Semih İdiz

Semih İdiz

sidiz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

1 Mart 2003 tezkeresinin reddedilmesiyle çok önemli bir fırsatın kaçırıldığını söyleyen biz değil, MHP'nin önde gelen isimlerinden eski Büyükelçi Deniz Bölükbaşı'dır. ABD ile tezkere öncesindeki müzakereleri yürüten Bölükbaşı'nın sözünü ettiği "fırsat" kuşkusuz "TSK'nın bölgede varlık oluşturması" değildir. Serpil Yılmaz'ın gazetemizde dün yer alan "Kuzey Irak'taki Türk firmaları geri dönüyor" başlıklı haberini okuduk. Türk şirketlerinin bölgedeki faaliyetlerinden hoşnutsuz olanlar kuşkusuz" Bu fasıl da bitiyor" diye sevinmişlerdir. Ancak, Yılmaz'ın aktardıkları, Türkiye'nin bölgede zaten az olan etkisinin daha da azalabileceğini gösteriyor. Tezkere geçseydi bile ABD'nin buna izin vereceğine inanmıyoruz. Buna karşılık, bu tezkerenin Ankara'nın bölgeye dönük diplomatik ağırlığını artıracağını düşünüyorduk. Iraklı Kürtler tezkerenin reddedilmesine bu yüzden sevindiler. Türkmenler de tezkerenin reddedilmesini bu yüzden "felaket" diye karşıladılar. Türk şirketlerinin en az 5 milyar dolar değerinde iş üstlendikleri Kuzey Irak'tan geri dönmeye başlamalarının kuşkusuz Türkiye'den bağımsız bazı nedenleri de var. Nitekim Yılmaz da, bölgede faaliyet gösteren işadamlarımıza dayanarak yerel yönetimin ödemelerde çektiği zorluklarla Erbil ve Kerkük'te artan terör olaylarına işaret ediyor. Ancak, bunu kabul eden, Erbil'deki İşadamları Derneği Başkanı Ahmet Acar, daha temel bir soruna değinerek sınır ötesi operasyonun gündeme gelmesiyle Türkiye ile bölgedeki ekonomik ilişkilerin gerilemeye başladığını belirtiyor. Bağımsız nedenler de var Acar, Irak Cumhurbaşkanı Talabani ile Türkiye'nin resmi ilişkiler kurmasını beklediklerini de söyleyerek bu sorunun çözüm yollarından birine de işaret ediyor. Bu da her şeyin daha henüz bitmediğini gösteriyor.Yılmaz'ın haberi, ağaçlara takılan Türkiye'nin ormanı nasıl ıskaladığını gösteren bir yeni örnekle daha karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Zira Türk şirketlerinin Kuzey Irak'taki faaliyetleri ekonomimize katkıda bulunmakla kalmıyor, bölgeyle siyasi köprülerin kurulmasını da kolaylaştırıyor.Türk şirketlerinden doğacak olan boşluğun başkaları tarafından doldurulacağı ise kesin. Nitekim, General Petreus'un ABD Kongresi'ne sunduğu Irak raporu, Amerika'nın bu ülkeden bir miktar asker çekse de tümüyle çıkamayacağını gösteriyor. Washington'dan yansıyan son haberler de Demokratların bile bunu kabul etmeye başladıklarını gösteriyor. Iskalamaya yeni bir örnek Demokratların güçlü isimlerinden ve geleceğin dışişleri bakanı adaylarından Richard Holbrooke da zaten uzun zamandır, ABD ordusunun Kuzey Irak'ın nispeten güvenli olan bölgesine çekilmesini öneriyor. Özetle, Türk firmalarının Kuzey Irak'tan çıkmaya başlamaları, bazılarının sandığı gibi, "olumlu" bir şey değil. "Bu faslın kapanmasıyla" Türkiye'nin bölgedeki etkisinin iyice azalacağını anlamak için de dâhi olmak gerekmiyor.Bırakın "global oyuncu" olmayı, "bölgesel oyuncu" olacaksa Türkiye'nin kafa yapısında çok ciddi bir değişimden geçmek zorunda olduğunu gösteren yeni bir durumla karşı karşıyayız. sidiz@milliyet.com.tr Bölgedeki etki azalır