Aynen böyle ve daha fazlasını da evde bağıra bağıra söyledim. Ya şu kafam kadar reklamları maçlarda futbolcuların üstüne koymaktan vazgçemeyecek miyiz?
Türkiye - Estonya maçından bahsediyorum. Hepsi aynı, hiçbirinin diğerinden farkı yok kanalların aslında. Kardeşim daralt ekranı, ver alttan. Hayır illa gözüne sokacak izleyicinin. O reklamı veren, zannetme ki, seni hatırlıyorum. Sadece dümdüz gidiyorum, anladınız mı? Ve buradan RTÜK’e şikâyet ediyorum. Maç yayınlarında reklamlara bir çekidüzen verilmeli. Çünkü kanalların bunu yapacağı yok, umrunda da değil.
Siz de sövdünüz!
İnanıyorum ki maçı izlerken sövmeyen az seyirci vardır. Para kazanmakla seyirciye saygı arasında bir denge olabilir. Ama uğraşmak işine gelmiyor. Reklamveren de “benimki en büyük olsun” diyor. Hatta bakın valla utanmasalar, “Abi tam boy versene” de diyecekler. Maç yayını vermesinler havadan yayın yapan kanallara. Gerçi duyduğuma göre şifreli olup da bu konuda abartan da varmış!
Yorum yapmak zorunda mı?
Ömer Üründül yorum yapmak zorunda mı? Çünkü ben izlerken o söylemese de zaten görüyorum. Milli takım gol yedi “İşimiz zor”diyor. E biliyorum, bana benim bildiğimin, gördüğümün anlatılmasının ne anlamı var? “Kontrol futbolu”, “aktif dinlenme” (yani Türkçesi top çevirme!) gibi değişik tanımları da duymasak olur yani. Bana mesela izlerken göremediğim bir ayrıntıyı ver. Yoksa duruma yorumu zaten ben izlerken yapıyorum!
İzlettirmek isteyince!
Söz reklamlardan açılmışken bu konunun en sorunlu olanlarının başında dizilerimiz geliyor. “Hanımın Çiftliği” malum Kanal D’nin en iddialı dizisi bu yıl. Ne yaptı kanal? Vallahi gık çıkarmadan uzun bir süre izlettirdi diziyi. Neden? Çünkü iddialı olan bu dizide kimin kim olduğunu, ne yaptığını millet öğrensin diye. Alıştırdıktan sonra, can alıcı yerde giriverdi reklamı.
Biraz daha alıştırdıktan sonra normale (!) dönüp, standart dizi reklam kuşaklarına dönecektir. Biz aslında burada nasıl denir, kendi kendimize gelin güvey oluyoruz. Çünkü olay şudur; kardeşim biz sistemi kurduk, yersen...Kanal yöneticisi memnun, yapımcı memnun, reklamcı memnun. Yani kendi aralarında kurulan bir düzen var. Biz de onların bize sundukları düzeni izliyoruz. Olay budur. Olan senariste oluyor. Gerçi o da alışmış parasına bakıyor.
Beyaz yarışmada çok başarılı
Olması gerekenlerin bir araya getirildiği bir yarışma; “Ucunda Bir Milyon Var”. “Türkiye’nin yüzde kaçı kapı deliğinden komşusunu gözetler” gibi sorular var mesela! Eğlendirici tabii ki. Broadway müzikali yapma özürlüyüzdür. Yine dansçılarımız böyle. Yamula yumula oynuyorlar. Kolbastı yapılsın daha iyi. Yazıdan da anla-şılacağa üzre ben eğlendim. Beyaz da gayet iyi götürüyor.