Komünist partilerin en güçlü adamı “genel sekreter”lerdi. “Güçlü” genel sekreter Sovyet sisteminin sembolüydü. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra komünist partiler birer birer genel sekreterlerini ve genel sekreterlik kurumunu lağvettiler. Genel Başkanlık sistemine geçtiler. Parti içi demokrasiye yöneldiler.
Genel sekreterlik komünist ülkeler ve partilerde tarihe karıştı. Berlin Duvarı’nın yıkıldığı 1989 ve Sovyetler’in dağıldığı 1991 yılından sonra, Rusya dahil Sovyet bloğundan kurtulan ülkelerde artık “güçlü genel sekreter” görünmez oldu.
Komünist partilerin bile vazgeçtiği sistemden CHP vazgeçmedi. Son güçlü genel sekreter gitmedikçe, CHP’nin statükoyu kırması, gençleşmesi, zamanın ruhunu yakalaması mümkün değildi. Bu nedenle Kemal Kılıçdaroğlu, dün yaşananları anlatırken, “korku imparatorluğunu yıktık” dedi.
Değişimin gerçek tarihi
Kılıçdaroğlu, Mayıs sonundaki kurultayda CHP’ye genel başkan seçildiği gün “değişim başladı” yorumları yapılmıştı. Sürekli değişimden bahsediyordu Kılıçdaroğlu ancak bilgisi olmadan açıklamalar yapılıyor, değişim sloganıyla, partinin “geleneksel” politikalarını örtüştürmek için özel çaba sarf etmek zorunda kalıyordu. Asıl değişim dün başladı. Kılıçdaroğlu, liderliğini dün ilan etti. Düne kadar ise güçlü genel sekreterin gölgesinde bir “kamu partisinde genel başkan” görünümündeydi.
CHP’nin aksaçlı yönetimleri Sovyetler Birliği’nin “politbürosuna” benzetilirdi. Bu benzetme CHP’li olsun olmasın hemen herkes tarafından benimsenmişti.
CHP’nin politbüroyu devirmesi gerekiyordu. Kılıçdaroğlu’nun dün başlattığı hareketin amacı bu: CHP’de politbüro dönemine son vermek, parti içi demokrasinin sağlıklı işlediği bir CHP yaratmak.
Politbüro eleştirisinden en fazla payı kuşkusuz eski lider Deniz Baykal alıyordu. “Baykal’la olmaz” yargısının temel nedenlerinden biri parti yönetimini hep aksaçlı ve kendisine bağlı isimlerden seçiyor olmasıydı.
Deniz Bey, bu yapının kendisini de vuracağını bildiği için “politbüroyu” dağıtmaya karar vermişti. Kendisi Genel Başkan olarak kalacak ancak “güçlü genel sekreterliği” lağvedecek ve aktif genel başkan yardıcılarıyla, yeni bir CHP yapılanmasına yönelecekti. İşte CHP’de dünkü depremi başlatan yeni tüzük Baykal’ın bu düşüncesini hayata geçirmesi için hazırlanmıştı.
Ancak Baykal da Önder Sav’ın kalesini yıkamamış ve tüzüğü uygulamaya koyamamıştı. Eğer genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kalmasaydı, Kılıçdaroğlu’nun seçildiği kurultayda tüzüğü yürürlüğe koyacak ve Önder Sav’ı etkisiz hale getirecekti.
Kırılma noktası
Baykal’ın süresi bu değişikliğe yetmedi. Genel başkanlıktan ayrılmak zorunda kaldı.
Genel Sekreter Önder Sav’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’yla yaptığı genel başkanlık pazarlığının en önemli koşulu ise yeni tüzüğü kurultay kararıyla ertelemek oldu. Kılıçdaroğlu, genel başkan seçilmesinin Sav’a bağlı olduğunu bildiği için bu koşula itiraz etmedi. Kurultayda genel başkan seçimi heyecanı içinde deneyimli politikacı Kemal Anadol kaşla göz arasında, “yeni tüzüğün ertelenmesi kararını” hızla kurultaydan geçirip, tutanağa yazdı. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “tüzüğü erteleyemezsin, yürürlükte, bunu uygula” kararıyla, bir bakıma CHP tarihinin belki de kırılma noktası olacak savaşını başlattı.
Baykal’la Sav arasında yaşanacak mücadele, şimdi Kılıçdaroğlu’yla Sav arasında geçiyor.
CHP, bu yapısıyla “güçlü genel sekreter” modelini terketmek zorunda. Çünkü bu yapı, dışarıda verilmesi gereken iktidar kavgasını, Türkiye gündeminin en kritik dönemlerinde içeriye taşıyor.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025