Tezkere konusunun geçen hafta uluslararası gündemin birinci sırasına oturması, petrol piyasasını sarsması, Türkiye ile ABD ve AB'nin karşı karşıya gelmesi olasılığı, tüm Kürtleri anında birleştirecek olan TSK ile peşmerge arasında çatışma çıkması olasılığı derken, PKK maalesef cesaretlenmiştir. Bu kez Hakkâri'den gelen acı haberle sarsıldık. PKK toplumumuzu galeyana getirmek amacıyla kanlı saldırılarını sürdürüyor. Biz şahsen PKK'nın Türkiye'yi Irak'a çekip bunun yaratacağı uluslararası karmaşadan çıkar sağlamayı amaçladığını düşünüyoruz. PKK sorununun sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini bu işi en iyi bilecek olan merciden, yani Türk Silahlı Kuvvetleri'nin en üst kademesinden de sık sık duyuyoruz. Bunu söyleyenler sorunun üzerine siyasi, soysal ve ekonomik araçlarla da gidilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Fakat bunun tam olarak ne anlama geldiği konusunda fazla bir beyin jimnastiği görmüyoruz. Nedeni de bizce malum. O da, bu düşünceyi açmanın beraberinde getireceği kimi fikirlerin, bu düşünceyi ortaya atan bazı kişileri de rahatsız edecek unsurlar içermesidir. Hakkâri'deki saldırının Türkiye'deki "savaş cephesi"ni daha da güçlendireceği kesin. Soruna "rasyonel" çözümler telkin edenler ise, "Türkiye'nin Irak'a girmesini istemeyen İkinci Cumhuriyetçiler ve liberaller" olarak görülüyorlar. Askeri yöntem yetmez... İlerisini düşünerek "kâr-zar hesabı"nın iyi yapılmasını telkin etmek, yani sonu belirsiz maceralara atılmak yerine sağduyulu davranılmasını istemek, neredeyse "hıyanet" ile eşdeğer sayılıyor. Başbakan Erdoğan'ın böyle bir ortamda çıkıp, "Silahı bıraksınlar, dertleri neyse Meclis'e girip anlatsınlar" anlamına gelecek sözler sarf etmesi ise gerçekten cesaret ister. Zira, Türkiye'deki yaygın haleti ruhiye düşünüldüğünde, bu sözlerin "teröre teslimiyet" olarak algılanacağı kesin.Fakat sorunun üzerine gerçekten "siyasi, soysal ve ekonomik araçlarla" da gidilmesi isteniyorsa, o zaman bu tür fikirlere alışmamız gerekecek. Kaldı ki bu yolun uluslararası emsali de var. İngiltere bu yoldan giderek bir sonuca varabilmiştir. Sağduyu istemek hıyanet değil Kuzey İrlanda'nın monarşist ve aşırı milliyetçi Protestanları kazan kaldırsalar da, Blair hükümeti ayrılıkçı IRA'ya, "Silahı bırak, derdin neyse bunu siyasi yollardan anlat" diyebilmiştir. Bu sayede IRA terörü bitmiştir. Tabii hayalperest değiliz. İngiltere de zaten o noktaya kolay gelmedi. Türkiye'nin bu yola girmesinin mevcut şartlarda neredeyse imkânsız olduğunu biliyoruz. Buna rağmen Başbakan Erdoğan'ın cesur yaklaşımı bu sorunla ilgili olarak ortaya yeni düşüncelerin atılacağını da gösteriyor. Hemen reddetmek yerine bunların "rasyonellik" adına düşünülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bunu da Türkiye'nin iyiliği için söylüyoruz. İngiltere'de olduğu gibi, kimin doğru kimin yanlış olduğunu ise zaman gösterecek. Bu arada, "İşin güvenlik ve asayiş boyutu ihmal edilsin" demiyoruz. Bu şartlarda bunu hiç kimse diyemez. Fakat bu mücadelenin sadece bundan ibaret olmadığını söyleyenlere kulak vermenin zamanı da geldi. Söylediğimiz budur. sidiz@milliyet.com.tr IRA terörü nasıl bitirildi?