Futbolda, Türk Milli Takımı’nın UEFA Uluslar Ligi’nde küme düşmesinin üzüntüsünü yaşadığımız şu günlerde, Türkiye Sualtı Ragbisi U21 Bayan Milli Takımı Dünya Şampiyonu olarak bizleri gururlandırdı.
Kontak sporları arasında dünyanın en zor branşı olarak gösterilen sualtı ragbisinin anavatanı kabul edilen Almanya’da, 14-18 Kasım tarihlerinde yapılan CMAS ( Dünya Sualtı Sporları Federasyonu ) Sualtı Ragbisi U21 Dünya Şampiyonası’nda Türkiye, bayanlarda namağlup Dünya Şampiyonu, erkeklerde ise Dünya üçüncüsü olarak büyük bir başarıya imza attı.
Çeyrek final maçında İsveç’i 9-0, yarı finalde ise Norveç’i 3-0 yenen Türkiye Sualtı Ragbisi U21 Bayan Milli Takımı, finalde de şampiyonanın favori takımı Kolombiya’yı 1-0 mağlup ederek Dünya Şampiyonluğu’na ulaştı. Şampiyonada toplamda 6 maç yapan Millilerimiz sadece Almanya ile 0-0 berabere kalırlarken, 6 maçta attıkları 20 gole karşılık hiç gol yemediler.
Sualtı Ragbisi U21 Erkek Milli Takımımız ise, yarı finalde Almanya’ya 2-1 yenilmesinin ardından Norveç’i 4-1’lik skorla mağlup ederek Dünya üçüncülüğünü elde etti. Türkiye’nin bronz madalya aldığı erkekler kategorisinde şampiyon Kolombiya oldu.
Başta sporcularımız ve antrenörleri
Öncelikle, büyük önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete intikal edişinin 80. yılında sevgi, saygı ve şükranla anıyorum. Sadece Türk değil, Dünya tarihini de değiştiren bu eşsiz liderin ilke ve inkılapları her zaman yolumuzu aydınlatmaya devam edecektir.
Sakat oyuncularının çokluğundan dolayı yaşadığı sıkıntıların üzerine, önce Fenerbahçe derbisinde hem puan hem de Fatih Terim ile Donk, Ndiaye ve Rodrigues’i kaybeden, ardından da hafta içerisinde Şampiyonlar Ligi’nde Schalke’ye mağlup olarak gruptan çıkma şansını büyük ölçüde kaybeden Galatasaray, Kayseri deplasmanında aldığı 3-0’lık galibiyetle yara sardı.
Oldukça fazla eksik futbolcuya sahip olan Galatasaray, sahaya 3-5-2 şeklinde bir dizilişle çıktı. Ozan Kabak, Maicon ve Serdar Aziz’den oluşan geri üçlü, rakip ataklarında kanatlardaki Mariano ve Ömer Bayram’ın da geri çekilmeleriyle beşliye dönüştü. Selçuk İnan, Belhanda ve Feghouli’nin orta sahada yer aldıkları İstanbul’un sarı- kırmızılı ekibinin santrafor hattı ise Onyekuru ile Sinan Gümüş’ten oluştu.
Galatasaraylı futbolcular, karşılaşma boyunca oyun planlarından ve oyun disiplininden bir an olsun kopmadılar. Bu da, galibiyette oldukça etkili oldu.
Nitekim
Galatasaray, Malatya deplasmanına Emre Akbaba da dahil olmak üzere yedi sakat futbolcusundan yoksun olarak çıktı. Elbette bu eksiklikler sarı- kırmızılıları olumsuz etkiledi. Ancak Galatasaray’ın tek eksiği sakat olan futbolcuları değil. Sahadaki oyuncularda da bir takım eksiklikler söz konusu. Performans, kalite, mantalite ve en önemlisi ruh eksikliği!
Esasen Malatya’daki kötü oyun ve puan kaybında da bu eksiklikler çok etkili oldular. Evet, Galatasaray sahaya yedi önemli oyuncusundan yoksun olarak çıktı. Sarı- kırmızılılar, takım halinde topun arkasına geçip etkili bir savunma yapan ve hızlı çıkışlarla gol arayan rakibi karşısında alan bulmakta zorlandılar. Üzerine Belhanda da sakatlar kervanına katılarak oyunu terk etti ve yerini Ahmet Çalık’a bıraktı. Böylece maça stoper olarak başlayan Donk, orta sahaya geçerken Ahmet Çalık, Ozan Kabak’ın yanında stoper tandeminde yer aldı. Hemen ardından da Ahmet Çalık’ın hatasının başrole çıktığı bir gol yedi Galatasaray.
