Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Meclis'ten son olarak zar zor geçirilen Vakıflar Kanunu AB'de memnuniyetle karşılanmasına rağmen, diplomatik çevreler burada asıl uygulamanın belirleyici olacağını vurgulayarak, bu konuda daha şimdiden kuşku beyan ediyorlar. Özetle, bu kanunun geçmesi de, tek başına, hükümetin AB kararlılığı konusunda bir gösterge olarak kabul edilmiyor. Sadece "olumlu bir ilk adım" olarak görülüyor. Türkiye'nin AB konusundaki kararlılığının sorgulandığını bir süredir yazıyoruz. Türban konusunda atılan adımın Avrupa'da "özgürlükler yolunda atılan bir adım" olarak değil, "siyasi İslamın özel gündemi çerçevesinde atılan bir adım" olarak görüldüğünü de yazmıştık. Bu arada, dikkat çeken bir diğer husus da, hükümetin Avrupa'yı adeta arka plana iterek, Türkiye açısından getirisinin ne olduğu belli olmayan diplomatik temaslar üzerinde yoğunlaşmış olmasıdır.Bu çerçevede, Sudan Devlet Başkanı Ömer el Beşir ile Senegal Cumhurbaşkanı Abdoulaye Wade'nin Türkiye'ye yaptıkları ziyaretlerden sonra, Gül'ün bu kez Tanzanya'ya gidiyor olması ilgi çekmiş bulunuyor.Türkiye'nin, Darfur nedeniyle Batı'nın tepkili olduğu El Beşir'i Ankara'ya davet ederek kendisini en üst düzeyde ağırlaması, kaçınılmaz olarak, Avrupa'ya karşı bir "meydan okuma" olarak görüldü. Avrupa'yı geriye itmek Nüfuslarının ağırlıklı bölümü Müslüman olan Senegal ve Tanzanya ile devlet başkanları düzeyinde gerçekleşen temaslar da, "Afrika'ya açılım"dan çok, "İslam âlemi ile ilişkilerin derinleştirilmesi" olarak değerlendiriliyor. Bu temaslarda elbette ki öz itibariyle bir terslik yok. Ancak, Türkiye'nin dış politika öncelikleri belliyken, bu temaslar üzerinde yoğunlaşılıyor olmasının ilgi çekmemesi mümkün değil.Bu arada, Başbakan Erdoğan'ın, hafta içinde buluştuğu yeni büyükelçilerimize "AB sürecinin önünü kesmeye veya süreci sulandırmaya, geciktirmeye ya da içini boşaltmaya yönelik girişimlerle yoğun şekilde mücadele edeceğinize inanıyorum" dediğini gazetelerde okuduk. İslam âlemi derinleşmesi Erdoğan, "Bu konuda ilkeli, kararlı ve tavizsiz bir tutum sergilememiz, yolumuza çıkarılabilecek yeni engelleri önceden görmeye çalışmamız ve bunları bertaraf etmemiz hayati önem taşıyor" diye sözlerine eklemiş.Bu sözler ilk bakışta hükümetin AB üyeliğine bağlılığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak bize göre Erdoğan'a en güzel karşılığı, büyükelçiler adına konuşan yeni Berlin Büyükelçimiz Ahmet Acet vermiş.Kariyerinin en önemli yıllarını AB konusuna adayan Büyükelçi Acet, Erdoğan'ın sözlerini aynı zamanda diplomasi sanatının tüm inceliklerini yansıtarak yanıtlamış. Erdoğan'a ince yanıt Yurtdışına atanan büyükelçiler olarak her zaman devletin ve hükümetin desteğini arkalarında görmek istediklerini söyleyen Acet, "Zira bunu görmeyen bir görevli kendini boşlukta hisseder. Bu bakımdan gerçekten sözlerinizi cesaretlendirici görüyoruz" diye konuşmuş. Bize göre Acet'in sözlerinin açılmış hali şudur: "Sayın Başbakan, asıl siz AB yolunda yapılması gerekenleri yapıp elimizi güçlendirirseniz biz de dışarıda üyeliğimize karşı olanlarla daha iyi mücadele ederiz. Kısacası, asıl sorumluluk hükümet üzerindedir, yoksa biz işimizi nasıl olsa yapıyoruz." sidiz@milliyet.com.tr 'Siz değil biz yapıyoruz'