İş aslında TRT’yle başladı. Her iktidara yarayan bir televizyon kanalı olmaya devam ediyor TRT. Ben de bunu yadırgamıyorum. YSK “Yaramazlık yapma” dediyse de o, yine devam ediyor. Gelelim özellere. Onu da RTÜK takibe almış. CHP’ye yakın kanalları gözleme - izleme durumuna geçmiş. Yani ‘hayır’cı kanalları. Bunların kim olduğu biliniyor. Cem TV, Halk TV, Ulusal Kanal, Avrasya TV, Kanal B (Prof. Dr. Haberal’ın kanalı). Peki ‘evet’çi kanallar hangileri? 24, Samanyolu Haber, TGRT Haber, Bugün TV, Beyaz TV, Ülke TV, TV Net, Mehtap TV... Aklıma gelenler bunlar.
Bence ‘hayır’ ve ‘evet’ olayını bu anlamda abartmaya gerek yok. Çünkü her TV kanalının bir duruşu vardır. Tartışma programlarına çıkardığı konuklar bellidir. Ama garip olan RTÜK’ün tavrı. Şimdi RTÜK, Ulusal Kanal ve Halk TV’yi gözlem altına almış. Peki yukarıda saydığım kanalların konuklarını da kontrol edecek mi? Hayret bir şey, gerçekten hayret bir şey. İşte RTÜK siyasi kadroların egemenliğinde olursa böyle olur. Ama bugün AKP’ye yarın CHP’ye. Onun için kimsenin sesi çıkmıyor.
REHBERiMBU?PROGRAMIN?ADI?İTİCİ
TRT Haber’de ‘Kozmik Oda’ adında bir program başladı. Belli ki o gizemli odanın hikayesinden kendine bir alıntı
Bizim için söylüyorum. Çocukluğu, radyoda geçenlerin kuşağı da böyle diyor olabilir; “Keşke televizyon olmasaydı.” Karşı komşunun karlı Bulgar televizyonu çektiği zaman sadece ve sadece hareket edenleri seçmek için harcanan çabalar aslında, ilk tohumları attı bize. Rahmetli Fecri Ebcioğlu’nun İstanbul Teknik Üniversitesi televizyon yayınlarını izlemek için terlikleri dışarıda bırakıp yalın ayak, salonuna girdiğim diğer komşumuz; Doğan Can’ın evi. Alp ve Ilgaz vardı. Alp rahmetli oldu. Cız etti içim... Sonra Dünya Kupası geldi. Brezilya’daki, Tancan Ağabeylere sürü sepet giderdik Etiler Basın Sitesi’nde. Sonra kendi hayatlarımıza dönerdik. Peki nereden çıktı bu konu? Havalar. Evet havalar. Yazın ya da kışın ya da baharda fark etmiyor. Her mevsimin durumuna göre ‘aman bir dışarı çıkmayın’ hali var televizyonda.
Sanki kıyamet geliyor
Şimdi sıcaklar. “Çöl sıcakları geliyor” diye feryat figan. Öyle bir söylem var ki; “Haaa şimdi görürsünüz öleceksiniz yanacaksınız. Kurtuluş yok” der gibi. Havalar biraz serinlesin “Bu iyi günleriniz” der gibiler. İşte o zaman “Havalar acaba bizim çocukluğumuzda başkaydı da biz mi farketmedik?” dedirtiyor insana. Pişerdik, üşürdük ama hiç bunalmazdık.
Star enteresan bir diziyi ekrana getirmeye hazırlanıyor: ‘Bir Ankara Polisiyesi- Behzat Ç’. Peki Erman Serbes kim? O, Emrah Serbes’in romanlarındaki karakter. ‘Behzat Ç., Cinayet Büro Amirliği’nde başkomiser, hayata karşı işlenen suçlar uzmanı’.
“Emrah Serbes, döneminin en iyi yazarlarından biri. Ben olsam, ona hemen bir senaryo sipariş eder, hiç değilse mevcut senaryoların diyaloglarını yazdırırdım. İnsanların aslında nasıl konuştuğunu hatırlamaya vesile olurdu. Olay örgüsü çok sağlam, takibi de çok kuvvetli. Heyecanını sonuna kadar korumasını biliyor.” Radikal 2’de Sevin Okyay böyle yazmış. Ve işte o diyaloglar geliyor galiba.
