Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hükümeti sarsan yolsuzluk operasyonunun üzerinden tam bir hafta geçtikten sonra, dün konuştu.
Hükümetle cemaat arasında dershaneler konusundaki gerilimin zirve yaptığı günlerde Köşk’te yine bir ödül töreni vardı; TÜBİTAK Bilim Özel ve Teşvik Ödülleri Töreni.
Gül, hükümet-cemaat kavgası odaklı sorulara muhatap olmamak için o gün konuşmamış, açıklamalarının töreni gölgelemesini istemediğini söylemiş ve dershaneler konusundaki düzenlemenin 2014’e bırakılmasını kastederek, “Görüyorsunuz her şey rayına giriyor” demişti.
Ancak gelişmeler Gül’ün iyi niyetli değerlendirmesini teyit etmedi. İşler rayına girmedi. Ve 17 Aralık operasyonu gündemi altüst etti.
Olayın yarattığı deprem, yankıları, olası siyasi sonuçları ve soruşturmada adı geçen dört bakana ilişkin yapılması beklenen tasarruf nedeniyle gözlerin çevrildiği Cumhurbaşkanı dün nihayet bir değerlendirme yaptı.
‘Cumhurbaşkanlığı seçimleri mi?’
Gül, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nin ardından bu kez farklı bir yöntemle soruları yanıtladı.
“Önce sorularınızı alayım. Ondan sonra söyleyeceklerimi söyleyeceğim. Bir basın toplantısı yapıyor olsak soru-cevap yaparız ama bileyim ki herkes ne soruyor ben ona göre hepinizin sorularını toplayıp cevap vereyim” dedi.
“Siz bir şey sorsanız arkasından başka soru gelir. Siz de takdir edersiniz ki...” diyerek tamamlamadığı ifadesiyle, konunun kendisi için de ne kadar netameli olduğunun mesajını verdi.
Hatta bir meslektaşımız, “Bütün bu yaşananların Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde belirleyici etkisinin olacağı yorumları yapılıyor” diye sorduğunda, “Bizim Cumhurbaşkanlığı seçimleri mi?” diye karşı soru soracak kadar ihtiyatlıydı.
Toplu sorular şöyleydi:
“Son yolsuzluk operasyonu sonrasındaki görevden almalar üzerine başlayan tartışmalar Gülen cemaati ile doğrudan iktidar arasındaki gerilimi ve toplumun bunu endişe ile izlemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Devlette bir paralel yapılanmayı herhangi bir göreviniz sırasında duydunuz ya da tespit ettiniz mi? Sayın Başbakan’a adı geçen bakanların görevden alınması konusunda bir telkininiz oldu mu? İşin dış boyutu olduğu ile ilgili değerlendirmeler var. Bunun Türkiye’nin itibarını ve uluslararası ilişkilerini etkileyeceği yolunda bir düşünceniz var mı? Emniyetin, yargının yürüttüğü bu soruşturmanın geçmişte darbelere karşı yapılan soruşturmalarda kullanılan metotla benzer olduğu fakat o gün itiraz etmeyen yürütmenin, bugün itiraz ettiği yorumları var. Bu soruşturma metodunu adil buluyor musunuz? Bütün bu yaşananların önce yerel seçimler, sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde belirleyici etkisi olacağı yönünde yorumlar yapılıyor. Burada bir siyaset mühendisliği görüyor musunuz? Yargıya müdahale edildiği endişeniz var mı?”
Gül, “Bu söylediklerinizin hepsini dinledim. Bunların hepsine nokta nokta cevap vermek yerine ilkesel olarak cevap vermek istiyorum. Ve bütün bunların hepsini kapsayacağına inanıyorum” dedikten sonra şu açıklamayı yaptı:
‘20 sene önceki Türkiye değil’
“Özellikle son 10 sene içerisinde Türkiye’de yapılan köklü reformlar, siyasi alanda, hukuk alanında yapılan reformlar, şeffaflaşma, bütün bu alanlardaki reformların yapıldığı bir ülkede herhangi bir yolsuzluk veya herhangi bir yanlış söz konusu olursa bunların üstü falan kapanmaz, kapanamaz. Önce bunu bilin. Çünkü Türkiye bundan 15-20 sene önceki Türkiye değil. 10 sene içinde Türkiye’de gerçekten olağanüstü reformlar yapıldı. Kanunlarla, her şeyiyle. O bakımdan bunda herkesin rahat olması lazım.
‘Yargı hem bağımsız hem tarafsız’
“İkinci olarak söyleyeceğim şey şu. Bu iddia üzerine; yolsuzluk konuları, tüm bunlar mahkemeye, yargı sürecine taşındı. Şu anda mahkemede. Hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de yargı hem bağımsız hem tarafsız. Demokratik hukuk sistemi içerisinde böyle. Yargıya ulaşan bu şeyleri, mahkeme gayet titiz bir şekilde şüphesiz ki değerlendirecek, inceleyecek. Ve neticede eminim ki, hiç kimsede herhangi bir soru işareti bırakmayacak şekilde bu bahsi geçen tartışmalar ve iddialarla ilgili nihai kararını verecektir mahkeme. Dolayısıyla yargı sürecinin çalışmasını ve neticede meselenin aslı neyse bunu ortaya çıkarmasını herkesin beklemesi gerekir. İnanıyorum ki mahkeme bunu en doğru şekilde neticeye ulaştıracaktır. Dediğim gibi mahkemeler bağımsızdır. Dolayısıyla doğru neyse, bu kararı hepimiz adına, Türk millet adına vereceklerdir.”
