Türkiye, 16 Nisan’da referandum için sandığa gidecek.
Halkın önündeki seçenekler belli. Anketlerden anladığımız kadarıyla, kararsızlar da önemli ölçüde azalmış durumda.
Milletin yönetim sistemine karar vereceği referandumdan sonra artık devletin ve hükümetin önemli kararlar vereceği bir aşamaya geçeceğiz.
Türkiye’nin üç önemli başlıkta önemli kararlar vermesi, yeni politikalarla durumunu güncelleyerek yoluna devam etmesi gerekiyor.
Artık 15 Temmuz travmasının hesabının yargıya bırakılarak, kritik başlıklarda, kritik kararların alınması zamanı.
Başlıklardan biri Irak.
Kerkük İl Meclisi’nin, kentte Irak bayrağı ile birlikte Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin de bayrağının kullanılmasına yönelik kararından sonra bölgede tansiyon yükseldi.
Irak Parlamentosu’nun veto ettiği karardan sonra, Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Kerkük Eyalet Meclisi’nden Kerkük’ün kendisine bağlanmasına yönelik referandum sürecini başlatma kararı aldı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın konuğuyduk.
Halk oylamasına iki hafta kala, anayasa değişikliği konusundaki tartışmalar “Cumhur-başkanına verilen yetki fesih mi seçim yenileme mi?” konusu etrafında sürüyor.
Hiç olmazsa değişiklik metninin bir maddesinin bu kadar detaylı tartışılıyor olması iyidir.
Zira diğer maddeler miting meydanlarında bu kadar şanslı olamadı.
Bizde siyaset böyle yapılıyor. “Ne” değil, “kim” üzerinden.
Adalet Bakanı da bu konu başta olmak üzere sıcak gündem maddelerine ilişkin önemli açıklamalar yaptı.
Değerlendirmelerini Abdullah Karakuş’un haberinde okuyacaksınız.
Sohbetimiz sırasında konu Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’de tutuklanması meselesine de geldi doğal olarak.
Türkiye’nin sadece bugün değil, geçmişten bu yana en tartışmalı alanlarından biri, yargı.
AB’yle yürütülen müzakerelerin göbeğinde dün de bugün de hep yargı ve verilen kararlar var.
Bu nedenle yargının meselelere bakışı, tutumu büyük öneme sahip.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra yargıda sarsıcı gelişmeler yaşandı.
Birkaç yıl öncesine kadar gündeme damgasını vuran davaları yürüten hâkim ve savcılar başta olmak üzere 4 bine yakın yargı mensubu meslekten ihraç edildi.
İhraçlar ve tutuklamalar Anayasa Mahkemesi’nden, en ücradaki ceza mahkemesine kadar uzandı.
Yargıdaki boşluğun doldurulması için de Adalet Bakanlığı seri önlemler almaya çalıştı.
15 Temmuz darbe girişimi-nin etkileri çok yönlü.
Devletin silahlarıyla halka ateş açan, parlamentoyu ve vatandaşları bombalayan FETÖ’nün elinin kolunun değmediği yer yok.
Zamanında gerekli önlemleri almayan devlet, şimdi bu örgüt adına çalışan kamu personelinin peşinde.
Kimin örgüt mensubu olduğunu belirlemek için kullanılan asıl kriter ByLock.
Ancak örgütün sızma ve gizlenme odaklı stratejisi nedeniyle asıl endişe kripto örgüt elemanları.
Bir yandan bu mücadele yürütülürken ihmal edilmemesi gereken yapısal bir boyut çok tartışılmıyor.
Devletin benzeri tehditlere meydan vermeyecek biçimde, yüksek demokratik standartlara uygun biçimde yeniden yapılanması.
Türkiye, dünya üzerindeki devlet geleneği en güçlü ülkelerden biri.
Selçuklulardan Osmanlılara, oradan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan asırlar boyunca, dünyanın atlattığı her türlü badirenin tanığı, Anadolu’yu tüm bu çağlar boyunca yurt etmiş bir devletin geleneğinden söz ediyoruz.
Avrupa ile yakın dönemde yaşanan, yankıları süreceğe benzeyen derin görüş ayrılıklarına bu çerçeveden bakmakta fayda var.
