Haberin Devamı


     DERVİŞ Gazi Ayvaz Dede, bir Bektaşi evliyası... Gelip Bosna'ya yerleşmiş. Kuraklık olunca, ormanlarla kaplı yüce bir dağa çıkmış, kırk gün ibadet ederek Allah'a yalvarmış. Dede'nin kerametiyle bir kaya yarılmış ve gürül gürül bir nehir akmaya başlamış. Bunun üzerine Boşnaklar Müslüman olmuşlar.
Boşnak kimliğinin oluşumunu simgeleyen bu dini ve milli menkıbe, tam 493 yıldan beri "Ayvaz Dede" şenlikleri olarak kutlanıyor.
Arabayla bile zor ulaşılan dağın tepesinde, ormanlar arasında geniş bir alan... Saatlerdir yağan "rahmet"e rağmen hınca hınç dolu... Sabah namazında yola çıkmışlar. Ellerinde Osmanlı'dan kalma yöre ve cemaat bayrakları, buraya toplanmışlar.
"Milli kıyafet" olarak erkeklerin birçoğunun başında Osmanlı fesi... Çiçeklerle süslenmiş rengarenk bayraklar arasında Rumeli Beylerbeyi'nin bayrağı var, hepsi ay yıldızlı Boşnak beylerinin ve tarikatlarının bayrakları da var.
Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey zamanında nasıl tören yapılırsa, asırlardır aynısı tekrarlanıyor! "Tuğlar, sancaklar..." Sanki mehter yürüyor!
***
TÖRENDE, Yahya Kemal'in deyimiyle, "Büyük Itri'nin saltanatlı tekbiri"nden sonra, Kuran ve Boşnakça ilahiler okunuyor. "Reisül Ulema" Mustafa Çeriç kalabalığa hitap ediyor:
- Osmanlı bize Müslümanlığı getirdi ve bizi dört asır adaletle yönetti. O gidince çok acılar yaşadık. Şimdi Türk kardeşlerimiz yine bizimle beraber. Çok mutluyuz...
Çünkü bu seneye kadar bütün Ayvaz Dede şenliklerine İran Büyükelçisi katılmış, İran devleti sponsorluk yapmış hatta! Türk büyükelçileri katılmamış; "mahalli bir şenlik" diye küçümseyenlerimiz olmuş!
Halbuki Başkanlık Konseyi'nin Boşnak Cumhurbaşkanı Süleyman Tehiç de törendeydi. Ve, ilk defa bir Türk bakan, Erkan Mumcu ve ilk defa bir Türk büyükelçi, Bayan Sina Baydur katılıyor!
Ve bayraklara bu defa bir bayrak daha eklenmiş: Türk bayrağı!
Sonra kadın, erkek "cemaati kübra" halinde namaz kalınıyor. Erkan Mumcu da abdest alıp namaza katıldı; çok iyi etti.
Toplulukları "millet" yapan ve kültürel kimlik kazandıran; bu tür menkıbeler, hatıralar, tarihten gelen ortak değerlerdir. Bunu idrak etmeye Türkiye'nin de ihtiyacı var!
***
OSMANLI tarzı sedirlerle tefriş edilmiş çadırdayız. Çok sayıda sarıklı din adamı da var. Tuzla Müftüsü Hüseyin Kavasoviç'le sohbet ediyorum. Çok iyi İngilizce konuşuyor. Dini tahsilini El Ezher'de yaptığını söyleyince, doğrusu biraz canım sıkıldı. Ama "o imkanı Mısır tanıdı" diye ekledi.
Tutucu ulemanın hoşlanmadığı açık fikirli Mısırlı din bilgini Muhammed Abduh'u sordum, takdir ettiğini söyledi. Kaç göçü, kadının toplumdan dışlanmasını sordum. Şu cevabı verdi:
- Bu bir gelenektir, Arap geleneğidir. Din olarak İslam'da yoktur. Kadın elbette erkek gibi toplumsal hayata katılmalıdır.
Dini gerekçelerini de anlattı. Müftüyü sevdim. Hele Osmanlı'dan derin saygıyla bahsetmesi beni duygulandırdı; kucaklaştık...
***
SIRPLARIN, Hırvatların tahrip ettiği, Suudilerin ise "restore ediyoruz" diye Araplaştırdığı Osmanlı eserleri...
Bakan Erkan Mumcu diyor ki:
- Taliban sadece Asya'da değil ki!
Bu tepkisini çok beğendim...
Ekrem Hakkı Ayverdi hocamıza göre Balkanlar'da kayıtlı 300 bin Osmanlı mimari eserinden 1950'lerde 50 bin kalmıştı, şimdi belki 30 bin! Mumcu devam ediyor:
- Bunlar bizim eserimiz. Başta Bosna, bütün Balkanlar'daki eserlerimizin bir envanterini ve özellikle röleve arşivini oluşturmaya çalışıyoruz...
Bunu tamamlamak Mumcu'nun büyük hizmeti olur. Yapımına Ahmet Erozan'ın büyükelçiliği sırasında başlanan Bosna'daki Türk kültürevi, bütün Balkanlar'a hitap edebilmelidir...