‘Başka otorite olamaz’
“Başka bir söyleyeceğim nokta da şu. Sordunuz; devlet içerisindeki yapılanmalar. Tekrar şunun altını çizmek istiyorum. Demokratik hukuk devletinde devlet kurumlarında çalışan; bu Silahlı Kuvvetler olur, emniyet olur, yargı olur veyahut devletin başka kurumları olur. Bu kurumlarda çalışanlar hepsinin bireysel olarak farklı düşünceleri olabilir. İdeolojileri olabilir, farklı siyasi akımlara bağlı olabilirler. Ama bunların hepsi devlet işleri ve kamu işleri dışında meşrudur. Ama devlet işleri, kamu işleri söz konusu olduğunda devlet otoritesi ve anayasa, kanunlar ve çalıştıkları kurumların kuralları bağlar. Bunun dışında hiçbir otorite söz konusu olamaz. Ve hiçbir dayanışma söz konusu olamaz. Bütün demokratik hukuk devletlerinde bu böyledir. Bu bugün için de, dün için de, bundan sonrası için de bir temel ilkedir, açık söyleyeyim.”
‘Yanlışları başından beri söyledim’
“Diğer taraftan tabii ki şikayet ediyoruz bugün bazı şeylerden. Gerçekten ‘yargı süreci’ diyoruz. Dün de bu tip şeyler oluyordu. Hatırlarsanız ben bu tip yanlışlara başından beri dikkat çektim. Ama bütün bunlar dediğim gibi demokratik hukuk devleti ilkelerinin en gelişmiş ülkelerdeki gibi... Türkiye, Avrupa Birliği ile müzakere yapan bir ülke. Çıkardığımız birçok kanunları ve reform yasalarını hep bu paralelde çıkardık. Dolayısıyla bunların uygulanmasına muhakkak ki her dönemde dikkat edilmesi gerekir.”
‘Düşüncelerimi ifade ettim’
“İlgili bakanlar konusunda soru sordunuz. Sayın Başbakan’la geniş bir şekilde konuştuk. Kendisinin çeşitli düşünceleri var. Ben de tabii ki düşüncelerimi kendisi ile paylaştım. Hazırlıklarını, değerlendirmelerini yapıyor O şimdi. Yurtdışına gitti, gelince kendisi ile zaten görüşeceğiz ve o zaman duyacaksınız. Yapılacak şey, sakin bir şekilde, şeffaf bir ülkede işler nasıl oluyorsa o şekilde olmasını hep beraber takip etmek. Tabii ki, düşünceler, görüşler, yazılır çizilir ama bunlara ne kadar ilkesel bir şekilde bakılırsa o kadar bu memleketin yararına olur. İlkeli dediğim şey şu; dediğim gibi demokratik hukuk devletinde standartlar nasıl olursa hep öyle olacaktır. Söyleyeceklerim bunlar. Bunun dışında ne söylesem açıkçası polemiğe girmiş olurum. Veyahut siz bir şey sorsanız arkasından başka şey de gelir. Siz de takdir edersiniz ki...”
Yeni kabine mesajı
Cumhurbaşkanı Gül, “Polisin görevden alınmasını, ancak İçişleri Bakanı’nın görevine devam etmesini ve Adli Kolluk Yönetmeliği’nin değiştirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusuna, “Söylediklerimin içinde var bunların hepsi” yanıtını verirken, “İsmi geçen bakanlardan yeni kabinede kalanlar olursa bunu onaylar mısınız” sorusunu ise, “Sayın Başbakan ile konuştuktan sonra o açıklar. O zaman görürsünüz” diye yanıtladı.
Güler:
İki yanlış bir doğru etmez
Köşk’teki törenin ve sonrasındaki resepsiyonun en dikkat çeken ismi kuşkusuz İçişleri Bakanı Muammer Güler’di. Güler, uzun açıklamalar yaptı. “Ben de hesap vereceğim, yanlış bilgi verenler de” dedi. Kendisinin de hedef alındığı operasyonu, “siyasi algı davası” olarak niteledi. “Bunlar her şeyi kendi kafalarına göre yapmışlar. İnfazı da yapmışlar. Bunları geçmişte de yapmışlardı ama iki yanlış bir doğru etmez” ifadesini kullandı.
Köşk’teki resepsiyondan kulaklarda sadece Gül’ün mesajları ve Güler’in, “iki yanlış bir doğru etmez” sözü kalmadı. Bir zamanlar büyük bir yanlışın ve yargısız infazın kurbanı olan Ahmet Kaya’nın, Köşk’ün büyük salonunda “ağladıkça” diye inleyen sesi kulaklardaydı.
Özay Şendir
‘Diyalektik bir şey’ olarak Lozan tartışması...
16 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Sosyolojik hatalar!
16 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Sanatçılar ‘Terörsüz Türkiye’ istemiyor mu?
16 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Krizler, görüşmeler ve sonuçları
16 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
İttifak’ta görüş ayrılığı çıkmadı
16 Mayıs 2025