Caferi'ye karşı olan Şiiler ise, dayanışma ruhu nedeniyle, Kürtlerle Sünnilerin bu kampanyasına açık destek vermiyorlar. Ancak, Caferi'den memnun olmadıklarını belli ediyorlar. Özetle, Irak'taki siyasi denklem çok yönlü ve değişken. Kendilerine özerklik sağlamak amacıyla anayasa çalışmaları sırasında işbirliği yapıyor görüntüsü veren Şiilerle Kürtlerin yolları ayrılıyor. Bu kez ortaya bir "Kürt-Sünni ekseni" görüntüsü çıkıyor. Ancak, iş tabii ki bu kadar basit değil. Nitekim, son seçimlerde 25 sandalye kazanan ve laik Şiilerin önde gelen isimlerinden olan eski başbakan İyad Allavi de Caferi konusunda Kürt ve Sünni pozisyonlarına yakın bir tutum içinde. Türkiye ziyareti tartışmalara neden olan Irak'ın geçici başbakanı İbrahim Caferi ile ilgili polemik büyüyor. Kürtlerle Sünniler kendisini yeni hükümette görmek istemediklerini açıkça ortaya koydular. Taha Akyol, bu karmaşayı anlamamıza katkıda bulunan "Mezhep ve siyaset" başlıklı dünkü yazısında, Irak'taki gelişmeleri "arapsaçı"na benzeterek, yeni hükümetin hâlâ kurulamamış olmasının önemli bazı nedenlerini sıraladı.Bu arada, Türkmenlerin de mezhepsel bölünmeden etkilenmeleri, sorunu Türkiye açısından daha da karmaşık kılıyor. Kısacası, Ankara'nın Irak'ta bir an evvel görmek istediği "ulusal uzlaşma hükümeti"nin ortaya çıkması zaman alacağa benziyor. Süre uzadıkça, o ülkedeki etnik ve dini grupların arasında yeni uçurumların oluşacağı ise açık. İşte bu durum Ankara'nın gerçekçi bir Irak stratejisi geliştirmesini gerektiriyor. "Kürt fobisi" veya "Yeni Osmanlıcılık" (Neo-Ottomanism) çağrışımlı yaklaşımlarla bir yere gidilemeyeceği ise ortada. Uzlaşma zaman alacak TRT2'de pazartesi gecesi yayımlanan "Büyüteç" programına katılanlardan biri de Amerika'daki Leigh Üniversitesi'nin İstanbul doğumlu öğretim üyesi Henri Barkey'di. Kürt sorununa ilgisi nedeniyle bizde pek sevilmeyen Barkey'in Irak'ın geleceği için öngördükleri önemliydi. Irak'ta iç savaş potansiyelinden söz eden Barkey, bu durumda Amerika'nın çekilmek ve BM'nin, bölge ülkelerinden de gelecek güçlerle, müdahale etmek zorunda kalabileceğini söyledi. Türkiye'nin işte bu olasılığı radarından hiç çıkarmaması gerekiyor. Çünkü, yangını söndürmek için Ankara'nın yardımı aranır hale gelebilir. Fakat, bunun olması için Türkiye'nin Irak'taki güçlerden hiçbirini yabancılaştırmaması gerekiyor. Yoksa gelişmeleri yine uzaktan izlemekle yetinmek zorunda kalabilir. Barkey'in görüşü Tabii, Türkiye'nin her halükârda Irak'a müdahale etme gücü her zaman olacaktır. Ancak, tek taraflı bir müdahale durumunda, Irak'ı tekrar bir araya getirmeye çalışan değil, Irak'ta savaşan taraflardan biri olur. Yani Amerikalıların bugünkü durumuna düşer. Bu nedenle Ankara, bir an evvel, kapsamlı, bütünlüklü ve tutarlı bir Ortadoğu ve Irak politikası geliştirmek zorunda. Yoksa oynayabileceği önemli rolü daha başlamadan kendi eliyle engellemiş olur. semihi@cnnturk.com.tr Kapsamlı politika