Televizyon üzerine kehanetler neler?

26 Mayıs 2018

Sektör uzun zamandır ne yapacağını bilmiyordu. Üzerine kanalların satışları, yönetici değişiklikleri, seçim ve ekonomik kriz eklenince kontrolden çıktı. Bu belirsizlik yüzünden insanlar bildiğini de söyleyemiyor zaten. Her tarafı kehanetler, söylentiler ve dedikodular sardı.

Senarist bir yapımcıyla konuşuyor, yapımcı kanalla. Herkes birbirini farklı bir nedenle reddediyor. “Seçim var, beklemek lazım, büyük kriz gelecek abi, bu sene hiç dizi yapmayacaklarmış, televizyon filmlerine yükleniyorlarmış, format bakıyorlarmış” gibi...

Bunların bir kısmı kibarca başından savma, bir kısmı reddedilmeyi karizmayı çizmeden geçiştirme. Bir kısmı da doğru. Daha önce ekonomik krizlerde neler oldu bakalım.

1-2 yıl öncesinden söylentisi oldu ama kimse bir şey yapmadı. Son ana kadar bekleyip, iş çığırından çıkınca tedbir almaya başladılar. Reklamlar durdu, kanallarda para kalmadı, artık diziler yapılmayacak, lafları dolandı. Sonuçta dizi sayısı azaldı, program sayısı arttı, büyük bütçeli işlerden kısa bir dönem kaçınıldı ve normale dönüldü.

Yine benzer şeyler olacak. Bu yaz yeni dizi sayısı az olacak. Eski dizilerin tekrarı, diziler ve yeni program ve şovlarla denge bulunacak. Nispeten küçük bütçeli

Yazının Devamı

İki dizili günler nasıl olur?

19 Mayıs 2018

Hatırlayacaksınız, eskiden kanallar bir geceyi tek diziyle kapatmazdı. 20.00-22.00 (PT 1), 22.00-24.00 (PT 2) saatleri arasında iki program olurdu. Geçtiğimiz hafta Habertürk’ten Mustafa Doğan yazmıştı: ‘İki dizili günlere dönüyoruz’ diye. ATV ve Kanal D ortak reklam havuzu yapacak, birim fiyatlarını yükseltecek ve böylece bir akşamda iki dizi yayınlanacakmış. Aslında kanal yöneticileri ve yapımcılarla her görüşmemizde bunu gündeme getiriyoruz. Herkes “İyi olur” diyor ama kimse bir adım atmıyordu.

Kurtuluş yolu bu!

Eski sisteme dönersek, kimse zarar görmez ama çok faydası olur. Mesela dizi ya da programlar 3-4 saat sürmez. Dizi süreleri kısalırsa, internete kaçan seyirci de geri kazanılabilir. ‘Tehlikeli Karım’, ve ‘Klavye Delikanlıları’ gibi işler PT 2’de 60 dakika yayınlanabilseydi şansı daha yüksek olabilirdi.

Çocuklara uygun işler PT 1’de, yetişkinlere uygun yapımlar PT 2’de yayınlanabilir. Sekiz yaşındaki çocuğunuzla ‘Çukur’ ya da ‘Yasak Elma’ izlemezsiniz. Bir kanal beş değil, en az 10 dizi yayınlayabildiği için farklı türler deneme şansı bulabilir.

Örneğin FOX’un dört dizisi gelecek sezon devam edecek. Bir dizilik yeri var. Bütün yapımcılar o yeri almaya çalışıyor. Böyle

Yazının Devamı

Dizi sektörü neden çözüme yanaşmıyor?

12 Mayıs 2018

Geçtiğimiz hafta, usta oyuncu Erdal Özyağcılar, “Dizi sektörünün gidişatı çok kötü, neden siz televizyon yazarları bir araya gelip, fikirlerinizi ve önerilerinizi ortakça açıklamıyorsunuz?” önerisinde bulundu. Posta yazarı Mesut Yar da “TV sektörü batıyor mu?” başlıklı bir yazı yazıp, hepimize çağrı yaptı. “Gelin bu meseleyi TV kritik yazarları olarak masaya yatıralım. Çıkardığımız tespitleri yayıncılarla paylaşalım. O masada usta oyuncular da olsun... Hep birlikte ‘Kral çıplak’ diyelim.”

Milliyet’ten Ali Eyüboğlu, Sina Koloğlu ve bana, Sabah’tan Yüksel Aytuğ, Habertürk’ten Mustafa Doğan, Vatan’dan Oya Doğan, Hürriyet’ten Cengiz Semercioğlu’naydı bu çağrı.

