NEVRUZ, belli ki, Kürt vatandaşlarımız arasında etkili bir siyasi motivasyon simgesi olmuş... 'Newroz' diye vurgulanıyor ve bu kavram büyük kalabalıkları harekete geçiriyor.
Çok önemli bulduğum ikinci husus, Diyarbakır'da toplanan büyük kalabalığın Türkiye'nin genelini rahatsız edecek simge ve sloganlardan sakınmasıydı.
Bu hem bir olgunluk ve ılımlılık göstergesidir, hem HADEP'in kendi seçmen tabanına disiplinli bir şekilde hakim olduğunun ifadesidir.
Bazı Batı illerimizde, özellikle Mersin'de üzücü olaylar yaşandı. Yasağın kışkırtıcı etki yaptığı düşünülebilir. Ama bu illerde meydan kutlamalarına izin verilmemesinin sebebi de provokasyon korkusuydu.
Bu noktada sosyolojik bir problem olarak, iç göçle oluşan 'gettolaşma'nın militanlaşmaya yol açtığını görmek lazımdır. Örgütler bunu kullanıyor.
* * *
DİYARBAKIR'A gidip kutlamalara katılarak konser veren Sezen Aksu'yu ben de alkışlıyorum.
Müzikte, edebiyatta, sporda ortak zevklerin, ortak değerlerin zenginleşmesi siyasi görüş ayrılıklarını, etnik ve dini farklılıkları yumuşatan çok önemli bir etkendir. Ziya Gökalp yıllarca önce anlatmıştı bunu.
Sezen Aksu gibi büyük sanatçılar, her kesimden büyük kitlelerde ortak zevkler, ortak duygular, ortak 'idol'ler yaratarak birlikte yaşama duygusunu güçlendirir.
Rahmetli Barış Manço'yu da burada özlemle zikretmek isterim.
İbrahim Tatlıses, Cem Karaca gibi birçok sanatçımız da böyledir.
Diyarbakır Belediye Başkanı Feridun Çelik, ziyaretime geldiğinde, Sezen Aksu hayranı olduğunu anlatarak demişti ki:
- Diyarbakır'da ileride bir gün Sezen Aksu ile Civan Haco'nun birlikte konser vermesini çok istiyorum.
Civan Haco, İsveç'te yaşayan bir Kürt pop sanatçısı.
* * *
OSMANLI'NIN dağılması, yeni Türkiye'yi kuranları, haklı olarak, o kadar etkilemiştir ki, daha ilk adımda "bölünmezlik" birinci temel ilke olmuştur.
Her zaman geçerli olan bu ilkenin kavramları ve politikaları 1920'lerde ve 1930'larda bile farklıdır. Bugün bu ilkeyi "demokrasi" ve "sosyo ekonomik gelişme" kavramlarının ışığında düşünmeliyiz.
Uzun süre yok sayıp yasakladığımız "etnik problem"in demokrasi içinde nasıl 'yöneltilebileceği' konusunda kafamız biraz karışık.
"Katlı kimlikler" (multiple identities), yani bir insanın hem etnik, hem dini, hem felsefi, hem siyasi, hem iktisadi, hem mesleki ve sosyal aidiyet ve kimliklerinin olduğu, birinin aşırılığını öbürlerinin dengelediği yönündeki sosyolojik tezler çok önemli...
Juan Linz'in belirttiği gibi, İspanya'da, demokrasi ve ekonomik gelişme sayesinde etnik gruplarda mesela "hem İspanyol, hem Katalan" gibi 'katlı kimliklerin' oluşması, bu sorunu tamamen değil ama önemli ölçüde çözmüştür. (Journal of Democracy, April 1996)
Türkiye'de nüfus o kadar iç içe geçmiş ve değerler de o kadar karşılıklı etkileşim içindedir ki, irtica bir paranoya olduğu gibi, bölünmek, bir insanın gövdesini bölmek gibi bir facia olur.
Bunun denenmesinin faturası 30 bin ölüdür!
Her çözüm önerisi, Türkiye'nin bütünlüğünden yola çıkmalıdır.