ERMENİSTAN konusunda okurlarımdan çok mesaj alıyorum. Gül’ün Ermenistan gezisini onaylayanlar var, eleştirenler, hatta ağır ifadelerle suçlayanlar var. Bazı okurlarım da “Atatürk yaşasaydı şöyle yapardı” gibi gerekçeler ileri sürüyorlar.
Gerek Atatürk gerek tarihteki başka bir lider hakkında “Bugün yaşasaydı şöyle yapardı” şeklindeki bütün spekülasyonlar bilime aykırıdır; çünkü yaşasalardı bugün nasıl davranırlardı, bilinemez. İki sebepten:
Birincisi: Tarihteki büyük liderler, bu arada Atatürk, kendi zamanlarındaki verilere bakarak davranmışlardır. Bugünün dünyası, sorunları, verileri farklıdır. Dünün verilerine dayalı olarak yapılmış davranışlara bakarak bugün için hüküm çıkarmak, aslında bugüne ilişkin kendi şahsi görüşümüzü Atatürk’e yapıştırmaktan öteye geçemez.
İkincisi: Atatürk farklı dönemlerde değişik politikalar uygulamıştır. Milli Mücadele, Lozan ve 1930’lardaki politikaları çok farklıdır. Atatürk bugün yaşasaydı nasıl davranacağına o dönemlerden hangisine bakarak karar vereceğiz? Bu da tamamen bugünkü şahsi eğilimlerimize bağlıdır.
Bu sebeplerledir ki, “Bugün yaşasaydı” dediğimizde sadece kendi şahsi görüşümüzü belirtmiş oluruz.
Atatürkçü politika
-Milli Mücadele’de Mustafa Kemal Paşa, Batı’ya karşı İslam dünyası ve Bolşevik Rusya ile ittifak yapmış, onlardan yardım almıştır. Bu sebeple, neredeyse Osmanlı halifelerinden daha İslami, Lenin kadar da antiemperyalist bir dil kullanmıştır!
-Lozan döneminde ise, Türkiye’nin “Bir Avrupa Türkiye’si, Garb’a yönelmiş bir Türkiye” olacağını söylemiştir! Batı’yı masada yumuşatmak için, laikliğin ve Batılılaşma devrimlerinin ilk işaretlerini Lozan sürecinde vermiştir.
-1930’ların ortalarına kadar Türkiye iç meseleleriyle meşguldür. Dış politikada tek önemli konumuz Musul’dur. 1926’da Musul’u kaybettikten sonra Türkiye iç sorunlarıyla uğraşmaktadır.
-1930’ların başından itibaren Avrupa’da yükselen Faşist İtalya, bütün Balkanlar’ı tehdit ediyor, elindeki 12 Adalar’ı silahlandırıyor, Mussolini “İtalya’nın geleceği Doğu Akdeniz’dedir” diyor. Bu tehdide karşı Atatürk, İngiltere ile ittifak arayışına giriyor; Balkan ve Sadabat paktları ve Montrö Antlaşması bu dönemin ürünüdür. İngiliz donanmasının İstanbul’u, Türk donanmasının Malta’daki İngiliz üssünü ziyareti, İngilizlerle ittifak görüşmeleri hep bu dönemdedir. Batı’dan borç alması, yabancı sermayeyi araması da bu dönemdedir.
Bugüne bakmak?
Bugün “Atatürkçü Dış Politika” diye ortaya bir model koyacaksak, ana hatlarıyla verdiğim dört dönemden hangisini esas alacağız?!
Bu sorunun cevabı, herkesin bugünkü şahsi kanaatine bağlıdır! Onun için, “Atatürk yaşasaydı şöyle yapardı” diyen kişi yine kendi şahsi görüşünü anlatmış olur, o kadar!
Atatürk’ün büyük tecrübelerinden ve elbette tüm siyasi tarihten dersler çıkarmalıyız. O ders, dış politikanın son derece dinamik ve değişken olduğudur.
Dün savaştığınızla bugün ittifak yapabiliyorsunuz!
Tarih boyunca savaşmış Almanlarla Fransızlar da öyle değil mi?
Bugünün dış politika konularını ve gündemdeki Kafkasya ve Ermenistan konularını düşünürken; büyük diplomasi tablosunu ve o tabloda Türkiye’nin çıkarının neyi gerektirdiğini iyi araştırmak lazım.
Soru şudur: Ermeni sorununda buzları eritmek Türkiye’nin lehine mi aleyhine mi olur?!
Ben Türkiye’nin Ermenistan siyasetini ve Gül’ün ziyaretini rasyonel buluyorum.