaları, işkence, kadınlara karşı işlenen suçlar ve azınlıklara karşı gösterilen hoşgörüsüzlük gibi Türkiye gerçekleri de, Avrupa'da Fallaci gibi düşünenlere sürekli malzeme sağlıyor. Tüm bu gelişmeler Türkiye'nin artık sadece bir "köprü" değil, aynı zamanda medeniyetler çatışmasının ön cephesinde yer alan bir ülke konumuna sokulmaya başlandığını da gösteriyor. Bu nedenle, duydukları infialde haklı olsalar bile, Türkiye'deki yetkililerin hemen tepki göstermeden önce genel görüntüyü algılamalarında yarar var. sidiz@milliyet.com.tr Türkiye 'malzeme' sağlıyor