Asıl merak edilen şey, bunun PKK'nın "şehir terörü" kampanyasının başlangıcı olup olmadığı konusuydu. Bu tür bir kampanyadan, tabii ki, Türkiye'yi ziyaret eden milyonlarca yabancının da zarar görme olasılığı var. Bizi arayanların yansıttıkları kaygının temelinde ilk etapta bu endişenin yattığı da inkâr edilemez. Ne de olsa insan halidir. Herkes önce kendi vatandaşını, sonra başkasının vatandaşını düşünür. Fakat sorulan sorular, bu saldırının PKK'nın pek de lehine işlemeyeceğini gösterir nitelikteydi. Örneğin birisi, "PKK Kürt değil mi? O zaman niçin saldırıyı Ankara, İzmir veya İstanbul'da değil de çok sayıda Kürt vatandaşın zarar gördüğü Diyarbakır'da düzenledi?" diye sordu. Diyarbakır'daki vahşetin hemen ardından yurtdışındaki çeşitli medya ve düşünce kuruluşları bizi peş peşe aramaya başladı. Hemen hemen herkes saldırının PKK tarafından düzenlendiğini varsayıyordu. Çünkü ne yazık ki, TSK'nın sınır ötesi operasyonu sonrasında bu tür bir "misilleme" bekleniyordu. Hemen ardından da, "Seçimlerde DTP'den çok AKP'ye oy verdikleri için Kürtleri cezalandırmaya mı çalışıyor?" diyerek, kendi sorusuna istediği yanıtı arıyor gibiydi. Başkaları ise PKK'nın, bırakın Kürt vatandaşlarımızı, çocuklara dahi zarar verecek bir eylem düzenlemesinin ne ifade ettiğini anlamaya çalışıyordu. Sonuçta bir saldırının "terörist eylemi" olduğunu ortaya koyan başlıca şeylerden biri, çocukların öldürülmesinin de göze alınmasıdır. Öte yandan, PKK'ya bir türlü "terör örgütü" diyemeyen DTP'nin bu saldırıya nasıl tepki gösterdiği de bizi arayanların merak ettikleri diğer bir husustu. Bu soru da, AB'den DTP'ye yapılan "PKK ile aranıza mesafe koyun" telkinlerinin artık kolektif algılamaya girdiğini gösteriyordu. Daha açık konuşmak gerekiyorsa, DTP'yi PKK'nın bir tür uzantısı olarak gören Batılıların sayısı artıyor. Bu nedenle, mevcut tavrını sürdürmesi halinde DTP'nin Batı'da kendisine sempati duyanların daha da azalmasına neden olacağı aşikâr. DTP'nin tavrı merak konusu Özetle, dışarıda köşede bucakta PKK terörizmine romantik bir gözle "özgürlük için verilen gerilla savaşı" diye bakanlar kalmışsa, bu tür saldırılar gözleri açacaktır. Ne de olsa, dünyanın içinde bulunduğu konjonktürde hiç kimsenin ne kırsal, ne de kentsel terörizme prim verecek takati kalmadı. Tabii buna Avrupa'daki iflah olmaz PKK destekçilerini dahil etmiyoruz. Onlar neyin ne olduğunu çok iyi biliyorlar ve kararlarını terörü desteklemekten yana çoktan vermişler. Burada saf politikacıları ve "vahşi Türkler" edebiyatıyla kandırılan sokaktaki sade vatandaşı kastediyoruz. Bu nedenle, bize göre, vahşetini bu şekilde gözler önüne sermekle PKK aslında kendi kuyusunu kazıyor. Unutmamak lazım ki İngiltere'de IRA'yı, halk arasındaki sempatizanları nezdinde dahi, nihayet bitiren şey, 1998 yılında Omagh kentinde düzenlenen ve 29 kişinin ölümüne, onlarca kişinin de sakatlanmasına yol açan bombalı saldırıydı.Diyarbakır'daki saldırıdan çıkabilecek tek olumlu şey de, PKK'nın, bu kentte bir süredir yaşanan huzur ortamının tadını çıkaran Kürt vatandaşlarımıza sunduğu vahşetin aynı sonuca yol açması olacaktır. sidiz@milliyet.com.tr IRA örneği