17 Aralık’taki operasyonun yarattığı depremin, hükümet krizinden bir devlet krizine doğru evrilmeye başladığı, dolayısıyla bunun mümkün olduğunca çabuk izole edilmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; dört kabine üyesinin adının karıştığı operasyonun yapıldığı günden itibaren iki hat üzerinde ilerliyor.
Operasyonel hatta, asıl hedefinin kendisi olduğunu söylediği müdahaleyi yapanların kullandığı araçları bir daha kullanılamaz hale getirmeye çalışıyor. Emniyet-yargı cephesine atılan neşter bu demek.
Erdoğan’ın ilerlediği ikinci hat ise, hasmının stratejisini deşifre etme üzerine kurulu. Bunu yaparken, maruz kaldığı asimetrik saldırının aslında devletin ele geçirilmesi hedefine kilitlendiği teziyle herkesi uyarıyor.
Erdoğan’ın, bu iki hat üzerinde ilerlemeye çalışırken elini zayıflatabilecek en önemli faktör yeni kötü sürprizler. Bunun ilk işaretini de önceki gün ikinci operasyon dalgası haberiyle gördük.
Sabahtan öğlene, öğlenden akşama yeni pozisyonlar almayı gerektirebilecek çok yıpratıcı bir mücadele sürecinin yaratacağı aşındırmayı hesap eden Erdoğan, bundan sonrası için atılabilecek en köşeli adımları atmayı sürdürüyor, sürdürecek.
Bu çerçevede, hazırlığı uzun, açıklaması çok kısa olan kabine revizyonundaki iki isim stratejik önem taşıyor.
Efkan Ala tercihi
Bunlardan ilki İçişleri Bakanlığı görevine getirilen Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala.
Kestirmeden şöyle söyleyebilirim:
Sicili temiz, güvenilir ve geçmiş görevlerinde statükonun reflekslerine karşı komplekssiz bir profil çizen Ala; Muammer Güler 17 Aralık operasyonunun flaş isimlerinin arasında hiç yer almasaydı da İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturabilirdi.
Bundan sonrasını, en ufak bir gedik açılmasına izin vermeden, emir-komuta birliği içinde dizayn etmek zorunda olan Erdoğan için; mülki idaredeki atamalar ve kurumlararası irtibat başta olmak üzere kritik görevler yükleyerek çalıştığı Ala tercihi tam isabet demek.
Erdoğan’ın, önceki gün Ak Parti İl Başkanları toplantısında yaptığı konuşmanın çeşitli bölümlerine, devlet içindeki paralel yapıyı hedefine koyarak yerleştirdiği, “temizleyeceğiz” ifadesi yeni İçişleri Bakanı’nın omuzlarındaki yükün önemli bir kısmını ifade ediyor.
Ala; Erdoğan’ın en yakın mesai arkadaşlarından biri olarak Başbakan’ı ve Ak Parti’yi, eski ve sınırları zorlayan bir vali olarak devletin nasıl işlediğini-işlemediğini ve eski Başbakanlık Müsteşarı olarak yıllar içinde idarenin kılcal damarlarında kimlerin nasıl mevzi tuttuğunu iyi biliyor olsa gerek.
MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la Başbakanlık’taki ortak mesaisiyle pekişen ilişkisini de kayda geçirelim.
7 Şubat’tan 17 Aralık’a
Kabine revizyonundaki kritik görevlendirmelerden ikincisi de Başbakan Yardımcılığı’ndan Adalet Bakanlığı’na kaydırılan Bekir Bozdağ.
Bozdağ, hükümet-cemaat vuruşmasının tam orta yerinde tıpkı İçişleri Bakanlığı gibi, “özgül ağırlığı” en fazla olan bakanlıklardan birinin başına getirildi.
Her şeyden önce Bozdağ, hükümetin bugüne kadar karşılaştığı ciddi bütün krizlerde “ama”sız konuşan isimlerin başında yer alıyor. Başbakan’ın çok güvendiği isimlerden biri.
Aslında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef alan 7 Şubat operasyonundan itibaren özel yetkili mahkeme ve savcılıklarda bir daha aynı vakalarla karşılaşılmasını önlemeye dönük ciddi kadro-yetki değişiklikleri yapılmıştı. Buna karşın, 17 Aralık operasyonu, hükümet açısından bu hesabın tam tutmadığını, işlerin yarım kaldığını gösterdi. Bu noktada, dün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile HSYK’dan yapılan karşılıklı açıklamalar işin boyutunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Bu nedenle Bozdağ, eski Bakan Sadullah Ergin’den Ak Parti’nin tariflediği yeni Türkiye’ye uygun bir adalet ve yargı sistemi devralmış olsa da, hükümetin şimdiki çalkantılı süreçten daha fazla zarar görmeden çıkmasında kritik bir görev üstlenmiş oldu.
Erdoğan’ın kararlılığından anlaşılıyor ki, Ala ve Bozdağ, önümüzdeki günlerde sıcak kararlar alırken en yakın çalışacak iki kabine üyesi olacak.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025