“Türkiyeli polisiyenin son dönemdeki kanımca en güçlü yazarlarından biri. Hem sağlam yazıyor, hem de sonuna kadar muhalif. Hem sıkı polisiye yazıyor, hem de sıkı bir toplum çözümlemesi yapıyor. Üstelik de Ankara hakkında yazıyor.” Evet olaylar Ankara’nın semtlerinde geçiyor. Haa, şu var; bizim millet böyle komiserlerden hoşlanır mı? Mesela en beğenilen komiserler ‘Arka Sokaklar’da.
Kimbilir belki kendine özgü yapısıyla Behzat Ç., kahramanlarımızdan biri olabilir. Tabii bu karakteri canlandıracak oyuncunun da yorumu önemli.
KAYNARCA’NIN ‘KOLTUK SEVDASI’
Bu akşam kaliteli filmler arka arkaya ekrana gelecek. Ama bir reklam sıkıntısı var, bakalım hangi kanal daha insaflı olacak?
Bir Al Pacino filmi: ‘Kadın Kokusu’
‘Kadın Kokusu’ bunlardan biri. Dino Risi imzalı 1974 yapımı unutulmaz ‘Profumo Di Donna’nın yeniden çekimi. Ama Al Pacino’nun Oscar’lık yorumu da muhteşem. Bir küçük not; Al Pacino canlan-dırdığı karaktere hazırlan-mak amacıyla altı ay körler okulunda yaşamış. Çekimlerde devamlı sabit bir noktaya baktığı için gözleri zarar görmüş ve gözlük takmaya başlamış. (TNT / 20.00)
Seyredeğer bir dram
Çok başarılı bir dram olarak yorumlanmış ‘Tanrının Unuttuğu Çocuk’. Haley Joel Osment’in sergilediği oyunculuğun özellikle altı çizilmiş.
Nazilerin Polonya’yı işgal etmeleri sırasında, yahudi bir aile, 11 yaşındaki küçük oğulları Romek’i (Haley Joel Osment), köye, iyi kalpli bir Katolik çiftçinin evine yollar. Gönderildiği ailenin iki oğlu daha vardır. İlk yarısında, Romek’in dramını anlatan film, daha sonra ağırlaşıyor ve insan ruhunun karanlık yüzünün ortaya çıkışına ve küçük bir çocuğun, acıyla yoğrulup, olgunlaşmasına odaklanıyor. (TV8 / 21.15)
Komik suç filmi: Kapışma
Şu sıralar havalar sıcak. “Bugün ne kadar yanacağız” diye televizyon başına koşuyoruz. Ya da “45’e geliyor aman dikkat” sözleriyle irkiliyoruz. İşte televizyonların şu sıralar en çok takip edilen bölümlerin başında hava durumu geliyor. Ama baktım birbirini tutmayan yorumlar var. Bir örnek; NTV İzmir için salı gününü 35 derece verdi ve nem oranının yüksek olduğunu gölgede 40 güneşte 45 derece olacağını belirtti. Ama aynı İzmir, CNN Türk için farklıydı. Çünkü bu kanalda sıcaklık 32 derece olarak verildi. Hiç de öyle ‘telaş’ edecek bir durum olmadığını görüyordum. Hava durumu önemli bir olay.
KAÇ PORSİYON SEBZE
Çocukların günde beş porsiyon sebze yemesi gerekiyormuş. Eğer bu sağlanamıyorsa ... şurubu içirin diye bir reklam izledim. Bu konunun uzmanına, yani bir anneye sordum. “Büyükler bile zor yer. Yedi yaşında bir çocuk beş porsiyon sebze yiyebilir mi?” diye sordu. Peki beş porsiyon sebze yiyemeyip bir de bu şurubu içerse o zaman başka bir yiyeceğe, meyveye, ete gereksinimi yok demektir. Yani bu reklam gerçekten bir araştırma sonucunda mı çekilmiş yoksa sadece reklamda sözü edilen miktarla tüketicinin ağzı sulandırılmak mı istenmiş?
