Yeni anayasa süreci yarın, Uzlaşma Komisyonu’nun ilk toplantısı ile başlıyor. Bu süreçle içiçe geçerek gündemi belirleyecek olan konu ise Kürt meselesi, silahın nasıl susturulacağı.
Tezkere oylamasına katılmayan, partinin Abant toplantısında, “BDP ağzıyla konuşuyor” diyerek eleştirilen CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ile dün bu konuları konuştuk. CHP’nin sorunun çözümüne odaklanması için, sonuç alıcı bir politika oluşturmaya çalışıyor. Değerlendirmeleri, partinin söyleyecek “yeni sözlerinin” olduğunu göstermesi açısından önemli.
Tanrıkulu, “anayasal yurttaşlık” tarifini şöyle yapıyor:
“Vatandaşlığın bir kimlik üzerinden tanımlanması yerine, temel bir hak olarak düzenlenmesi lazım. Türk, Kürt, hiç bir kelimenin anayasada olmaması lazım. ‘Vatandaşık temel bir haktır, kimse kendi iradesi dışında vatandaşlığını kaybedemez, kazanılması ve kaybedilmesi yasayla düzenlenir’ gibi nötr bir tanım bence yeter.”
Türkiye vatandaşlığı
CHP’nin “Türkiye vatandaşlığı, Türkiyeli” kelimelerine karşı mesafeli yaklaşımını sorduğumda yanıtı şu:
“Bana göre herkes kendi bagajını bir tarafa bırakmalı. Böyle bir zemin Türkiye’nin bütünleşmesini sağlıyorsa kimsenin buna karşı çıkmamaması lazım. Türkiye vatandaşlığı ifadesi bu söylediklerimi kapsar. Anayasaya konulmasında bence bir sakınca yok. CHP’de bu tartışmaları yadırgamıyorum. Bu işler yukarıdan değil aşağıdan olacaksa birbirimizi ikna edeceğiz.”
Zaman meselesi
CHP’nin anadil formülü ne kadar karşılık bulur? Tanrıkulu şöyle dedi:
“Anadilde eğitimde müfredat anadilde uygulanır, anadil öğreniminde isteyenler o dersi alır. Bir yerde buluşulacaksa en azından bu dönemde, burada buluşabiliriz. Gerisi zaman meselesidir. Bu cumhuriyet 80 yıldır yurttaşlarına resmi dilini öğretememiş, anadilini de yasaklamış. Sorun burada.”
Sormak gerekmiyor
Tanrıkulu PKK sorununun operasyonlarla çözülemeyeceğini ısrarla vurguladı:
“TSK, sonuç itibariyle Türkiye’nin sınırları içinde elinde silah olanı yakalamak için operasyon yapar ama bu devasa soruna sadece kriminal bir mesele olarak bakamayız, bakmamalıyız. Örgüt eylem yapmama kararı almışsa, bunları kimsenin deklare etmesine gerek yok. Çok konuşmak da gerekmiyor. Genelkurmay Başkanı’na ‘örgüt eylemsizlik kararı aldı, ne diyorsunuz’ diye sormak falan. Bunlar fiili süreçlerdir. 1997’de ordu 50 bin askerle bütün yılını Kuzey Irak’ta geçirdi. 4-5 bin örgüt üyesinin öldüğü, 250 askerin şehit edildiği bir ortam oldu ama 14 yıl sonra yine ölümler var. Silahın yöntem dışına çıkarılması şart.”
Müzakere süreci
İRA ve ETA örneklerini veren Tanrıkulu, hükümetin müzakere yöntemini şöyle eleştirdi:
“Müzakere iki şekilde yapılır. Örgütle gizli yaparsınız; ‘silahı nasıl, ne zaman bırakacaksın’ vs. Ama bizimkilerin onlarla konuştukları mesele anayasa. Açık müzakereyi ise, gizli müzakereyle eş zamanlı olarak siyasi muhataplarınızla yaparsınız. Seçim barajı, anadil, vatandaşlık tanımı; bu konular Oslo müzakerelerinde örgütle konuşulmuş ama siyasal muhataplarınla birşey konuşmadığın gibi topluma da yalan söylemişsin. Böyle olmaz. Şimdi güvensizlik hakim oldu.”
Öcalan ile görüşme
Tanrıkulu, “Öcalan ‘Beni taşeron olarak kullanıyorsunuz’ dedi, ertesi günden itibaren avukatlarıyla görüşmeleri kesildi. ‘Koster bozuk’ gerekçesine kim inanır? Bunlar çözüme kesinlikle katkı sağlamıyor, gerginlik vasıtası oluyor. Öcalan örgütünü kontrol edebilecek bir noktada. Bu tür parçalı örgütlerde birinin örgütün tümü üzerinde etkisi varsa bu çözüm için büyük katkı sunar. Bu avantajı iyi kullanmak lazım” dedi.
Tanrıkulu, Meclis’te izlenmesi gereken yol haritasını şöyle özetledi:
“Meclis içinde her siyasal partinin 2’şer üye vereceği bir heyet oluşturulsun. Ayrıca partiler 3’er kişilik akil adamlar bildirsinler. Bu heyet de çalışsın. 3-4 ay içinde hazırladıkları rapor hükümete sunulsun ve yapılması gerekenler uygulansın. Bu önerimiz konusunda siyasi partilere çağrıda bulunacağız.”
‘Ya doğruysa’
Tanrıkulu’nun, partide kendisine dönük tepkiler yükseldiği yorumlarına yanıtı şöyle:
“‘Parti sözcüleri BDP ağzıyla konuşuyor’ gibi konuşmalar oldu ama aksi de oldu. Ne demek BDP ağzı ile konuşmak, ya BDP doğru birşey söylüyorsa. Tezkere oylamasına da yüzde yüz katılmazdım zaten. Kendimi sol ve sosyalist olarak tanımladım ve bu kimlikle CHP’deyim.
Bu CHP’nin de solun referanslarıyla kendisini şekillendirmesi lazım. Vesayetin bütün kurumlarıyla CHP’nin şu anda ilgisi yoktur.”
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025