Hakan Peker, TRT Müzik’te canlı yayın sırasında rejinin kendisini ekrana getirmediğini söyleyerek, stüdyoyu terk etti. Sordum, soruşturdum ortaya ilginç ayrıntılar çıktı.
‘Yakın plan istemiyorum!’
Programın başlamasından yaklaşık 45 dakika sonra reklama girilmiş. Arada, Peker yönetmenden, “Yakın plan çekmeyin” isteğinde bulunmuş. Yönetmen de bu isteği makul karşılamış. Sonrasında görüntülerde yer alan ayrıntılar...
Eşi de çekimlerdeydi
Bir başka ayrıntı, Peker’in eşi de yayın sırasında oradaymış. Programdan sonra
Peker’le yönetmen zaten birbirini görmemiş. İddia o ki, eşi Peker’in fevri davrandığını söyleyerek, özür dilemiş.
Gündemde olmak için mi?
'Avlu', Star TV’de perşembe günü başlayacak. Dizi, ‘Wentworth’ uyarlaması. Avustralya yapımı bir televizyon dizisi. O da 1979’dan 1986 yılına kadar yayınlanan ‘Prisoner’ yapımının uyarlaması. ‘Avlu’, sert bir proje. Tanıtımlarından böyle anlaşılıyor. Dizi daha başlamadan tantanası bol oldu. Adalet Bakanlığı, dizinin cezaevlerinde çalışan personelin mesleki onurunu zedeleyeceği ve kurumsal imajı olumsuz etkileyeceğini öne sürerek RTÜK’ten
durdurulmasını istedi. Sonra ne oldu?
İkna ettiler
Duyduğum kadarıyla, bu haberlerden sonra yapım şirketi, Ankara’ya Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne gitmiş. Tabii ki önce randevu almışlar. Genel müdür, yardımcıları ve daire başkanlarından oluşan bir heyete, durumu ve diziyle ilgili meramlarını anlatmışlar. Şimdilik sular duruldu ve proje yayına girecek.
Lezbiyen karakter...
İkincisi, LGBT’li olduğu için, yönetmeni tarafından diziden atıldığını iddia eden oyuncu olayı... Kulağıma gelen, bu durumun farklı nedenlerden dolayı olduğu
şeklinde. Ayrıca, projeye önümüzdeki bölümlerde lezbiyen bir karakterin
1982 yılında çekilen ‘Gülsüm Ana’ filminin başrolü, Fatma Girik’ti... Yıllar sonra, ‘Dizisi çekiliyor’ diye haberler çıktı. Başrolünde ‘Nurgül Yeşilçay oynayacak’ diye de eklediler. Senaryoyu yazanlar, Eylem Canpolat ve Sema Ergenekon... Merak edip, sordum. Senaristlerden, “Bu bir dedikodu. ‘Gülsüm Ana’dan etkilenme söz konusu değil. Bizim hikayemiz başka bir travmayı anlatıyor” yanıtını aldım. ‘Gülsüm Ana’, eşini toprak anlaşmazlığı sonucu kan davasında kaybeden Gülsüm’ün (Fatma Girik) bu olaydan kaçmak için üç çocuğuyla büyük kente göçü ve tutunma çabasını konu alıyor. Duyduğum kadarıyla, Yeşilçay da bu dizide üç çocuk annesi olarak, hayata tutunmaya çalışacak. Yeşilçay, bu rolleri seviyor ve içten oynuyor. Tam da bu noktada bir ipucu geliyor.
O filmi sever
Yeşilçay, o filmi sever. Bu nedenle öyle bir dedikodu yayılmış olabilir. Yineliyoruz, bu özgün bir hikaye. Bir başka dedikodu da başrolde Nurgül Hanım’la oynayacaklar diye Mahsun Kırmızıgül’le ilgili çıkmıştı. “Arayış devam ediyor. Tek belli olan Nurgül Hanım ve yönetmen Cem Karcı” dediler. Senaristler ve yönetmen birbirlerine yabancı değil, ‘Karadayı’ dizisinde birlikte çalışmışlardı.
Bizim izleyici seyreder mi?
‘Tehlikeli
Show TV’de, ‘Fi’ dizisi internet halinden farklı bir şekilde yayınlandı. Ev ahalisi, ilk bölümü merakla ve Can Manay’la Duru etrafında dönen fasit dairenin sıkıntısını hissederek izledi. Seyrederken, kantarın iki tarafına Serenay Sarıkaya ve Berrak Tüzünataç’ı koydu. Berrak tarafı (Özge) daha ağır bastı. Serenay (Duru) tarafındaysa, “Bakışları bir anlam ifade etmiyor” sözü sıkça söylendi. Ozan Güven’in psikopatlığı beğenildi. Ev ahalisi Güven için, “Adam harbi elbiseye girmiş” dedi.
Terapi programı reyting yapar mı?
Dizide, Manay’ın ekrandaki terapi programları tavan yapıyor. Bildiğin star...
Ev ahalisi, “Bir kanal, dizi yerine böyle bir terapi programı yapsa tutar mı?” diye sordu. Eh mesela Ajda Hanım programa gelmiş, uzanmış kanepeye ve geçmişini anlatıyor. Valla yapar.
Manyaklar diziyi basınca!