Avrupa ülkelerinin büyük bölümü de tüm bu çağlar boyunca ayaktaydı.
Özellikle Avrupa’nın yönetim geleneklerini temsil eden büyük ülkeler.
Bu ülkeler, ABD ile birlikte bugün dünyanın içinde bulunduğu açmazların da sorumlusu aynı zamanda.
Almanya’nın 1. ve 2. dünya savaşlarındaki rolü malum.
Sömürgecilik yarışında geri kaldığı düşüncesiyle başlattığı militarist ve radikal milliyetçi yaklaşımlar, bütün Avrupa’nın, sonrasında da dünyanın birbiriyle savaşmasına, milyonlarca kişinin ölümüne yol açtı.
Referandum için sandık başına gitmemize bir aydan az bir süre kaldı.
Son düzlüğe girildi, tüm propaganda araçları kullanılmaya başlandı.
Kimin “evet”, kimin “hayır” taraftarı olduğu netleşti, her iki taraf özellikle de kararsız seçmeni yanına çekebilmek için amansız mücadeleye başladı.
Birçok kamuoyu araştırma firması aralıklarla anket sonuçlarını paylaşıyor.
Kimisi inandırıcı bulunarak uzun tartışmalara yol açıyor, kimisi fazla dikkate alınmıyor.
Kurulduğu günden bu yana kamuoyu araştırmalarına özel önem veren, birden fazla firmayla çalışan, sadece seçim dönemlerinde değil, hemen her başlıkta halkın nabzını ölçen Ak Parti de benzer çalışmaları aralıksız sürdürüyor.
Ak Parti kaynaklarıyla son değerlendirmelerini, gelen son anketleri ve referanduma kadar nasıl bir tablo öngördüklerini konuşma imkânı buldum.
Alman-ya’nın bakanların etkinliklerini engellemesi, hemen ardından geçtiğimiz cumartesi Hollanda ile yaşanan büyük diplomatik krizle ilgili tartışmalar sürüyor.
Tartışmaları iki boyutta ele almak mümkün.
Birincisi, Türkiye’nin verdiği tepkiler.
İkincisi, Türkiye’ye yönelik içeriden ve dışarıdan gelen tepkiler.
İçeriden ve dışarıdan gelen tepkilerin ortak noktası Türkiye’deki uygulamalar.
İfade özgürlüğüne, OHAL ve KHK’lara yönelik eleştiriler.
Bir diğer eleştiri noktası, Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’nın Hollanda’nın, “gelmeyin” tepkisine rağmen bu ülkeye gittiği ve polisin, “ayrılın” tutumuna rağmen konsolosluğa gidebilmek için bekleyişini sürdürmesi.
Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik, gazete ve televizyonların temsilcilerine, Hollanda ile yaşanan kriz ve AB’nin tutumu konusunda çok kritik açıklamalar yaptı. Çelik’in açıklamalarını şöyle özetleyebilirim:
- AİHS’NİN İHLALİ: Yaptığımız girişimler Avrupa’da sistematik engelleme ile karşı karşıya. En son Hollanda’daki olaylar, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) bir AB ülkesince ihlalidir. Biz Türkiye olarak OHAL ilan ederken bile AİHS’yi askıya almadık. Ama AB’nin bir kurucu ülkesi, şiddet kullanmak yoluyla hakları ihlal etmiştir. Bu bir siyaset krizi, hukuk krizi olduğu kadar, AB ve Hollanda açısından aynı zamanda bir değerler krizidir. Avrupa’da izin verilenlere bakıldığında, bizim yaptığımız mitingler en barışçıl, en demokratik olanlar.
- NEO FAŞİST UYGULAMALAR: Çok rahatsız olduğum bir açıklama türü var. Tarafları itidale davet etmek... Demokratik hak kullanmak isteyenle, neo-faşist uygulamaları benimseyen taraf var. Bu açık uygulama tüm değerleri ihlal etmiştir. AB ile tam üyelik müzakereleri yürüten, Avrupa Konseyi üyesi, NATO üyesi ve OECD üyesi olarak açık bir şekilde bütün ülkeleri, AİHS’yi tehdit eden bu uygulamalara karşı, bu söylemlere karşı göreve davet ediyoruz.