Kısacası, maç içerisinde de Galatasaray için işler iyi gitmedi. Lakin sarı- kırmızılılar, Malatya’nın golü öncesine de sonrasında da oyunda hiç etkili olamadılar. İlk yarıda hem oyun hem de skor olarak üstün olan
Şampiyonlar Ligi’nde kendi sahasında Schalke karşısına galibiyet için çıkan Galatasaray, Muslera ve Ozan Kabak’ın sayesinde bir puanı zor kurtardı.
Maçın başlamasıyla birlikte atağa çıkmak isteyen sarı- kırmızılılar, kalabalık ve sert Schalke orta sahası ile karşılaştılar. Zaten kısa bir süre sonra da oyunun inisiyatifi Schalke’ye geçti. Üçlü savunmayla sahaya çıkan ve Galatasaray ataklarında defansı beşleyen konuk takım, hızlı çıkışlarla net pozisyonlar buldu. Özellikle Galatasaray defansının arkasına atılan toplarla tehlike yaratmayı amaçlayan Schalke, bunda çok başarılı oldu ve maç boyunca sayısız gol fırsatları yakaladı. Bilhassa Konoplyanka ve Embolo çok etkili oldular.
Fatih Terim, Schalke’nin yakaladığı bu net pozisyonlar sonrasında Donk’u stopere çekerek üçlü defansa döndü ve sarı- kırmızılılar 3-4-3 şeklinde bir dizilişle oynamaya başladılar. Gelgelelim Galatasaray’ın, kalabalık ve sert Schalke savunmasını aşması için oyunu daha çok kanatlara yayması gerekiyordu. Ancak Sinan Gümüş ve Rodrigues, bu anlamda çok etkili olamadılar. Bu nedenle de sarı- kırmızılılar, 44.dakikada Eren Derdiyok’la yakaladıkları pozisyon dışında pozisyona giremediler.
Kadro sıkıntısı
2018/ 2019 sezonu, geride kalan dokuz hafta itibariyle Fenerbahçeliler için resmen çileye dönüştü. Sivasspor maçında alınan beraberlikle galibiyet hasreti dört haftaya çıkan sarı- lacivertliler, geride kalan dokuz hafta içerisinde sadece iki galibiyet alabildiler. Bu süreçte üç beraberlik, dört de mağlubiyet alan Fenerbahçe’nin attığı gol sayısı ise sadece altı. Üstelik eğer bugün Çaykur Rizespor, Atiker Konyaspor’u yenerse sarı- lacivertliler puan cetvelinde on altıncı sıraya inecekler. Elbette daha çok erken ve liderle aradaki on puan fark, kapanmayacak bir fark değil. Lakin Fenerbahçe gibi bir takımın bu durumda olması kabul edilebilir bir şey değil ve taraftarlar bu durumdan dolayı acı çekiyorlar. Ama daha da kötüsü, sarı- lacivertlilerin oynadıkları futbol, hiç de işlerin düzeleceği yönünde bir izlenim vermiyor. Taraftarları asıl üzüntüye sevk eden de bu durum.
Zor durumda olan Cocu ilginç kararlar veriyor. Nitekim Hollandalı teknik adam, Sivasspor karşısında da sol açıkta İsmail Köybaşı’nı oynattı. Kulübede Alper Potuk, Barış ve Valbuena varken Cocu, solda Hasan Ali Kaldırım’ın önünde yine bir sol bek olan İsmail Köybaşı’nı tercih etti.
Evet, İsmail Köybaşı elinden
Milli maç arası Galatasaray’a yaramadı. Fatih Terim, milli takımlarından sakat dönenlerle geç döndüklerinden dolayı yorgunluk yaşayan futbolcularından ötürü Bursaspor maçı öncesinde oldukça sıkıntılıydı. Nitekim bu problem maça da yansıdı ve sarı- kırmızılılar henüz 42.dakikada üç oyuncu değişikliği hakkını da doldurdular.
