Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, Batı Akdeniz’de bir Likya Medeniyeti Müzesi için Batı’dan isteyecekleri ilk şeyin Noel Baba’nın kemikleri olacağını açıklamış. Toplum olarak yaşadığımız ve her yılbaşında en somut şeklini alan kimlik karmaşamızı sergilemek açısından bundan güzel bir örnek bulunamazdı.
Peki, Kültür Bakanı, o kemikleri buraya getirebilirse, o zaman bahsettiği o müzenin Hıristiyanların en kutsal mekânlarından biri haline geleceğinin farkında mı? Yoksa farkında olmadan Müslüman mahallesinde salyangoz mu satmayı tasarlıyor?
Hıristiyan âleminin popüler kültüründe “Santa Klaus” (Santa Claus) veya “Noel Baba” olarak da bilinen Aziz Nikolaos’u kaçımız tanıyoruz? Gerçek kimliği bilinse, Hıristiyanlığa karşı hoşgörüsüzlüğün ayyuka çıktığı Türkiye’de bu kadar popüler olur muydu?
Bu arada, kemikleri niçin İtalya’da (hatta bir iddiaya göre İrlanda’da) bulunuyor? Ne zaman ve hangi şartlarda oraya götürülmüş? Bunların yanıtını kaçımız biliyoruz? Bizler sadece, kırmızı kıyafetli, ak sakallı ve göbekli olan neşeli ve sevecen bir dedeyi tanınıyoruz, o kadar.
Aziz Nikolaos, M.S. 270-346 yılları arasında yaşamış ve doğduğu Mira (bugünkü Demre) kentinin piskoposluğuna kadar yükselmiş olan bir Anadolu Rumudur.
Kemikleri ise, Malazgirt Savaşı’ndan 15 yıl sonra “Barbar Türklerden kurtarmak” için, Hıristiyan keşişler tarafından (bizde nedense “korsan” diye geçer) İtalya’nın Bari kentine kaçırılmıştır.
Bu yüzden Hıristiyan âleminde “Barili Nikolaos” olarak da tanınır. İngilizcedeki ismi olan “Santa Claus”u da, Flamancada “Aziz Nikolaos” anlamına gelen “Sinterklaus”dan almıştır.
Aziz Nikolaos, insanlığın iyiliği için Hz. İsa adına gerçekleştirdiği mucizeler ve dağıttığı hediyeler nedeniyle Hıristiyanlar arasında en çok sevilen azizlerdendir. Kendisi aynı zamanda seyyahların, denizcilerin, çocukların ve öğrencilerin kutsal koruyucusudur.
Bizde yılbaşında reklamlardan tebrik kartlarına kadar birçok yerde kullanılan Noel Baba imajının ise bu temel gerçeklerle ilgisi yoktur. Kaldı ki, “Noel Baba” Hıristiyan âleminde yılbaşında değil, Hz. İsa’nın 25 Aralık olan doğum gününde anılır.
Kısacası, bizim “Noel Babamız” alaturkalaştırılmış bir karikatürden, bir ticari araçtan ibarettir. Ayrıca bir özentinin yansımasıdır. Gerçekle de bir ilgisi yoktur. Bunun böyle olduğunu gösteren en somut örnek ise Demre’de yaşanan “Noel Baba heykeli krizi” olmuştur.
Hatırlanacaktır, Demre’nin “bilge” Belediye Başkanı Süleyman Topçu, Rusya tarafından 2000 yılında hediye edilen Aziz Nikolaos heykelini ‘’Noel Baba’nın, dünyaca tanınan görüntüsüyle uyuşmadığı’’ gerekçesiyle kaldırtmıştı.
Yerine ise ucuz ve tüm estetikten yoksun bir Noel Baba heykeli koydurtmuştu. Oysa Rusların gönderdiği heykel, “Mira Piskoposu”nu tasvir ediyordu. Yani gerçekçiydi.
Kemikleri doğduğu yere iade edilecek olursa, mevcut heykelin yanından geçen Aziz Nikolaos’un ruhu, kuşkusuz, “bu garip adam da kim?” diye soracaktır.
Peki, Topçu bunu gerçekten ‘’Noel Baba’nın, dünyaca tanınan görüntüsüyle uyuşmadığı’’ için mi yaptı? Yoksa gönderilen heykelin “Hıristiyan görüntüsünü” mü hazmedemedi?
Belki de, her yıl Antalya bölgesine gelen yüz binlerce Hıristiyan turistin önünde diz çöküp dua etmelerinden veya yanından geçerken haç çıkarmalarından korktu. Bu nedenle de, saçma bir gerekçe uydurarak, Rus heykelini kaldırdı, yerine mevcut garabeti koydu.
Artık bu soruların yanıtlarını okuyucunun takdirine bırakıyoruz. Fakat burada şunu da eklemeliyiz. Noel Baba’nın kemiklerinin Türkiye’ye getirilmesi tartışması zaten farazidir. İçi tümüyle boştur. Çünkü bunun gerçekleşmesi olasılığı koskoca bir sıfırdır.
Bu durumda Kültür Bakanımızın, Noel Baba’nın kemikleri gibi aidiyet karmaşamızı yansıtan konuları bırakıp, ulusal şairimiz Nâzım Hikmet’in kemiklerini niçin Türkiye’ye bir türlü getirtemediğini sorgulaması çok daha isabetli ve gerçekçi olmaz mıydı?