Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyarbakır, bugün tarihe kayıt düşülecek günlerinden birini daha yaşayacak.
Bunun sembolik ve reel politik gerekçeleri birbirini besleyen unsurlar içeriyor.
Olayın sembolik, dolayısıyla çözüm sürecine çeşitli saiklerle temelden karşı kesimin sinirlerini zıplatan boyutu malum.
Barzani, dört parçalı Kürdistan puzzle’ının en hayati parçası.
1970’lerden bu tarafa Kürtlerin devletleşmesi için büyük mücadele vermiş bir isim. Bölgenin en akıllı ve etkili politikacılarından.
Türkiye ile arası zaman zaman bir daha hiç kapanmayacakmış gibi açılan Barzani, kimilerinin hafızalarında hâlâ Ankara’da pasaport kuyruğunda bekleyen bir PKK destekçisi.
Barzani’nin, Diyarbakır’a Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı sıfatıyla gelmesi, hafızalarında bu resim olanlar için zaten kabul edilebilir bir şey değil.
O’nun Diyarbakır ziyaretine karşı olanların; Barzani-PKK ilişkisinin geçirdiği evrim, çözüm sürecini kösteklememe konusundaki kararı ve köprünün altından çok enerji anlaşmaları geçtiği gerçeğine kapalı olmaları doğal.
Barzani’nin Diyarbakır ziyaretine BDP cephesinden gelen, “Biz çağırdık gelmedi, bak AKP çağırdı geldi” itirazının ise ağızlardan dökülen sembolik temelli gerekçelerle uzaktan yakından ilgisi yok.
Bu itirazın altında, PYD’ye kapatılan kapılar, PKK-KDP krizi, toplanamayan Kürt Ulusal Kongresi, yaklaşan yerel seçimler ve Öcalan sahnesinde aniden beliriveren Barzani karakteri yatıyor.
Kürdistan Bölge Yönetimi Başkanı’nın, bu sıfatla Diyarbakır’a bugün gelecek olmasını destekleyenler ise bu ziyareti üç açıdan çok olumlu görüyor.
Birincisi, Barzani’nin bölgesel politika açmazlarının anahtarlarından biri olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye’nin Kuzey Suriye gerilimini daha iyi yönetebilmesinde oynayacağı işlev.
İkincisi, çok makas değiştiren çözüm süreci treninin rampa çıktığı bir dönemde Barzani lokomotifine daha çok duyulan ihtiyaç.
Üçüncüsü ise büyük enerji anlaşmalarının hayata geçmesine beş kala pekiştirilmesi gereken ekonomik ve stratejik ortaklık.
Barzani’nin Diyarbakır ziyaretinin çözüm sürecine ne ölçüde katkı sunacağı konusu herhalde sokaktaki vatandaş açısından en öncelikli konu olacaktır.
Kuşkusuz, çözüm süreciyle birlikte milliyetçi tabularını bir bir yıkmaya başlayan Ankara’nın, Diyarbakır’da bir Türkiye-Kürdistan tablosu yansıtmaya karar vermiş olması neresinden bakarsanız bakın çok tartışılacaktır. Ancak, bu ziyaretin hiçbir şey olmasa bile, “iklim tazeleme” açısından çözüm sürecine katkısı olacağından kuşku duymamak gerekir.
Bu bağlamda, Barzani ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın masaya yatıracağı dosyalar ne kadar çetrefilli olsa da, yarından sonra akıllarda iyi bir PR çalışması olan Şivan Perver-İbrahim Tatlıses düeti ve 300 kişilik toplu nikâh töreni kalacaktır.
Barzani, artık silahla hiçbir yere varılamayacağını, demokratik siyasetin esas olması gerektiğini yineleyecek, barışa verilen şansı Diyarbakır’dan övecektir.
Bu nedenle; süreç karşıtları ile PKK-PYD-Kandil-BDP cephesini farklı gerekçelerle rahatsız eden bu ziyaretin, ciddi bir iteklemeye ihtiyacı olan çözüm yolunda yeni bir atmosfer yaratacağından kuşku duymuyorum.