Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde açılan iki katlı "kongre ve fuar" alanı... İnsan yönetişimi ve bilgiye dayalı bir toplumun talepleri ele alınıyor. Genç nüfus, işsizlik İK'nın önemini artırırken; verimlilik ve sürdürülebilir rekabet ortamını kovalıyorlar...14. Ulusal İnsan Yönetimi Kongresi'nde moderatörü olduğum "Avrupa Entegrasyonunda İnsan Kaynakları'nın Kaç Yılı var?" başlıklı oturumda, Adecco Türkiye'nin CEO'su, Kariyernet Genel Müdürü ve Özel İstihdam Büroları Derneği Başkanı Pembe Candaner ile Bahçeşehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Başkanı Tunç Bozbura'nın sunumlarını izledim. İki günlük "insan yönetimi fuarı"... Uzun bir dönem "personel yöneticileri" diye isimlendirilen alan büyüyüp bir sektör haline geldi ve "insan kaynakları" (İK) olarak anılmaya başlandı. Şimdilerde kendilerine "insan yönetimi" diyorlar. Kongrede Adana, Ankara ve Bursa'dan gelen, Kadın Girişimci Derneği'nin (KAGİDER) başlattığı "Su Damlası" projesi ile desteklenen ve "İK" şirketleri kuran kadınlarla sohbet ediyorum."İK, AB'ye diğer sektörlerden daha hızlı biçimde entegre olabilir. Çünkü değişimi İK yöneticileri fark ettiler, AB ile aynı dil oluşmaya başladı" diyorlar.Bir karşılaşmamızda Coca-Cola'nın uluslararası yönetimi arasına giren, eski THY Yönetim Kurulu Başkanı, TAV ve Hürriyet Grubu yönetimlerinde yer alan Cem Kozlu'dan duyduklarım yolun engebeli olduğu fikrini uyandırıyordu.Kozlu "Bana (Yerli ve yabancı şirket yapılarında en büyük fark nedir?) diye sorduklarında (İnsana yatırım isteği, inancı, kaynak ayırma) olduğunu söylüyorum. Coca-Cola'da hangi konuklarda desteklenmem, hangi yanımın öne çıkması gerektiği konusunda sürekli eğitim desteği aldım" diyordu. Sürekli eğitim Katılımcılarının çoğunluğunu İK yöneticilerinin ve profesyonellerinin oluşturduğu etkinlikte koşturanlar arasında Silkar Yönetim Kurulu Üyesi ve Fethiye Liyka World Oteli'nin pazarlama ve işletme müdürü Zeynep Silahtaroğlu da vardı. Birbiri ardına oturumları izleyenler arasında Silahtaroğlu'ndan başka "patrona" rastlamadım. Üç çocuk annesi olan Silahtaroğlu "Bilgi herkesin elinde var, fark yaratabilmek için ne yapmamız gerektiğini öğrenmeye çalışıyorum" diyor.Tunç Bozbura sunumunda, iş kriterlerinde "semt, yaş, cinsiyet" gibi ayrımların negatif etkilerini vurguluyor. İş dünyasında ayrımcılığın etkileri kadın üzerinde daha da artıyor. Amerika'da işgücünün yüzde 45'ini kadınların oluşturmasına karşılık, 1000 büyük şirket içinde "başkan" kadın sayısı 4'ü geçmiyor. Japonya'da da kadın işgücü oranı yüzde 40 ve "başkan" kadın sayısı yalnızca bir.Türkiye'de kadın istihdamı ve girişimcilik oranlarını burada anmaya bile gerek yok! Henüz okumayazma seferberliğini tamamlayamadık.Candaner ise konuşmasında "AB'den gelecek tehlike" olarak işgücü piyasasındaki yönelişlere dikkat çekiyor. Avrupa'da 22 milyon yeni işgücünün ortaya çıkacağını hatırlatıyor. AB'nin "müzakere sürecinde" Türkiye'ye işgücü ihracını sağlamaya çalışacağını söylüyor. Kadın başkan yok gibi Bugün DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın Şanlıurfa'ya kadar uzanan Güneydoğu "iftarlarındaki" Diyarbakır ve Mardin duraklarına katılıyorum. "Aşiretler ile ilişkileri", Ağar'ın "dağlarında kuş ötecek" politikasının yankılarını ve PKK'nın "silah bırakma" kararının izlerini süreceğim...Abbas Güçlü'nün "Genç Bakış" programında "Biz terör sorununu çözmek için siyasetteyiz" diyen Ağar'ın, Diyarbakır'daki siyaset alanı Türkiye'deki "konumunu" belirlemede önemli bir ölçü olacak.Bu satırları Esenboğa Havalimanı'nda Diyarbakır'a uçmak için beklerken yazıyorum, pistten Pegasus'un üzerinde "Oh Be" yazan uçağı geçiyor...Türkiye ne zaman "Oh Be" diyebilecek, sorusuna kilitleniyorum.Uluslararası bölgesel stratejilerin oyuncağı haline gelen iç siyasetin "böyle bir gücü" var mı, çok merak ediyorum. syilmaz@milliyet.com.tr Mehmet Ağar ile Diyarbakır