Çankaya Köşkü’nde dün, TÜBİAK Bilim, Özel ve Teşvik Ödülleri töreni vardı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Köşk’e çıktığı yıldan bu yana, uluslararası düzeyde önemli başarılara imza atmış bilim insanlarının devletin en üst katında düzenlenen törenlerle ödüllendirilmesini önemsedi.
Çankaya Köşkü’nü, hangi siyasi görüşten olursa olsun, bu ülkenin bir ferdi olan her vatandaşın gurur duyması gereken başarıları yakalamış bilim insanlarının ödüllendirildiği törenlere açarak önemli bir mesaj vermeye çalıştı.
Doğrusu, Ankara’nın gitgide ısınan, vurdulu-kırdılı Türk filmlerinin tumturaklı repliklerine kadar inen gündeminin ortasından çıkıp, Köşk’te iki saatlik bir “bilim zirvesi” solumak çok rahatlatıcı oldu.
Gazeteci milleti olarak kafalarımız dershane tartışmasıyla doluydu ama ödül alan seçkin bilim insanlarımızın konuşmalarındaki samimi uyarılar, elde ettikleri başarıların büyüklüğü ve vazgeçilmezliği benim gibi o salonda olan herkesi mutlaka etkilemiştir.
Gündemin yakıcı konusu
Bugüne kadar, gündemin yakıcı konusu dershane tartışmasına ilişkin olarak hiç konuşmayan Cumhurbaşkanı Gül de bu kıymetli ortamın, yapacağı bir açıklamayla gölgelenmesini istemedi.
Tören sonrasında düzenlenen resepsiyonda, gazetecilerin soran gözlerine şu yanıtı verdi:
“15 gün önce başka şeyleri tartışıyorduk. Konjonktürel tartışmalar gelir geçer. Kalıcı olan, hepimizi millet olarak ileri taşıyacak olan bu faaliyetlerdir. Onun için biraz bunlara önem verelim. Siz de biraz bunları öne çıkartın. Siz de bana katılırsanız bugünü gölgelemeyecek şekilde olalım. Onun için günlük işlere girmeyelim.”
Cumhurbaşkanı’nın, son bir çırpınışla, “Acaba ödül alan hocalarımızın kaçı dershaneye gitmiştir?” diye soran meslektaşımıza yanıtı ise, “Her şey rayına giriyor gördüğünüz gibi” oldu.
Bu son yanıttan, “Demek ki Cumhurbaşkanı önceki gün Bakanlar Kurulu’ndan çıkan ve dershanelerin özel okullara dönüşmesi için Ekim 2015’e kadar süre tanıyan kararı, işlerin yavaş yavaş rayına girmesi olarak değerlendiriyor” yorumunu çıkarmak mümkün.
Gül’ün, 15 gündür Türkiye gündemini adeta kilitleyen meseleye ilişkin dün de bir açıklama yapmama konusundaki kararı da birçok açıdan değerlendirilebilir, ancak bu tercihe en azından ödüle değer bulunan bilim insanlarımızı düşünerek saygı duymak gerekiyor.
Prof. Dr. Yurdaydın’ın sözleri
Bakın, o bilim insanlarımızdan biri olan ve karaciğer hastalıkları konusundaki çalışmasıyla Sağlık Bilimleri dalında büyük ödüle layık görülen, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Cihan Yurdaydın, konuşmasında neler söyledi:
“Türkiye’de veya gelişmekte olan bir ülkede bilim insanlığı ile ilgili fikirlerimi çok kısa ve öz olarak söylemek gerekirse, durum biraz, ‘herkes Mersin’e giderken sizin tersine gitmeniz’ durumudur. Gelişmiş bir ülke, yetiştirdiği insandan yüzde 80 yararlanıyorsa gelişmekte olan bir ülkede bu oran yüzde 10’un altındadır. Bugün A grubu dediğimiz pek çok tıbbi bilimsel dergide, makale ret oranı yüzde 80 ve üzerindedir. Burada yapılması gereken Türkiye’yi bilim ülkesi olarak kabul ettirmektir. Bugünün Türkiye’sinin üniversitelerinde akademisyenlerin motivasyonu ne yazık ki hiç olmadığı kadar alt seviyelerdedir. Türkiye’de üniversitelerin sayısı artarken kantite ile kalite dengesini gözetmek şarttır. Türkiye’yi bilim ülkesi olma yolunda hareketlendirme en az olimpiyatlarda madalya kazanan bir kuşak yetiştirmek kadar önemlidir.”
Akademik özgürlük
Mühendislik Bilimleri dalında TÜBİTAK ödülünü kazanan Kanada British Columbia Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yusuf Altıntaş’ın, “en önemli şart akademik özgürlüktür” dediği konuşmasından şu bölüme de kulak verelim:
“Umarım Türkiye’deki devlet üniversiteleri, siyasi politikaların çarpıştığı yerler değil, düşüncelerin, başkalarının haklarını çiğnemeden, toplumu ve endüstriyi daha ileriye götürebilmek için özgürce tartışılabildiği, bilimsel çalışmaların ve eğitimin özgürce fakat verimli şekilde yapıldığı akademik merkezlere dönüştürülür. Tamamen siyasi kamplaşmaya neden olan rektör-dekan seçimleri yerine, üniversiteleri bilimsel olarak ileriye taşıyabilecek yöneticilerin öğrenci, hoca ve saygın bilim insanlarından oluşacak temsilci kurullar tarafından seçilmelerinde yarar olduğunu sanıyorum.”
İki değerli bilim insanının acı sözleri böyleydi.
Gül konuşmadı.
Bu sözleri, konusu dershaneler olmaktan çoktan çıkmış bir konunun gölgesinde bırakmak zaten pek de doğru olmayacaktı.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025