Serpil Çevikcan

Serpil Çevikcan

scevikcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sadece Türkiye’de değil, Suriye, İran ve Irak’taki Kürtler için tarihi bir dönemden geçiliyor.
Suriye’de Esad’ın boşalttığı kuzeyde 1 yıldır fiili olarak yönetimi devralan Kürtler, ateşkes ilan ettiği Özgür Suriye Ordusu’nun El Kaide bağlantılı bileşenlerinden El Nusra ile uzun süredir çatışmasız bir süreç yaşıyordu.
Ancak özellikle bölgedeki petrol yatakları üzerindeki hâkimiyet çabası, PKK’ya yakınlığıyla bilinen PYD ile El Nusra arasındaki çatışmaları başlattı. Başlangıçta PYD’ye bütünüyle mesafe koyan Türkiye de çatışmaların başladığı günden sonra bölgeye ilgisini arttırdı ve PYD lideri Salih Müslim’le temas kurmaya başladı.
İran’da da durum farklı değil. İran’daki Kürt yapıları, dikkatle Irak, Türkiye ve Suriye’deki gelişmeleri izliyor. Buralardaki gelişmelere göre, İran’daki Kürt yapılarının özellikle Suriye’ye “asker” ve “silah” takviyesi yaptığı da biliniyor.
Irak’ın kuzeyinde, merkezi hükümetle ilişkileri rayına oturtamayan Bölgesel Yönetim’in lideri Barzani de hem Suriye’de PYD’nin diğer Kürt gruplarını dışlayarak bir yönetim kurması çabalarına karşı durmaya çalışıyor hem de Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yapılarının üzerinde etkisini hissettirmeye çabalıyor.

Çözüm süreci
Türkiye’deki Kürtler de bu gelişmeleri elbette yakından takip ediyor. Ancak bölgedeki çatışma ve askeri yöntemlerle iktidar kurma çabalarının aksine Türkiye, uzun bir süreden sonra ilk kez bütünüyle çatışmasızlığı yaşıyor. PKK’lılar sessiz sedasız, istenilen hızda olmasa bile sınır dışına çıkıyor ve BDP/PKK cephelerinden sürekli hoşnutsuz mesajlar gelmesine rağmen hükümet de sadece Kürtleri değil, ülkenin bütününü yakından ilgilendiren bir demokratikleşme paketi üzerinde çalışıyor.
30 yıldır kan ve gözyaşının yaşandığı bir ülkede ilk kez bu denli büyük bir iradeyle “çözüm” aranıyor.

Kongre ve yol ayrımı
İşte bu 4 ülkedeki Kürtler, tarihlerinde ilk defa, neredeyse bütün yapı ve etkili aktörlerin katılımıyla bir “ulusal kongre” düzenleyecekler 24 Ağustos’ta.
Yine ertelenmediği takdirde kongreden bir “ulusal birlik” kararı çıkmasını bekliyorlar.
Milliyet’te dün Mithat Sancar’a konuşan KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık, kongreden ne beklediklerini anlatırken, “Kongrenin sürekli ve kalıcı bir nitelik kazanmasını istiyoruz. Mesela bir meclisi, yürütmesi olmalı, başkanlığı, diplomasi komitesi olmalı” diyor.
“Ulusal birlikten” beklentilerini de şöyle anlatıyor:
“Kürtler arasındaki sorunları çözmek, Kürtlerle komşu halklar arasındaki sorunları çözmek, kuşku, endişe ve korkuları gidermek.”
PKK’nın bu kongreyi çok önemsediği, Öcalan’ın da kongrenin toplanabilmesi için her şeyin yapılmasını istediği biliniyor.
4 ülkedeki Kürtlerin kongreyi ilk kez sistemli bir yapı kurma aracı olarak gördüğü de.
Bu noktadaki kritik soru, bütün bu “uluslaşmaya” dönük çabaların Türkiye’yi nasıl etkileyeceği.
Bayık, kongrenin çözüm süreci için de gerekli olduğunu düşünüyor:
“Süreçte zorluklar yaşanması doğaldır. Daha önemli sıkıntılar yaşanırsa, kongrenin devreye girmesi de normaldir. Sürecin ilerlemesi için gerekirse kongre, kendisi devreye girmeyi isteyebilir, biz isteyebiliriz hatta Türkiye’nin kendisi de belki ister, isteyebilir.”

Ulusal sınırlar
PKK, sadece Türkiye’de değil bölgenin bütününde önemli bir aktör olmak istiyor ve kurumsal bir yapının önemli bir figürü olarak masada yer almak istiyor.
Uluslaşma çabalarının vereceği yanlış mesajı silmek için, ulus devlet anlayışına karşı olduklarını ve sınırlara saygı duyduklarını da söylüyor Bayık.
Böyle ya da değil, bunu zaman gösterecek.
Ancak kongrenin çözüm sürecine zarar vermemesi için, sınırlara saygı, eşit ve adaletli bir yönetimde buluşma iradesinin kongrenin diğer bileşenleri tarafından açık biçimde gösterilmesi gerekiyor.