REHBERiM
COEN KARDEŞLER FİLMİ
‘Dayanılmaz
Uzun zamandan beri böyle oturup film izlememiştim. Show TV’de iki film vardı. ‘Davetsiz Çapkınlar’ ve ardından ‘Ulak’. Doğrusu ilk filmin yarısını kaçırdım. Saat 21.20’de reklamdan çıktı. 17 dakika film devam etti. 21.48 - 22.06 arası yine reklam girdi. Reklam 11 dakika sürdü. Filmin bitimine yakın 22.19 - 22.24 yine reklam. Sonra son dört dakika... Yani bu zaman diliminde ortalama 17 dakika film, 13 dakika reklamla idare ettiler. Şimdi bu, film izlemek mi oluyor?
‘ULAK’ SON YARIM SAATTE SERDİ
‘Ulak’ filmini baştan sona izledim. İzlememiştim. Bizde böyle filmler sevilmez değil mi? Bir nevi yerli ‘Harry Potter’ gibi geldi bana. Ekip çok iyi, anlatımı beğendim. İlk bir saat hiç reklam yoktu. Sonra reklam girdi. Tamam, zaten bir ara iyidir. Ama ondan sonra kesilmeler başladı. Ve son sahneye girmeden bitime yaklaşık üç dakika kala kestiler. Zaten anlaşılıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse sonunu tahmin edemediğim için beklemek zorunda kaldım.
Dizilerde böyle olmuyor. Artık uyandım. Ne zaman biteceğini biliyorum. Yani son kareye reklam oltasına pek yakalanmıyorum. Ama ‘Ulak’ta böyle olmadı. Nitekim son üç dakika için anlamsız bir sürü reklam geçti.
Bu arada sanki bu reklamları
Metin Uca’nın sunduğu ‘Pasaparola’nın son yayınlanan bölümünde final yapıldı. Yani programın finali. Metin Uca yarışmacıları arasında konuştu ve cümleyi bitirdi, zaart ‘Şimdi bu film var’ durumu. Bir yarışma böyle mi biter? Bunun nasıl başı varsa, bir de sonu olur. Aynı şey dizilerde de var. Sanki dizinin devamı gibi reklam giriyorlar. Bunun bir adabı vardır. Reklamların bittiğini nasıl gösteriyorsanız, başladığını da göstermek zorundasınız. Filmlere yapılan saygısızlığı artık bir alışkanlık olarak görüyorum!
CİNE 5’İN REFERANDUM HEYECANLI!
Cine5 Başbakan’ın ‘Evet’ turlarındaki ilk konuşmasını canlı yayınlandı. Acaba muhalefetin de ‘hayır’ mitinglerini yayınlayacak mı? Ya da yayınladı mı? TMSF kanalımız!
Bunu yazarken gammazlık yaptığımı düşünmüyorum. Bu garipliğin ve anlamsızlığın altını çizmek istiyorum. TRT Haber'de tekrarı yayınlanan ve gerçekten uzun bir çalışmanın ürünü olan 'Osmanoğlu'nun Sürgünü' belgeselini izledim. Tarihçi Kenan Mısıroğlu anlatırken püfür püfür sigarasından içiyordu. Hatta oturduğu küçük masanın üzerinde bir de sigara paketi vardı. Eee, bu da gizli reklama giriyor!
Sonra yine aileden bir hanımefendinin içtiği sigaranın dumanı da böyle hare hare yayıldı. İzlerken ekranda sigarayı özlemiştik, hasret giderdiğimiz gibi trajikomik bir ruh haline girdik. Bir belgeselde bir an. Anlatırken kişi, sigarasını da yakmış bir nefes çekiyor. Hatta bu anlattığı trajik hikayeye, gerçekten önemli de bir boyut kazandırıyor. Şimdi buna ceza mı verilir?
NURGÜL YEŞİLÇAY’DAN YENİ BİR FİLM GELİYOR
Nurgül Yeşilçal söyledi, önümüzdeki aylarda yeni bir filmle karşımızda olacak. 'Atıf Yılmaz filmleri tadında' bir aile komedisi olacakmış. Rol arkadaşı da Nejat İşler’miş. Senaryoyu beğendiğini ve iyi bir iş olacağını söylüyor. Ben şahsen Nurgül Hanım'a bir türlü ısınamadım. "Yahu ısınsan ne olur soğusan ne olur, onun da çok umurundaydı" dediğinizi duyar gibi oluyorum. 'Eğreti