Advocaat’ın geçen hafta kazanan takımı bozmamasını gayet anlayışla karşılıyorum. Ancak savunma ağırlıklı üç orta saha oyuncusu da bu hafta hücumda daha çok görüldüler ve Fenerbahçe özellikle ilk yarıda rakibini adeta boğan bir futbol ortaya koydu. Elbette bunda rakip Gaziantepspor’un, aynı geçen haftaki Kasımpaşa gibi aşırı zayıf olması da etkiliydi.
Gelgelim Fenerbahçe bu zayıf rakibi karşısında ecel terleri döktü. Bulduğu pozisyonlarla maçı farka götürmesi gereken sarı- lacivertliler, galibiyeti 86.dakikada attıkları golle yakalayabildiler.
Bunun temel nedeni özellikle Volkan Şen’in yakaladığı pozisyonlarda bir türlü son vuruşu yapamamasıydı. Volkan Şen bu özelliğini yıllardır değiştiremedi. Topla harika işler yapıyor, pozisyona giriyor ama ya son vuruşu çok kötü yapıyor ya da yanlış tercih kullanıyor. Volkan Şen artık tecrübeli bir futbolcu. Bu nedenle pozisyonları böyle cömertçe harcaması kendisine yakışmıyor. Üstelik takımına skor üstünlüğünü kazandıramaması yüzünden Fenerbahçe de sıkıntılı anlar yaşıyor.
Nitekim sarı- lacivertliler, Gaziantepspor gibi zayıf bir takım karşısında 80.dakikaya geldiğimizde ancak 1-0’lık skor üstünlüğü sağlayabilmişlerdi. Daha sonra
Vodafone Arena’daki ilk derbi gerçekten de nefesleri kesti. Maça hızlı başlayan taraf Beşiktaş’tı. Fakat Galatasaray’ın maça iyi hazırlandığı her halinden belli oluyordu. Sarı- kırmızılılar oldukça iyi konsantre olmuşlardı ve özellikle ilk yarıyı hatasız oynadılar. Her zaman sıkıntı yaşadığı defansta bile sağlam durmayı başaran Galatasaray, erken gelen gol sayesinde rakibi üzerinde psikolojik baskı da kurmayı başardı.
Hem Galatasaray hem de Beşiktaş, atak yönü olarak sağ kanadı tercih ettiler. Bununla birlikte Atiba ve Gökhan İnler’in yine yan yana oynamaları, Oğuzhan ve Olcay’ın oldukça etkisiz olmaları Beşiktaş’ın ciddi bir pozisyon bulmasını engelledi.
Bruma’nın muhteşem golü Galatasaray’ın ilk yarıyı 2-0 önde kapatmasını sağladı. Ancak Şenol Güneş’in ikinci yarının başında yaptığı değişiklikler bu devrede çok daha baskılı bir Beşiktaş izlememize neden oldu. Bu nedenle ikinci yarının tamamına yakını Galatasaray yarı sahasında oynandı.
İlk yarıda yere sağlam basan Galatasaraylı futbolcular ikinci yarıdaki Beşiktaş baskısı yüzünden bunaldılar. Riekerink’in oyuncu değişikliklerinde çok geç kalması Galatasaray’ın sahadan beraberlikle ayrılmak zorunda kalmasına neden oldu.
Fenerbahçe yönetiminin yaptığı büyük hatalar yüzünden sarı- lacivertliler ancak ligin dördüncü haftasında galibiyetle tanışabildiler.
Fenerbahçe ile ilgili yazdığım son yazımda sarı- lacivertlilerin 4-4-2 şeklinde sahaya çıkmaları gerektiğini ifade ederek kanat bindirmelerinin önemine değinmiştim. Advocaat, takımını Kasımpaşa karşısına yine aynı düzende çıkarttı. Fakat orta üçlünün tamamen defans ağırlıklı oyuncular olmaları kafalarda soru işaretleri yarattı.
Gelgelim Fenerbahçe bu sefer doğruları yaptı. Rakibini kanat akınlarıyla alt etmeyi denedi ve de başardı. Kanatlarda oynayan Lens ve Volkan Şen maçın adamları oldular.
