Sina Koloğlu

Sina Koloğlu

s.kologlu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Dizilerimiz neden Amerikan dizileri için söylenen “tiryakiliği” yapmıyor diye yazdıktan sonra okurlardan da bu konularda yorumlarını rica etmiştim. Farklı bakış açıları geldi. 

1.5 yerli eşittir bir bölüm yabancı dizi

Emre Yahyagil’den esprili bir matematik hesabı gelmiş bu konuda. Şöyle diyor; “Avrupa Yakası altı sezon oynadı... Her bölümü 80 - 90 dakika arası ve ekimde başlayıp haziranda mola verdi çoğu kez. Yani toplam dokuz ay... Toplam 190 bölüm sürdü... Lost’a bakalım.. Beşinci sezon sonunda bitecek... Her bölümü 41 - 43 dakika arası. Her sezon 23 - 24 bölüm oynadı, yani 6 ay... Toplam 120 bölüm sürecek. Toplamda bir, hatta bazen 1.5 bölüm yerli dizi eşittir, bir bölüm yabancı dizi.

ABD’de ne kadar oynarlardı?

Bir de hesap yapmış Yahyagil, çok izlenen yerli dizilerimiz ABD’de olsa kaç sezon oynardı diye. “Avrupa Yakası aslında, 12 sezon sürerdi. Gerçek Kurtlar Vadisi, 4-5 sezon sürerdi, Yaprak Dökümü,  4 - 5 sezon. Sonuç olarak, bizdeki diziler miadını doldurduğu için bitiyor. Yani bitmesi gerektiği için bitiyor. Tıpkı Lost ya da 24’e olacağı gibi. Ama onlar bu süreyi ne kadar zamanda yaşıyorlarsa, biz onların yarı zamanında yaşıyoruz...”

Oyuncular dizinin önüne geçiyor!

Nursun Doğru ise başka bir açıdan bakmış konuya. Oyuncuların senaryo ve dizinin önüne geçmeleri noktasından gidiyor; “Özellikle diziyi popüler yapan oyuncuların çok ön plana çıkıyor olması ve medyada sürekli aşk, gezi, bar haberleri ile yer alıyor olmaları. Bu tarz çoğu da hoş olmayan magazin haberleriyle sürekli gündemde olmaları nedeniyle bir süre sonra dizinin de senaryonun da önüne geçiyorlar. Yıpranıyorlar, yüzlerini eskitiyorlar. Bu dizinin de izleyiciler de bıkkınlık yaratmasına sebep oluyor”.

Türk’ün tiryakiliği

Onur Aksel sosyolojik bir yorumla olayı değerlendiriyor; “Toplumsal yaşımız büyümediği, TV kanallarımız olgunlaşmadığı, TV programları genel çoğunluğun hayatındaki en önemli şey olmaktan çıkmadığı sürece, bu döngü sürüp gidecek. Bu yüzden bu programların gelişmiş ülkelerdeki örnekleri gibi hayatın bir rengi olarak algılanıp, normal bir şekilde sindirilmesi, birkaç aylığına “her şey” olmaması ve bu sayede istikrar kazanması için epey beklememiz, ama beklerken de büyümemiz gerektiğini düşünüyorum”.