26 Kasım 2011 ve 11 Şubat 2012’de geçirdiği iki ameliyatın ardından çıktığı ilk yurtdışı gezisinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın programı hayli yüklü. İlk durak Güney Kore, başkent Seul. ANA uçağının (Airbus A 319) uçuş menzili yetersiz kaldığı için her biri yaklaşık 5.5 saat süren iki etapta Seul’e vardık. Erdoğan Seul’de G. Kore Cumhurbaşkanı ve Başbakanı’yla ikili görüşmeler yapacak, onuruna verilen yemeklere katılacak. Ayrıca G.Kore’nin önde gelen şirketlerinin CEO’larıyla görüşecek. (Hyundai, Samsung, LG gibi bu devlere ‘chaebol’ deniyor. ‘Chaebol’lar 1980’li yıllardan sonra devlet tarafından desteklenen ve ayrı sektörlerde büyümeleri sağlanan dev özel şirketler)
Obama’yla kritik temas
Bugünün en önemli teması ABD Başkanı Obama ile. Ana konular Suriye ve İran. Başbakan, Esad’ın gücünün iyiden iyiye zayıfladığını düşünüyor. Türkiye’ye göçün ve daha önemlisi 10 bini aşkın can kaybının bir an önce durdurulması için Batı’nın daha da etkin olarak devreye girmesini istiyor. Rusya, Çin ve İran’ın Şam’a desteğinin zayıflatılmasını da... Obama ile İran gündemi ise İran nükleer programı konusundaki gerilimin ateşe dönüşmeden iyi niyetli çabalarla rayına oturtulması.
Seul gezisinin ana amacı da nükleer güvenlik. Salı günkü zirveye katılacak olan Erdoğan; Ürdün Kralı, Şili ve Kazakistan cumhurbaşkanları, Hindistan, İtalya, Danimarka, Pakistan başbakanlarıyla görüşecek. Rusya Devlet Başkanı ve İspanya Başbakanı’yla da görüşme olasılığı var.
Seul’den sonraki durak yine iki etaplı 12 saatlik uçuşla Tahran. Tahran’da İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad ve birinci yardımcısı Rahimi’yle görüşmeler var. Başbakan Erdoğan, perşembe günü de İran Dini lideri Ayetullah Ali Hameney ile görüşecek. Dün akşam itibariyle görüşmenin yeri ve saati henüz belli değildi. Erdoğan İran liderlerini Suriye konusunda esnetmeye çalışacak.
Erdoğan Seul yolunda yakıt ikmali için durakladığımız Kazakistan’ın Almati kentinde geziyi izleyen gazetecilerin sorularını şöyle yanıtladı:
‘Varsın mitingini yapsın’
CHP ile 4+4+4 nedeniyle gerginlik yaşanıyor. CHP lideri grup toplantısını Tandoğan Meydanı’nda yapacağını açıkladı. Ne dersiniz?
Ben bürokrasiden gelmedim. Ben zaten o alanlardan geldim. Ama Sayın Kılıçdaroğlu galiba daha alışacak. “Çırak bile olamaz” diyorum ya. Yanlış adlar takıyor. Grup toplantısı Meclis’te yapılır. Tandoğan’daki mitingdir. Varsın mitingini yapsın. 4+4+4 halkımızı memnun edecek.
Avrupa’nın çoğunluğunda da 12 yıl zorunlu eğitim var zaten. Sayın Bahçeli de destek veriyor. “İmam hatipleri birlikte açalım” diyor. “Buyursunlar beraber açalım” diyorum. CHP’nin tavrının nedeni, gizli gündemlerindeki 28 Şubat’ın koyduğu iradedir. O bozuluyor.
12 yıl zorunlu eğitim konusunda ısrarınız neden? 4+4+4 ile ne amaçlıyorsunuz?
Öncelikle teknik eğitim Avrupa’da yüzde 65-70. Bizde tam tersi. Bunu düzeltmeliyiz. Sonra ailelerin endüstri meslek, ticaret, Anadolu veya imam hatip arasında tercih noktasında serbest bırakıyoruz. Ama 12 yıl zorunlu eğitime de sevk ediyoruz. Özellikle Güneydoğu’da akıl baliğ olan (ergen) kız çocuklarını aileler okula göndermiyor. Açık lise bunun için. Ev okul sisteminin önü açılacak. Bir de organize sanayi bölgelerinin meslek okulları açmasına fırsat sağlıyoruz. Çocuk hem okuyacak, hem staj yapacak. Belki para da kazanacak. Endüstri de çok ihtiyaç duyduğu “ara elemanı”, sektörün ihtiyaçlarına göre kendisi yetiştirecek.
‘Dershaneler okul olacak’
Özel okullar, ders kitapları ve bedava “pad” (tablet bilgisayar) uygulamalarının dışında bırakılmaktan şikâyetçi. Onları da kapsayacak bir uygulama mümkün mü?
Özel okullara yeni imkânlar doğacak. 4+4+4 sistemi nedeniyle yeni binalara ihtiyaç olacak. Okul yapma konusunda büyük bir fatura var. Özel okullardan hizmet alma noktasındayız.
Bunu da ilk kez açıklıyorum. Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Bu dershaneler ya liseye dönecekler ya da kapanacaklar. Çünkü insanların ellerindeki son imkânları bu alanda kullanmalarını istemiyoruz. Ben bazı büyük dershanelerle konuştum. Kendileri “Biz de bu yola girmeyi düşünüyoruz” dediler. Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK de buna bakıyor.