Tabi akınlar kanatlardan gelince ve Fenerbahçe maç daha 0-0 iken önde basmaya başlayıp da takım olarak ileri çıkınca orta sahadaki Fenerbahçeli futbolcular Kasımpaşa ceza sahasında rahat bir şekilde topla buluşma imkanı buldular. Nitekim hem Souza, hem de Ozan Tufan gol attılar.
Skor dezavantajına düşen ev sahibi takımın Fenerbahçe yarı sahasında topla daha çok oynama isteği sarı- lacivertlilerin kontra ataklarla üç gol daha bulmalarına neden oldu.
Advocaat’ın bir diğer doğrusu da maça Emenike ile başlamasıydı. İster beğenelim, ister beğenmeyelim
Akhisar deplasmanına nispeten rotasyonlu bir kadroyla çıkan Beşiktaş, genelinde rölantiyede götürdüğü maçı yeni transferlerinin tabelaya yaptığı etkiyle kazanmasını bildi.
Beşiktaş maça çok iyi başladı. Nitekim kısa sürede de golü buldu. Talisca ile gelen bu gol futbol dersi olarak incelenmeli. Gökhan İnler’in topu alışı, hemen tek topla Talisca’yı görmesi ve Talisca’nın yaptığı koşu ve gol vuruşu futbolun aslında ne kadar basit bir oyun olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Beşiktaş’ın golünden sonra oyunda etkinlik ev sahibi Akhisar’a geçti. Orta sahada daha hakim gözüken yeşil- siyahlılar, Beşiktaş yarı sahasında çok fazla gözükseler de bu etkinliği ciddi bir pozisyona ve gole dönüştüremediler.
Beşiktaş’ın orta sahada üstünlüğü kaybetmesinde Atiba ile Gökhan İnler arasındaki uyumsuzluğun etkili olduğunu düşünüyorum. Bu uyumsuzluğu Benfica maçında da görmüştüm. Bu futbolcuların ikisi de birebir ele alındığında başarılı isimler. Nitekim Gökhan İnler, Talisca’nın golünde güzel bir asist yaptı. Fakat yan yana gelince bir uyumsuzluk yaşıyorlar. Bu da rakip takımların Beşiktaş orta sahasını kolay geçmelerinde etkili oluyor.
Oyun üstünlüğünün Akhisar’a geçmesinde siyah-
Yine artık alıştığımız bir Fenerbahçe maçı izledik. Hatta neredeyse Bursaspor maçının tekrarı gibiydi. Tek fark Kjaer’in Fenerbahçe’ye can veren golüydü.
Fenerbahçe yönetimin sezon başında yaptığı hataların bedelini ödüyor. Kadro mühendisliğinde yapılan yanlışlar ceremesini sahada gösteriyor. Advocaat’ın kimi yanlışları da buna eklenince işler iyice arapsaçına dönüyor.
Fenerbahçe pas oyununu oynayamıyor, top yapamıyor. Özellikle orta sahada yaratıcı futbolcu yok. Salih Uçan şu anda bu beklentileri karşılayabilecek düzeyde değil. Böyle olunca da orta sahadan ileriye nitelikli toplar gitmiyor. Buna bir de santraforların formsuzluğu eklenince çıkmaz giderek büyüyor.
Fenerbahçe gerek şu ana kadar ligde karşılaştığı rakipler, gerekse de UEFA Avrupa Ligi’nde karşılaştığı Zorya takımı karşısında zor durumlara düştü ve geriye düşene kadar oyunda varlığını hissettiremedi. Bu takımlardan Başakşehir dışındakilerin sıradan rakipler olması işin vahametini iyice gözler önüne seriyor.
