Songül Hatısaru

Songül Hatısaru

songul.hatisaru@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İçinde 35 bini aşkın eser bulunan, bahçesi süren kazılarla adeta arkeolojik bir laboratuvar olan, bazalt taşlarla inşa edilmiş yapıları, makineyi eline alan herkesi fotoğraf sanatçısına dönüştüren Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, turizmde yeni bir hikâye yazıyor. Rağbet o kadar fazla ki Diyarbakır’ın artık müzesi meşhur!

Artık yüksek kur mu, pandemi döneminde ülkenin değerlerini keşfetme mi dersiniz, bilmiyorum... Ancak Anadolu kentlerine adeta yerli turist akını var! Yıllardır deniz-güneş-kum üçgeninde görmeye alıştığımız, sahile yakın ören yerlerinde rast geldiğimiz yerli turist, artık Anadolu’nun her köşesinde karşımıza çıkıyor.

Haberin Devamı

Onlardan biri de Diyarbakır. Bölgede güvenlik sorunlarının azalması ve kentin turistik tur rotalarına yeniden girmesi ülkenin dört köşesinden vatandaşları Diyarbakır’a çekiyor.

Suriçi bölgesinde bulunan eşsiz İçkale’yi mesela geçen yıl 1 milyonu aşkın insan gezmiş. Bölgeyi ziyaretimde karşılaştığım Diyarbakır Arkeoloji Müzesi Müdürü Müjdat Gizligöl, ayaküstü sohbetimizde sayıyı söylerken nedenlerini de sıralamış oldu.

Büyük bir bahçenin etrafında insanlık tarihinin en eski yapıtları var. Şehrin ilk yerleşim yeri olan İçkale, uzun süren restorasyon çalışmaları sonucu kentin en görülesi yeri haline gelmiş durumda. Mimarisi nedeniyle tüm alanın bir açık hava müzesi şeklinde olduğu İçkale’de etrafındaki eşsiz surlar yanı sıra neler yok ki...

Bir çırpıda yazmam gerekirse, Arkeoloji Müzesi, Amida Höyüğü, Artuklu Sarayı, Artuklu Kemeri, Aslanlı Çeşme, cephanelik, cezaevi, St. George Kilisesi ve Atatürk Müzesi aynı bahçenin içinde. Müze’nin Kahvesi‘nde Hevsel Bahçeleri manzarası eşliğinde içtiğiniz çay ise adeta tüm güzelliklerin bonusu niteliğinde.

Diyarbakır’ın müzesi meşhur

Müzenin kendisi tarih

Suriçi’nin tam içinde, tabiri caiz ise kalkan balığının gözüne denk gelen yerde, ikinci bir sur içinin, Saraykapı-İçkale olarak bilinen ve bugünkü şeklini Kanuni Sultan Süleyman döneminde alan 19 burçtan oluşan İçkale’nin içinde 14 tane tescilli binadan oluşan bu yapılar kompleksi Diyarbakır Arkeoloji Müzesi olarak işlevlendirilmiş.

Haberin Devamı

Binlerce eser

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1934 yılında kurulan Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde bölgede gerçekleştirilen kazılar, satın alma ve müsadere gibi yollarla kazanılan Prehistorik, Neolitik, Kalkolitik, Eski Tunç, Demir Çağ, Urartu, Assur, Helenistik, Roma, Part, Bizans, Selçuklu, Akkoyunlu, Eyyubi, Abbasi, Emevi, Sasani, Osmanlı gibi birçok medeniyete ve devirlere ait sikke, arkeolojik ve etnografik 35 bin 563 eser bulunmakta. Neolitik Dönemi ve Güneydoğu Neolitiğini başka bir mecraya taşıyan, yeni tartışmalara alan açan Körtik Tepe’nin taş kapları, Çayönü kazısında ortaya çıkan maket ev modeli bizlere başka bir hikâye anlatmakta.

Diyarbakır’ın müzesi meşhur

İleri bir uygarlık

12 bin 400 yıl önce Dicle Nehri’nin kenarını adeta bir taş kaplar atölyesine çeviren, çağının binlerce yıl sonrasını yaşayan Körtik Tepe’nin ustaları, entelektüelleri ve sanatçılarının eserlerine hayran olmamak elde değil.

Dünyanın başka yerlerindeki çağdaşları henüz ağaç kovuklarında, mağaralarda, savanalarda gezinirken, Çayönü insanlarının önce maket ev yaptıkları, sonrasında projeye uygun olarak ızgaralı, kare planlı mühendislik isteyen evler inşa ettiklerini anlamak, dinlenme molalarında düzenli bir form ile tıpkı piyonları andıran oyun taşları ile oyun oynadıklarını görmek heyecan verici. Ev modeli ve oyun taşlarını Çayönü salonu vitrininde ziyaretçilerin şaşkın bakışları içinde görünce Neolitik insanın ne derece ileri bir uygarlık kurduklarını anlayabiliyoruz.

Haberin Devamı

Oval tapınaklar

Buğdayın ilk evcilleştirildiği yer olan Çayönü kazısından çıkan ve şu an vitrinde sergilenen hayvan boynuzundan yapılmış orak, yerleşik hayata dair en güzel örneklerden.

Kronolojik sergilemenin yapıldığı Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nde yok yok.

Mevcut müzenin bahçesi, Artuklu Sarayı, Artuklu kemeri gibi yapılar, sadece tarih meraklılarının değil, en güzel günlerine ait en güzel fotoğrafları arayanların da mekânı olmuş. Çevre illerin yanı sıra İstanbul’dan, hatta Irak’tan gelen onlarca gelin damat grubunu görmek mümkün.

Bu değişimin birkaç yılda olduğunu bilmek ise sevindirici ve bir o kadar da mutluluk verici.

Tam bir çekim merkezi

Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, bahçesinde 2018 yılından bu yana süren Artuklu Sarayı Kazısı ile arkeolojik laboratuvara, sanat galerisi olarak kullanılan St. George Kilisesi ile kültür sanat merkezine, müze kafe olarak kullanılan Eski Kolordu Komutanlığı binası ile eğlence ve dinlenme mekânına, adeta fotoğraf çekim stüdyosuna dönen bahçesiyle yerli yabancı binlerce ziyaretçisiyle Türkiye’nin en önemli turizm destinasyonuna dönüşmüş durumda.
İlk Diyarbakırlıların 9 bin yıl önce yerleştiği Amida Höyük’ü de içine alan Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, Hevsel Bahçelerine nazır, İçkale Surlarının koruması altında Diyarbakır’ın ve bölgenin turizm rotası, herkesin ilk uğrak yeri olmaya devam edecek. Zerzevan Kalesi, Eğil Kalesi, Çayönü Tepesi, Artuklu Sarayı Kazısı gibi halen devam eden kazıların önemli eserlerinin sergilendiği Diyarbakır Arkeoloji Müzesi en özel hikâyeleri yerinde yaşamanız, dinlemeniz, okumanız adına sizleri bekliyor.

İnanç turizmi

Hz. Süleyman Camii gibi inanç turizmi açısından çok önemli bir mekân ile yan yana olmasının avantajıyla birlikte İçkale, inanç ve kültür turizminin de merkezi de olmuş durumda.

Geçen ekim ayında Diyarbakır’da yapılan Sur Kültür Yolu Festivali’nin ana merkezi olarak da Diyarbakır Arkeoloji Müzesi’nin bahçesi kullanıldı.
Müzenin bahçesinde bulunan bazalt taştan yapılmış bölgenin en eski kilisesi olan Saint George Kilisesi ise sanat galerisi olarak çok önemli etkinliklere ev sahipliği yapıyor.