Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sovyetler Birliği'nin çökmesinden sonra 'Çin Seddi'nden Adriyatik Denizi'ne uzanan bir Türk dünyasından çok söz edilmişti. Bu sözün 'babası' olan eski cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel'in Orta Asya'ya atfettiği büyük önemi ise biliyoruz. Ancak, aradan geçen 13 yıla rağmen böyle bir dünya ortaya çıkmış değil. Orta Asya'nın 'stratejik hinterlandımızda' önemli bir yer tuttuğu kuşku götürmez. Hazar petrolü ve doğalgazının Türkiye üzerinden dünya piyasalarına ulaştırılacak olması bu gerçeğe ayrı bir anlam katıyor. Yani mesele sadece 'akrabalık bağları' ile sınırlı değil. Kaldı ki bu bağların da zaten zannedildiği kadar güçlü olmadığını çeşitli gelişmelerden biliyoruz. Bu olmadığı ve -olamayacağı- gibi, kamuoyumuzun Orta Asya'ya sanıldığı kadar büyük bir ilgi duyduğu da söylenemez. Örneğin, o bölgede yaşanan son önemli gelişme fazla ilgimizi çekmedi. Oysa bu, çok önemli bir gelişme. Rusya, Çin Halk Cumhuriyeti ve dört Orta Asya devletinden oluşan 'Şanghay İşbirliği Teşkilatı'nın, Kazakistan'ın başkenti Astana'da yaptığı liderler zirvesinden sonra önceki gün yayımlanan ortak açıklamadan söz ediyoruz. Ne kadar alttan alınmaya çalışılırsa çalışılsın Washington'da 'diplomatik şok dalgasına' neden olan bu açıklama, özetle, ABD'ye 'Buralardan elini ayağını çek' mesajını gönderiyor. Rusya ve Çin liderlerinin yanı sıra Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Tacikistan liderleri adına yapılan ortak açıklamada, Afganistan'daki askeri operasyonun 'aktif bölümünün sona erdiğine' işaret ediliyor. ABD başkanlığındaki uluslararası koalisyondan, bu nedenle, Orta Asya'daki askeri varlığını geri çekmesi için bir takvim açıklaması isteniyor. ABD'ye şok mesaj Yani Amerika'ya, "İşin bitti, artık gidebilirsin' deniyor. Nedenini ise ortak açıklamanın bir diğer cümlesi ortaya koyuyor. Bu cümlede, Astana zirvesine katılan liderlerin, 'bölgenin iç işleri üzerinde tekel kurma çabalarını kabul edilemez buldukları' belirtiliyor. Yani, özetle, 'iç işlerimize karışılmasın' deniyor ki, zirveyi izleyen tüm gözlemciler bunun da Washington'a dönük bir mesaj olduğunu bildiriyorlar. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev ile Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov da zaten zirve sırasında yaptıkları sert açıklamalarla, isim vermeseler de, bu adresin doğru olduğunu ortaya koydular. Öte yandan, Astana bildirisinin, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çinli karşıtı Hu Jiantao'nun Moskova'da geçen hafta yaptıkları zirveden sonra yayımladıkları ortak bildiri ile örtüşmesi de dikkatlerden kaçmıyor.Peki, ne oluyor da bölgede bu tür yeni bir 'bloklaşmaya' doğru gidiliyor? Bunun, Başkan Bush'un 'Genişletilmiş Ortadoğu Projesi' (GOP) ve bu son derece iddialı projenin öngördüğü 'demokrasi getirme' hedefiyle ilgili olduğu ortada. Ukrayna, Gürcistan, Kırgızistan ve son olarak Özbekistan'daki gelişmeler derken, bölgenin diktatörleri adeta panik içindeler. İç işlerimize karışma Başı ülkesindeki isyancılarla büyük dertte olan İslam Kerimov, 'Dış güçler kendi gelişme modellerini empoze etmek suretiyle bölgedeki istikrarı yok etmeye çalışıyorlar' sözleriyle, ABD'ye duyulan kızgınlığı zaten yeterince ortaya koydu. Kısacası, imtiyazlı konumlarını koruma derdine düşen bölge liderleri, bu konuda kendilerine daha yakın olan Rusya ve Çin'e yöneliyorlar. 'Stratejik düzlemde' hem Rusya ve Çin, hem de Amerika ile birlikte olunamayacağına göre, bu arada Amerika da 'istikrarsızlığın başlıca nedeni' olarak kabul edilmeye başlandığına göre, Orta Asya Washington'dan medet ummaktan vazgeçiyor, 'demokrasi' gibi 'takıntıları' olmayan Moskova ve Pekin'e yakınlaşıyor. İşin kaba özeti işte bu.Peki Türkiye bu önemli gelişmelerin neresinde? Onu da bir sonraki yazımda ele alacağım. semihi@cnnturk.com.tr İstikrarsızlığın nedeni