Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Genel seçime 48 saat kala, seçim sonrası için uyuyan ancak çok gürültü çıkarmaya aday bir konu yavaş yavaş ısıtılıyor. Ergenekon, Balyoz ve KCK davalarında tutuklu yargılananların milletvekili seçilmeleri halinde tahliye edilmelerinin zorunlu olup olmadığı konusu.
Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, dün Zaman gazetesine önemli bir açıklama yaptı. Söz konusu sanıkların seçilseler bile Meclis’e giremeyebileceklerini söyledi. Terör suçundan tutuklu kişilerin dokunulmazlık hakkı kazanamayacağının anayasada açıkça yer aldığını, bu kişilerin anayasanın 2. maddesi çerçevesinde suç işlediğini, milletvekili olamayacağını, seçilmelerinin tahliye edilmelerine gerekçe yapılamayacağını belirterek, bu yöndeki baskıların yargıya müdahale olduğu uyarısında bulundu. Cezaevindeyken vekil seçilen BDP’li Sabahat Tuncel’in serbest bırakılmasını emsal gösterenlerin de konuyu bilerek çarpıttığını savundu. Önce tabloyu netleştirelim:

Balbay, Haberal, Alan
Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi davalarda yargılanan 13’ü tutuklu 14 sanık genel seçimde aday. Prof. Mehmet Haberal (CHP) Zonguldak’tan, gazeteci Mustafa Balbay (CHP) İzmir’den, emekli Korgeneral Engin Alan (MHP) İstanbul’dan seçilebilecek yerlerde. Tuncay Özkan İstanbul’dan bağımsız aday. Emekli Orgeneral Çetin Doğan, emekli Jandarma Albay Hasan Atilla Uğur ve İP Genel Başkanı Doğu Perinçek ise seçime bağımsız girecek. KCK davasında tutuklu yargılanan 6 kişi de BDP tarafından bağımsız aday gösterildi: Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, Kemal Aktaş, Gülseren Yıldırım, İbrahim Ayhan ve son Yargıtay kararıyla önünün kapandığı belirtilen Hatip Dicle.
Anayasanın yasama dokunulmazlığına ilişkin 83. maddesinde, milletvekillerinin Meclis kararı olmadıkça tutuklanamayacağı belirtiliyor ancak seçilmeden önce yargılanmasına başlanan isimlerden anayasanın 14. maddesine girenler yönünden bunun söz konusu olmadığı hükme bağlanıyor. Anayasal düzene karşı işlendiği varsayılan her suç anayasa 14’ün kapsamında sayılıyor. Mahkemeleri; milletvekili seçilen ve anayasanın 14. maddesi kapsamındaki bir suçu işlediği iddia edilen sanığı tahliye etmeye zorunlu kılan bir düzenleme ise bulunmuyor.

Tuncel tek veri
2007 seçimi sırasında cezaevinde bulunan, seçilince tahliye edilen BDP’li Sebahat Tuncel örneği elimizdeki tek veri. Ancak İstanbul’daki mahkeme, Tuncel’i önce dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesiyle tahliye etmiş daha sonra bu kararın gerekçesini değiştirmişti. Mahkeme, yargılamanın anayasa 14 uyarınca süreceğini ancak Tuncel’in takdiren tahliye edildiğini karar altına almıştı. Bu yorum, mahkemenin takdir hakkına işaret etmesi bakımından önemli.

Ant içemeyecek
Bu isimler seçilebilirse, mazbatalarını alarak milletvekili sıfatını kazanacak, yargılandıkları konu hariç dokunulmazlık kazanabilecek. Ant içmeyen vekil Meclis’teki yasama faaliyetlerinin hiç birine katılamıyor. Üstelik anayasa, ant içmiş bir milletvekilinin özürsüz veya izinsiz bir ay içinde toplam beş bileşime katılmaması halinde milletvekilliğinin düşmesine Genel Kurul tarafından karar verilebileceğini belirtiyor. Tahliye edilemezlerse bu durumda ne yapılacak?

Hükümetteki eğilim
Yani mahkemelerin “tutukluluğun devamına” karar vermesi çok yönlü bir karmaşaya neden olacak. Her ne kadar “takdir mahkemenin” desek de, bir konuda oluşturulan siyasi iklimin yargı kararlarını çok kolay etkileyebildiği bir dönemden geçiyoruz. Bu nedenle, hükümetten yapılan değerlendirmeler önemli.
Dün, konuya ilişkin görüştüğüm, etkili bir isim de “Bu konu tamamen o süreçteki takdire bağlı” dedikten sonra, 83. maddenin, dokunulmazlıkları belirlerken 14. maddedeki istisnaları saklı tuttuğunu özellikle vurguladı. Anayasa’nın 14. maddesi üzerinden gidildiğinde mahkemelerin tahliye kararı vermeyebileceğini söyledi. Hükümet çevrelerinde, “Dokunulmazlığın kaldırılmasına ihtiyaç var mı, yok mu o tartışılacak. Mahkeme, ‘83 ve 14. maddelere göre değerlendirme yapıyorum, tutukluluk devam edecek’ de diyebilir. Ve bu karara saygı göstermek gerekir” görüşü seslendiriliyor.

Kuzu: “Manevi baskı olacak”
Anayasa Komisyonu Başkanı, AK Parti İstanbul milletvekili Prof. Burhan Kuzu’nun değerlendirmesi ise şöyle: “Anayasanın 83. maddesi, dokunulmazlıktan kimlerin yararlanamayacağını sayıyor. ‘Ağır cezalık suçlarla ilgili olarak suçüstü hali ve soruşturmasına seçimden önce başlanmış olmak kaydıyla’ diyor. ‘Soruşturma seçimden önce başlamış ise anayasanın 14. maddesinin kapsamına giren suçlar’ diyor. 14. maddeye baktığımız zaman örgütlü suçlar giriyor. Bu manada baktığımız zaman mesela Ergenekon davası örgütsel suç niteliğinde. 14. madde kapsamına girdiği ve seçimden önce soruşturması başladığı için davaları kesinlikle devam eder. Balbay’ın Haberal’ın vs. bunların tutukluluk durumu ne olacak ona bakmamız lazım. Mahkeme bırakmazsa ‘niçin bırakmıyor’ diyemeyiz. Ama tabi ortada da milletvekilliği gibi bir tablo var. Bu sefer de bir manevi baskı oluşacak. ‘Nasıl bırakmıyorsun, seçilmiş’ denilecek. Çünkü tutuklama bir tedbirdir, ceza değil. Tutukluluk hallerinin devam edip etmemesi meselesi ise tamamen mahkemelerin takdirinde bir şey. Böyle bir yetkisi var. Bırakmayadabilir ama uygulamada bana bırakır gibi geliyor.”