Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Humus’a bağlı Hula bölgesinde çoğu çocuk ve kadın 108 kişinin katledilmesi gözleri yeniden Suriye’ye çevirdi. Başkan Obama da tam bu sırada Suriye için “Yemen Formülü”nü ortaya attı. Buna göre Beşar el Esad ve ekibi gidecek fakat rejim kalacak. Washington bu suretle iki kuşu bir taşla vurmak istiyor.


Hem Suriye’de rejim değişikliği istemeyen Moskova’yı ikna etmeye, hem de Baas rejimi giderse yerine köktendinci bir rejimin gelmesinden korkanları yatıştırmayı hedefliyor. Rusya’nın bu teklife ne diyeceği hâlâ belli değil.

Haberin Devamı


Ancak Dışişleri Bakanı Lavrov’un, önceki gün Moskova’da İngiltere Dışişleri Bakanı Hague ile yaptığı ortak basın toplantısında, “Suriye hükümetini desteklemiyoruz” demesi manidar. Vahşi bir hükümeti destekliyormuş görüntüsünün Rusları da rahatsız etmeye başladığına dair işaretler geliyor.


Esad Rusya’yı sıkıştırıyor

Moskova’daki Ortadoğu uzmanlarından Alexey Malaşenko, Esad’ın Rusya’yı bir köşeye sıkıştırmaya başladığına inananlardan. Fakat burada dikkatli olmak gerekiyor. Lavrov “hükümeti desteklemiyoruz” diyor, “Suriye’de rejim değişikliği istiyoruz” demiyor.


Özetle Rusya, Suriye’deki rejime karşı Suriyeli muhaliflerin arzuladıkları uluslararası müdahalenin önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Hal böyle olunca, Washington ve Moskova “Yemen Formülünde” uzlaşsalar bile, Esad ve ekibinin iktidardan vazgeçmeleri için bir neden yok.
Kaldı ki, Rusya, Şam yönetiminden desteğini çekse bile, İran çekmeyecektir. Başka bir ifadeyle, Suriye meselesi açmaz olma niteliğini daha bir süre koruyacağa benziyor.


Bu arada, Baas rejimi içinden bazılarının “Yemen Formülü”nün sağladığı olanaktan yararlanarak, bir “saray darbesi” gerçekleştirmeleri de olası. Bu olursa “kötü adamlar” gitmiş ve rejimin içinden “iyi adamlar” gelmiş olacak. Fakat ortada yine de bir sorun var.


Suriye mezhepsel dengeler üzerinde kurulu bir düzene sahip. Bu düzen hep, Nusayrilerin (yani Alevilerin) ve onlara yakın duran Hıristiyanlar ile laiklerin çıkarlarını çoğunluktaki Sünnilere karşı koruyarak kanla ve baskıyla ayakta durdu.

Haberin Devamı


Bu nedenle, Sünnilerin ve özellikle de köktendinci olanların Esad ve ekibinin gitmesine, fakat düzenin kalmasına razı olacaklarına inanmak zor. Bu noktadan sonra meseleye bir de Türkiye açısından bakalım.


Yeni yönetim ‘dost’ olur mu?

AKP iktidarı, Suriye’de bu kadar taraf olmuşken, Sünnilerin “ihanet” sayacakları “Yemen Formülünü” kabul edebilir mi? Dahası, Suriye’deki mevcut rejimin içinden ortaya çıkacak yeni bir yönetim, bu saatten sonra Türkiye’ye “dost” olarak bakabilir mi?


Suriye’de yaşananlar Ortadoğulu Müslümanlar arasındaki en temel fay hattını ortaya çıkardı. “Yumuşak güç” olarak bölgeye dönük büyük iddiası çerçevesinde Türkiye’nin bu fay hattı açısından tarafsız kalması gerekirdi. Ama yapamadı ve bunun olumsuz etkilerini Irak ve İran ile ilişkilerde görüyoruz.


Bu durumun yakın zamanda düzelmesini beklemek de gerçekçi değil, zira ok yaydan çıktı. Türkiye’nin herkesle diyalogu olan yapıcı bir bölgesel oyuncu olması için kendisini tekrar “tarafsız bölgeye” çekmesi gerekiyor. Bu ise mevcut ortamda kolay değil.

Haberin Devamı


Lübnan Üniversitesi profesörlerinden olan Beyrut’taki Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Muhammed Nureddin, Radikal gazetesi tarafından Türkçe çevirisi önceki gün verilen analizinde, iki yıl öncesine dek “bölgenin damadı olmak üzereyken” Türkiye’nin bugün “tüm komşu ülkeler için tehdit unsuruna dönüştüğünü” yazmış.


Türkiye’den bakıldığında bazılarına “abartılı” gelse bile, bu algının bölgede özellikle Şiiler arasında yayılmakta olduğunu Irak Başbakanı Maliki ile İran Meclisi’nin önemli bazı isimlerinin açıklamalarından biliyoruz.


Şiileri yabancılaştırmış olan bir Türkiye’nin bölgede hâlâ yapıcı olan önemli bir rol oynayabileceğine inanan varsa bizce hayal görüyor. Böyle bir Türkiye sadece Sünnilerle dayanışmasını derinleştirerek Ortadoğu’daki tehlikeli bölünmeye katkıda bulunabilir. İnsanların vahşice katledilmeye devam edildikleri Suriye açmazından çıkan nahoş gerçekler işte böyle.