Son günlerin gündemdeki konusu 28 Şubat ile ilgili bir yargılama süreci başlatılacak mı?
Bütün bu tür ara olaylarla ilgili bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması niyetimiz var. Adı ne olursa olsun, devrim ya da post-modern darbe hepsinin araştırılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması için bir araştırma komisyonu kurulması için arkadaşlarımız çalışıyor. 1960’tan beri hepsini. Buna ciddi manada önem veriyoruz. İstiyoruz ki bu Meclis tüm gerçekleri gözler önüne sersin. Yargıya düşen hususlar varsa, o adımlar da atılacak.
Suriye ve göç endişesi
Seul’de Obama ile ikili görüşmede nükleer dışında diğer gündem maddeleri belli mi?
Görüşmede bölgedeki gelişmeler de önemli yer tutacak. Onları da bizleri de en çok rahatsız eden bölgedeki gelişmeler. Suriye’den bir göç dalgası endişemiz var. Önceki gün Kilis’e çok yakın. Azrar’da Suriye Ordusu çok ciddi bir bombalama yaptı. Kilis Valimiz ile görüştüm. Göç olabileceği endişesini iletti. Konteyner kentte ailelere öncelik veriyoruz. 20 bin kişiye kadar hedefimiz var.
BM’nin son kararlarını tasvip etmiyoruz. Muhaliflerle rejimi aynı yere oturtmak adil değil. Ölü sayısı 10 bini buldu. Ülkemize göç edenlerin sayısı 17 bin. Bunun suçlusu rejimdir. Yönetimdir. Annan’ın görüşmeleri bölgeyi gezmeden gerçekleşti. Amos’un (BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un insan haklarından sorumlu yardımcısı Valerie Amos) temasları daha iyiydi.
Amos, “Humus’ta kurşun değmemiş tek ev kalmamış. Her yer bombalanmış” diyor. Bu durumda direnenleri suçlamak adil değil. Neler yapabileceğimizi görüşeceğiz.
Esad’ın PKK’ya destek verdiğine dair size ulaşan bir rapor var mı?
Hayır yok. Ancak Esad ve PKK ilişkilerindeki canlanma da ortada. Geçmişte PKK mensuplarını bize teslim eden Esad’ın bugün PKK’ya sahip çıktığını görüyoruz. Sadece PKK değil, İran’dan gelen PJAK’ın bile aktif olduğu görülüyor.
Suriye içerisinde tampon bölge ya da güvenli bölge oluşturulması gündemde mi?
Çalışmalar sürüyor. Gelişmelere bağlı. Uluslararası hukuka göre “koruma hakkı” devreye girebilir. Biz Rusya, Çin ve İran’ı da devreye sokarak çözüm bulma arayışındayız.
Esad’ın sonunu nasıl görüyorsunuz?
Esad zamana oynuyor. Götürebileceği yere kadar götürmek istiyor. Rusya, Çin ve İran desteğiyle ayakta kalıyor. Bu destek çekilirse, çok şey değişir. Şu anki başarıları ona moral veriyor ama muhalifler güç kazandığında gidişi çok hızlı olacaktır.
Suriye ile temasımız kaldı mı?
Hayır, yok denecek kadar az. Her an ilişkileri daha da kesme yönünde adım atabiliriz. Dışişleri bunun çalışmalarını yapıyor. “Suriye’de muhatabımız kalmadı” diyebilirim.
Büyükelçi’nin geri dönmesi ihtimalinden mi söz ediyoruz?
Evet.
Suriye’deki kayıp iki Türk gazeteci konusunda yeni bir gelişme var mı?
Hayır yok. Bir takastan söz edildi ama şu ana kadar bize resmen gelmediler.
Yerli kömür çalışması
Nükleer Güvenlik Zirvesi’ne gidiyoruz. Japonya’daki Fukişima faciası sonrasında Türkiye’nin nükleer politikasında bir değişiklik var mı?
Japonlar bile halen nihai karar veremediler. Biz bu işin gerekli olduğunu ve olması gerektiğini düşünüyoruz. Enerji üretimi, refah payı için önemli. Ama artık kaynak sorunu da yaşanıyor.
Ruslarla başlattığımız nükleer santral projesini gerçekleştireceğiz. İkincisine de başlıyoruz. Bugün Türkiye’nin enerjisinin yüzde 50’si doğalgaz çevrim santrallerinden elde ediyoruz. Ruslarla projemizden 4 bin MGWh enerji üreteceğiz. İkincisinden de 4 bin gelince, doğalgazın payı azalacak.
Suyumuzu iyi kullanıyoruz. Güneş enerjisi de tabii ne kadar ucuz, rüzgârın kapasitesi ne kadar? Bilen de bilmeyen de konuşuyor. O kadar da “sadra şifa değil.” Başka bir çalışmamız daha var.
Yeni termik santrallara yerli kömür şartı getiriyoruz. Evet yerli kömürün kalitesi daha düşük. Bir kullanma, iki kullan ama çevreye zarar vermesin diye önlemleri almayı da şart koşuyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, uçağının Almaatı Havalimanı’ndaki yakıt ikmali sırasında gazetecilerle sohbet etti ve sorularını yanıtladı.