‘Kanatsız Kuşlar’da Azime, Nefise’nin organ mafyası tarafından değil, Kenan tarafından kaçırıldığını öğrenince, yıkılır. Yakışıklı olup, manyak olmasına bir anlam veremez. Azime, “Seni o adama yar etmem” der. “Etrafımız manyak kaynıyor. Biri gidiyor, biri geliyor” diye yakınır. Düşünün dizi ne durumda?
Önemli tespit
Ömer Üründül, Türkiye-İrlanda maçı sırasında, “Topu kalenize az getireceksiniz
Mesut Yar, Posta gazetesindeki köşesinde, ‘Çukur’ dizisinin psikolojik durumunu bir psikiyatrist arkadaşına sormuş ve onu yazmıştı. Ben de dizinin senaristi Gökhan Horzum’a sordum.
Bir ‘Çukur’ özeti geldi. Horzum, “En başından beri bıçak sırtı bir iş yapmaktı derdim. Hikayeleriyle, karakterleriyle ve ilişki biçimleriyle her anlamda... İnsanların bu kadar dikkatle izledikleri, yayını takip eden günlerde üzerine konuştukları, hikayeleri kendi kafalarında çevirdikleri ve yeniden kurdukları bir işe dönüşmesi, beni gerçekten mutlu ediyor. Öncelikle onu söyleyeyim” dedikten sonra, yapım şirketine teşekkür etti: “Kerem Çatay ve Pelin Diştaş’a teşekkürler. Çünkü onlar inanmasaydı, ne bu kadar keskin bir hikaye anlatabilirdim ne de bu kadar uçlarda karakterleri birbirleriyle çatışmaya sokabilirdim.”
‘Arızalı insanlara zaafım var’
Horzum, “Ben psikiyatrist değilim, karakterlerime tanı koyamam. Öyle bir niyetim ve derdim de yok zaten” dedi. Hepsinin arızalı olduğunu belirtmeden geçemiyor. Horzum, “Bu bilinçli bir tercih. Arızalı insanlara zaafım var. Çünkü drama, yazdığımız ya da yaşadığımız fark etmiyor, arızalı insanlardan çıkıyor. Yüksek asitli ve bazlı karakterler yaratmaya çalışıyorum”
Fatih dediğimiz zaman bir kere durmak lazım... Daha önce de yazdım, Fatih dizisi yapmak ve oynamak farklı bir şey. Kanal D, bu işi daha önce 2013 yılında yaptı.
10 milyon dolarla televizyon tarihinin en pahalı dizilerinden birisi unvanıyla beşinci bölümde final yapmıştı. ‘Mehmed Bir Cihan Fatihi’nin ilk bölümü, ev ahalisinden iyi puan aldı. Ev ahalisi, “İlk bölümler hep böyle olur, izlemek lazım” diyerek de açık kapı bıraktı.
Kenan İmirzalıoğlu kaptı
Bu proje için önceden “Bir yıl daha beklemeliydi” diye yazmıştım. Karşılığı para bunun, özel televizyonun ‘Zaten başımıza büyük iş aldık daha fazla bekleyecek halimiz yok” diye düşündüğünden olabilir. “Hele bir başlayalım” dediklerini tahmin ediyorum. Yönetmeninden senaristine ve de oyuncularına kadar, değişiklik yapıldı. 2 milyon TL’nin gittiği söylendi. Hani şöyle bir kendimize gelelim, işi olgunlaştıralım zamanı bile olmadı. Harala gürele işe koyuldular. Buna rağmen ilk bölümde ortaya hiç de fena olmayan bir iş çıktı. Kenan İmirzalıoğlu hafif ‘Hayda bre aslanlar’ tavrıyla genel seyircinin beğenisini, yani reytingin bir bölümü kaptı gibi...
Eğitimli Fatih portresi
Senaryo, Ercan Mehmet Erdem imzalı. ‘Behzat Ç.’den hatırlar ve severiz.
Ay Yapım dizilerinin müzikleri iddialı oluyor. ATV’nin yeni dizisi ‘8.Gün’ için de geçerli. Meşakkatli bir çalışma olduğu, müziklerden anlaşılıyor. ‘Çukur’ ve ‘İçerde’ de, görüntünün önüne geçecek yükseklikte müzik sunumu tercih etti. Benzer durum, ‘8. Gün’ dizisinde de görülüyor. Hemen hemen her sahneye oyuncuların performansını rahat bırakmayan bir serpiştirme yapılmış. Ev ahalisi, “Artık bir sus Musa Uzunlar’ın oyununu izleyelim” diye söylendi. Bir saate yakın, bu yükseklikte ve her karesi neredeyse ‘melodiyle parsellenmiş’ diziyi izlemem mümkün değil. Konusu, akışı ve oyuncuların performansı için ilk bölüm dayandık. Kendi gerilimi yetiyor. Kıvamında ‘temaları’yla izlenebilir bir hale gelmesi, müziğinin değerini arttırır.
Ülkemiz konu zengini
Dizide, 30 Kasım 2007 günü Atlasjet Havayolları’nın İstanbul-Isparta seferini yapan ve içinde çok önemli araştırmalara imza atan altı bilim insanının da yer aldığı 50 yolcuyla, yedi mürettebatın hayatını kaybettiği uçak kazasına gönderme vardı. Amerikan malı savaş uçaklarına yerli yazılım projesini yapan şirketin başındaki Aziz (Cem Davran) FETÖ’cü çıktı. 11 yıl önce “ASELSAN ölümleri kaza değil” diyenlere gülüp geçiyorlardı. Şimdi, dizisi