Dizi sektörünün bindiği dalı kestiğini, freni patlamış gibi yokuş aşağı gittiğini, her zaman yazıyoruz aslında. 10 diziden yedisi ilk dört bölümde yayından kalkıyor, hiçbir projesi batmamış starlar şok başarısızlıklar yaşıyor, aylarca süren emekler, milyonlarca liralar çöpe gidiyor. Övündüğümüz yurt dışı satışları düşüyor.

Kral, biliyor mu?

Zaman zaman yukarıda adı geçen televizyon yazarları olarak çeşitli vesilelerle bir araya geldiğimizde bu konuları konuşuyoruz ve benzer fikirlere sahip olduğumuzu görüyoruz. Ve hatta yapımcılarla

Yazının Devamı

FOX’TA NELER OLUYOR?

5 Mayıs 2018

FOX, performansı iyi olan kanallardan. Haberde, Fatih Portakal ve İsmail Küçükkaya’yla birinciliği hiç kaptırmıyor. “Oradan aldığı pası da dizilerle gole çevirmeye çalışıyor.” Bu ifade benim değil, Türkan Yurdam’ın. FOX’un deneyimli ama çok genç drama direktörü. Seyircilerin, yapımcıların, senaristlerin ve oyuncuların merak ettiklerini sordum, şikayetlerini aktardım.

- Bir dizi tutunca hemen benzerleri yapılıyor. Tutmayınca da benzerlerinden hemen vazgeçiliyor. Sektörün bir statejisi yok gibi, olan da taklitçilik. Neden?

Her tutan dizide bir şeyleri yeniden düşünmek gerekiyor mu, emin değilim. Biz seyirciyi bir kalıba sokmaya çalıştıkça, her defasında şaşırtmayı beceriyor.

- Başarının formülü nedir?

İyi bir fikir, doğru bir senaryo ve prodüksiyon.

- Seyircilere hep zengin hayatlar, peri masalları sunuluyor. İnsanlar gerçek hayat mı yoksa hayallerindekini mi seyretmek ister?

Bence her ikisi. Yeter ki, iyi bir hikaye ve sahici bir dünya kurulsun. Mesela ‘Kadın’ ve ‘Bizim Hikaye’nin başarısı toplumsal gerçekliklere yaslanmalarından bağımsız düşünülemez bence.

-

Yazının Devamı

‘Fatih’in finali ne anlama geliyor?

21 Nisan 2018

'Mehmed: Bir Cihan Fatihi' dizisinin altıncı bölümde yayından kalkması sektör için üzücü. Bu sezonun en bomba dizisi olmaya adaydı ama olmadı. Daha önce de yazmıştım, en çok korktuğum sektörün panikle yanlış sonuçlar çıkarması. Sakince düşünüp doğru dersler çıkarmak lazım.

‘Dönem dizisi artık tutmaz’ deyip kaçmamalı mesela. Star oyuncu, güçlendirir ama reyting garantisi değildir. Tam olarak hazır olmadan yayına girmemelidir. Bütçeye, dekora ve prodüksiyona değil, öncelikle senaryoya güvenmelidir. Bir de çok büyük beklenti yaratmamalıdır. Temkinli olmakta yarar var.

Tarihin en önemli hükümdarını anlatmak önemli ama sıradan birini anlatıyormuş gibi güçlü hikayeniz olmalı. Böyle simge isimleri anlatmak dezavantajlıdır da... Çünkü gerçek bile olsa her istediğinizi gösteremezsiniz, istediğiniz gibi hikaye kuramazsınız, hep denge gözetmek zorundasınızdır. Örneğin, fetih dönemini Delibaş ya da Kara Murat gibi bir karakterin üzerinden anlatsanız eliniz çok daha rahat ve özgür olur. Derdim eleştirmek değil, doğru dersleri çıkarmaya çalışmak. Şimdi konuşmak kolay tabii. Arkasında büyük bir emek var dizinin. Herkesin emeğine sağlık.

‘ZÜĞÜRT AĞA’DAN ‘AİLE ARASINDA’YA 30 YIL

Sadri Alışık

Yazının Devamı

Nefes çocuk gelin mi?

14 Nisan 2018

'Sen Anlat Karadeniz'in yayınlanan son bölümünde Tahir, Nefes’in babasına çıkışıp, “Sen kızını sattın” diyor. Babası ise “Allah’ın emriyle” verdim deyince, Tahir şaşkınlıkla Nefes’e dönüyor. Flashback’le olayın nasıl geliştiğini görüyoruz. Nefes daha lise öğrencisiyken, babasının vekaletiyle imam nikahı yapılıyor ve Vedat’ın karısı oluyor. Nefes ağlayarak, “Ben evlenmeyi istemedim” diyor Tahir’e. Dizi bu sahneyle bitiyor ve ardından ekrana bazı bilgiler geliyor. Türkiye’de 200 bin çocuk gelin olduğu, her yıl 40 bin çocuğun katıldığı yazıları, Sezen Aksu’nun ‘Ünzile’ şarkısı eşliğinde ekranlara düşüyor.

