İçerideki siyasi karmaşa büyüyedursun, Güvenlik Konseyi üyeliğiyle dış profili yükselişte olan Türkiye’nin kapısını çalanların sayısı artıyor. Bunlara, ülkesi Yunanistan ile hararetli bir “isim kavgası"nın ortasında olan Makedonya Dışişleri Bakanı Antonio Milososki de dahil.
Ankara’yı ziyaret eden Milososki ile önceki gün sohbet etme fırsatımız oldu. Bize anlattıkları aslında yabancı gelmedi. Söyledikleri, Atina’nın AB üyeliğini, Balkanlar'da istikrarı bozma pahasına, ulusal çıkarları için nasıl kullandığını tekrar ortaya koydu.
İlerleme sağlanamadı
Sorun, Üsküp’ün, ülkenin anayasal ismi olarak “Makedonya”yı kullanmasından kaynaklanıyor. Atina bunun toprakları üzerinde bir hak iddiasını içerdiğini savunuyor. Bu nedenle Üsküp’ün NATO ve AB üyeliği yolunu tıkamış bulunuyor.
Özetle, Yunanistan, Üsküp’ü, bu ismi uluslararası düzeyde kullanmasından vazgeçirmek istiyor. Makedonya ise buna yanaşmıyor, zira Türkiye dahil, 120’den fazla ülke kendisini anayasal ismiyle tanımış durumda. Buna, Fransa dışında, Güvenlik Konseyi’nin tüm daimi üyeleri de dahil.
Başka bir ifadeyle, Üsküp’e göre mesele “Yunanistan ile olan bir ikili sorundan ibaret.” Bu nedenle de öngördüğü çözüm, Atina ile ikili ilişkilerde üzerinde mutabakata varılacak bir ismin kullanılmasını içeriyor.
Bu arada, BM Genel Sekreteri, iki ülke arasında uzlaşma sağlamaya çalışması için bir özel temsilci de atamış durumda. Ancak bugüne kadar bir ilerleme sağlanmış değil.
Talepleri sürecek
Milososki, Ankara’nın “koşulsuz desteğine” minnettar olduklarını söylüyor. Türkiye’nin Güvenlik Konseyi üyeliğinden sonra bunun daha da önemli olduğunu belirtiyor. Atina’yı ise, “AB üyeliğini kullanarak NATO’nun Avrupa’da barış ve istikrar stratejisini bozmakla” suçluyor.
Buna rağmen NATO üyeliği taleplerinden vazgeçmeyeceklerini belirtiyor. Afganistan’da olduğu gibi, NATO’ya yaptıkları katkıların süreceğini de kaydediyor. Ancak, NATO ve AB üyeliklerini istemesine rağmen, Makedon halkının bunların ülkenin isminin değiştirilmesi pahasına olmasını reddettiğini de vurguluyor.
Peki, Makedonya için bu üyelikler şart mı? Ayrıca NATO üyeliğini kime karşı istiyorlar?
Milososki, her iki üyeliği, ülkenin reform süreci ile kalkınmasına ve bölgesel -dolayısıyla Makedonya’nın- istikrarına sağlayacağı katkı için arzuladıklarını belirtiyor. AB’nin “gelişmiş değerleri temsil eden bir aile” olduğunu, bu nedenle buna dahil olmak istediklerini söylüyor.
Bu arada, NATO’nun kendileri için sadece bir savunma örgütü olmadığını da kaydediyor. Bu örgütün bir “özgürlük alanı"nı temsil ettiğini, buna dahil olmanın da Makedonya’da siyasi ve ekonomik kalkınmayı hızlandıracağına inandıklarını söylüyor.
Bu arada Üsküp’ün, misilleme olarak, “Yunanistan’daki Makedon azınlığın haklarından” söz etmeye başlaması bölgedeki gerginliği daha da artırmış bulunuyor. Milososki ile konuşurken bu konuda “şeytanın avukatlığı"nı yaptık.
‘Saf ülke kalmadı’
“Balkanlar ayrılıkçılıkla boğuşurken, Yunanistan’daki Makedon azınlığın haklarından söz etmek sizce bölgesel istikrara katkıda bulunuyor mu?” diye sorduk. Milososki, konuya tümüyle “insan hakları” açısından yaklaştıklarını belirtiyor.
Türk azınlığın da önemli ve çok yapıcı bir yerinin olduğu Makedonya’nın bu açıdan “mükemmel olmasa da, yine de örnek bir ülke olduğunu” kaydediyor. Dünyada “etnik ve dini açıdan saf bir ülkenin kalmadığını” da belirterek, “Yunanistan buna rağmen çağdışı olan tek millet, tek devlet, tek din ve tek tarih anlayışını sürdürmeye çalışıyor” diyor.
Kalbimiz dost ve kardeş Makedonya ile atsa bile, yukarıda yazdıklarımızdan da anlaşılacağı gibi, Milososki’nin bazı sözlerinin milliyetçi çevrelerimizde kabul edilmesi pek mümkün görünmüyor.