42 dakika içerisinde Serdar Aziz, Feghouli ve Fernando’yu sakatlıktan dolayı kenara almak zorunda kalan Terim’in hiçbir hamle şansı kalmadı. Öte yandan bu sakatlık şoku, sahadaki Galatasaraylı futbolcuları da moral bakımından olumsuz etkiledi.
İlk yarıda çok etkisiz kalan sarı- kırmızılılar açısından Ömer Bayram’ın 57.dakikada adeta boş kaleye gönderemediği top kırılma noktası oldu. Çünkü bu pozisyondan kısa bir süre sonra penaltı pozisyonu ve ardından da Bursaspor’un golü geldi.
Galatasaraylı futbolcular, bu golden sonra bir süre oyundan tamamen koptular. Bursaspor bu kısa bölümde çok kolay bir biçimde net pozisyonlara girdi. Değerlendirilemeyen bu net pozisyonlar da yeşil- beyazlılar açısından kırılma anı oldu.
Gelgelelim bu anda Galatasaray’da Belhanda ve Eren Derdiyok gibi bazı futbolcular inisiyatif aldılar. Bu durum sarı- kırmızılıları hücumsal
Fenerbahçe erimeye devam ediyor. Spartak Trnava karşısındaki sahte bahardan sonra çıkılan Medipol Başakşehir maçında hazan mevsimine geri dönüldü.
Oysa umutlar, baharın devamı ve hatta yaza dönmesiydi. Taraftarlar, tribünleri doldurarak bu konudaki inançlarını gösterdiler. Ama yine olmadı…
Fenerbahçe, Başakşehir karşısına farklı bir dizilişle çıktı. Çift santraforla sahada yer alan sarı- lacivertliler, her iki devreye de çok hızlı başladılar. Her ne kadar bu temponun devamlılığını sağlayamasalar da, sarı- lacivertli futbolcular çok önemli pozisyonlar yakaladılar. Ancak bunların hiçbirinden yararlanmadılar. Daha doğrusu Başakşehir kalecisi Mert Günok gole izin vermedi ve maçın adamı oldu.
Evet, Fenerbahçe geçmiş maçlara göre daha pozitif bir görüntü sergiledi. Ama bu pozitif izlenim veren görüntünün de kendi içerisinde açmazları vardı. Örneğin Jailson ve Reyes’li orta saha, rakip sahaya top taşıyamadı. Aslında, taşıyamayacakları da belliydi. Bu nedenle de Fenerbahçe’nin hücum planı, kapılan toplarla hızlı çıkmak ve uzun toplar üzerine kurulmuştu.
Jailson ve Reyes’li efektif olmayan bu orta sahada bütün hücum yükü Eljif’in üzerine bindi. O da takımının en iyi futbolcusu
Şampiyonlar Ligi’ndeki Porto maçında iyi oyuna rağmen alınan mağlubiyet sonrasındaki Antalyaspor karşılaşması, Galatasaray için hem moral hem de üç puan açısından büyük önem taşıyordu. Elbette deplasmanlardaki kötü gidişi sonlandırma isteği de için cabasıydı.
Buna rağmen Galatasaray ilk yarıda efektif bir oyun ortaya koyamadı. Gelgelelim Antalyaspor da iyi değildi. Bu nedenle özellikle ilk yarı, yavaş ve sıkıcı bir futbola sahne oldu.
Antalyaspor’un topu çoğu zaman Galatasaray’a bırakıp, rakibi ikinci bölgede karşıladığı mücadelenin ilk yarısının sonlarına doğru Cim Bom oyunda etkinlik kazanmaya başladı. Çünkü sarı- kırmızılılar kanatları daha aktif kullanmaya başladılar.
İkinci yarıya da iyi başlayan Galatasaray oldu. Ancak gol gelmeyince Fatih Terim müdahalelere başladı. İlk kanca Rodrigues’e atıldı. Rodrigues, Porto maçının ikinci yarısında kaçırdığı net pozisyonun neredeyse aynısını Antalyaspor maçının 58.dakikasında da benzer bir şekilde kaçırdı. Rodrigues’den beklediği verimi zaten alamayan Fatih Terim, bu pozisyonun hemen ardından genç futbolcuyu kenara alarak Feghouli’yi sahaya sürdü.
Fakat Fatih Terim’in asıl can alıcı müdahaleleri son bölümde geldi. Fatih