‘Sen Anlat Karadeniz’, Türkiye’nin en çok izlenen ikinci dizisi. Milyonlarca insan seyrediyor, sinemanın, tiyatronun, kitapların girmediği ücra köylere ve evlere girebiliyor.

Kadına şiddet konusunu ele alarak, büyük bir iş yaptı. Şimdi Türkiye’nin başka bir yarası çocuk gelin meselesine değinmesi de çok iyi oldu. Nihayetinde bir dizi ama sosyal sorumluluk projesi gibi... Dolaysıyla o yönde beklentilerimiz de arttı. Mesela kız çocuklarının okula gönderilmesi konusunu da işlese güzel olmaz mı? Bunu onlara bir yük olarak değil de hikaye pası anlamında söylüyorum.

Bu arada dizide verilen

Yazının Devamı

‘Avlu’daki gibi cezaevi var mı?

7 Nisan 2018

'Avlu', pilot uygulamanın yapıldığı bir kadın cezaevinde geçiyor. Sloganı, “Bir avluya kaç ömür sığar.” Dizi ana karakter Deniz’in hikayesiyle başlıyor ama üçüncü bölümden itibaren diğer karakterlerin de öykülerini anlatacak. Demir parmaklıklar ardında neler yaşandığını ekrana taşıyacak.

Kocası Hakan’ın kötü muamelesine maruz kalan Deniz, dayanamaz ve evden ayrılmak ister. Hakan onu engellemeye çalışır, durduramayınca da silah çeker. Çıkan arbede de kızları babasını vurur. Kızını korumak isteyen Deniz, suçu üstlenir ve cezaevine girer. Kocası yaralanır ve kendini vurduğunu itiraf eder. Deniz tam kurtulacakken cezaevinde iktidar mücadelesi yapan Kudret ve Azra’nın arasında kalır. Cezaevinde çıkan bir isyan sonucu öldürülen müdirenin cinayet zanlısı olur.

Cezaevi filmleri ve dizileri genelde kader mahkumlarının hikayesini anlatıyor. ‘Avlu’da da öyle. Deniz suçsuzluğunu ispat edene kadar uzun bir süre cezaevinde kalacağa benziyor.

Bu tip hikayelerin sosyal açıdan faydası, cezaevine düşen insanlarla empati kurma fırsatı vermesi. Mahkumların en büyük şikayeti bu oluyor, toplumdan dışlanmak. Oysa her özgür insan aslında bir mahkum adayıdır. Kimin başına ne zaman ne geleceği belli olmaz.

Yazının Devamı

‘Tehlikeli karım’ yabancı dizi mi?

31 Mart 2018

Geçtiğimiz pazar günü Show TV’de yayına giren ‘Tehlikeli Karım’ın tanıtımları çok dikkat çekti ve merak uyandırdı. Bizde övgü olarak söylenen “Yabancı dizi gibi” yorumlarını çok duydum. ‘Tehlikeli Karım’, uyarlama ama bu durumu çaktırmayalım ve yerelleştirelim gibi bir çabaya girişmemiş. İlk bölüm hikayesi, yabancı dizi gibi aktı. İtiraf edeyim, ben de ekranın karşısından hiç kalkmadan merakla izledim. Gayet tempolu ve akıcı bir bölümdü.

Yan hikayelere ve gereksiz karakter tanıtımlarına hiç başvurulmamıştı. Bir dizinin ilk bölümü gibi değil de film seyrediyorsunuz gibi hissettiriyordu.

Bazı polisiye detaylarda inandırıcılık sorunu yaşansa da genel olarak başarılı bir açılış yaptı. ‘Nasıl devam edecek?’ diye de merak uyandırdı. Twitter’da en çok konuşulan yapım olmayı da başardı. Ama gel gelelim, birinci bölümün reytingi parlak değil.

İnternet başarısı başka, televizyon başka

Sürekli yazıp çizdiğimiz bir şey bu... Bizde yabancı dizi gibi hikayeler çok yüksek reyting almıyor. İnternette yayınlansa çok beğenilir, sosyal medyada konuşulur ama reytinglerde mutlu etmiyor. ‘Ufak Tefek Cinayetler’ bu durumun istisnası...

Bence ATV ‘8. Gün’ dizisi de aynı sebeple, istenen reytingi almadı ve

Yazının Devamı