Dick Advocaat artık şunu anlamalı. Bu takım 4-3-3 ya da ona yakın bir sistemle oynarsa sıkıntı yaşar. Şu andaki orta saha ile oynayabileceğiniz yegane sistem 4-4-2’dir. Bunu da orta saha ağırlıklı ve
Beşiktaş, beraberlik amacıyla çıktığı Benfica karşısında maça iyi başladı. Fakat 12.dakikada hatalar zinciri sonunda gelen Benfica golü taşları yerinden oynattı. Çünkü Beşiktaş’ın bu golden sonra ritmi bozuldu. Orta sahada hakimiyet kuramayan siyah- beyazlılar ileri çıkmakta çok zorlandılar ve sadece Quaresma’nın kişisel becerisiyle etkili olmaya çalıştılar.
Şenol Güneş’in ikinci yarıda yaptığı değişiklikler Beşiktaş’ın sahada çok daha etkili olmasını sağladı. İlk olarak, etkisiz kalan Oğuzhan yerini Talisca’ya bıraktı. Evet, Oğuzhan ilk yarıda çok etkisizdi. Fakat bunun temel nedeni genç futbolcunun oynadığı pozisyondan kaynaklanıyordu. Aslında ilk yarıda çok top kaybına neden olan ve Atiba ile uyumsuz bir görüntü sergileyen Gökhan İnler, Talisca ile değiştirilebilir ve Oğuzhan, Atiba’nın yanına yani alışık olduğu yere geçip daha verimli olabilirdi. Fakat Şenol Güneş, Gökhan İnler’i sahada tutmayı tercih etti. Elbette Oğuzhan’ın bir sakatlığı varsa bir şey diyemem. Lakin Oğuzhan sahada kalsa daha iyi olabilirdi.
Diğer bir değişiklik saha içinde oldu. Caner sol beke geçince daha verimli oldu. Önce sol, sonra sağ öne geçen Adriano doğal olarak uyum sağlayamadı ve yerini Cenk
Milli maç arasından sonra gözlerini Kayserispor- Galatasaray maçına çeviren futbolseverler büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Çünkü iki takım da futbol adına ortaya bir şey koyamadı. Böyle olunca da temposuz ve sıkıcı bir maç izlemek zorunda kaldık.
Galatasaray rakibine önde basmadığı gibi Kayserisporlu futbolcuların rahatça top yapmasına da izin verdi. Gerçekten de Kayserisporlu futbolcular kendi yarı sahalarında da, Galatasaray yarı sahasında da ciddi bir müdahaleye maruz kalmadılar. Fakat onların da durumu Galatasaray’dan farksız olmadığı için bir taneden başka gol atamadılar ve maçı kazanamadılar.
Galatasaray, golü bulduğu 12.dakikadan sonra oyundan iyice düştü. Bundan sonra Kayserispor, rakibine göre oyunda daha üstün olan taraftı. Fakat bu üstünlük futbol anlamında ciddiye alınabilecek bir üstünlük değildi ve pozisyona yansımadı.
Gerçekten de sahada Fenerbahçe maçındaki görüntüsünü aratan bir Kayserispor vardı. Bunun temel nedeni Hakan Kutlu’nun Umut Bulut tercihi nedeniyle Kayserispor’un daha farklı bir şekilde sahada yer almasıydı. Bu tercih, ev sahibi takımı orta sahada eksik bıraktı.
Riekerink’in ikinci yarının başında yaptığı değişiklikler topun daha çok
Fenerbahçe tel tel dökülüyor. Sarı- lacivertliler, kendi sahalarında gencecik Kayserispor karşısında uzatmalarda attıkları golle beraberliği kurtardılar. Bu durum bile Fenerbahçe’nin halini özetlemeye yetiyor.
Dick Advocaat, önde basan ve hızlı oynayan bir Fenerbahçe istiyor. Ancak takımın bunları yapacak gücü yok. Pereira’nın takımın üzerinden nasıl silindir gibi geçtiği açıkça görülüyor. Elbette bugünlerin temel sorumlusu Fenerbahçe yönetimidir. Daha önce de belirttiğim gibi Fenerbahçe yönetimi, Vitor Pereira ile Türkiye Kupası sonrasında yollarını ayırmalıydı. Pereira ile devam etmeye karar vermek ve hazırlık döneminde takımı yine ona emanet etmek çok büyük bir hataydı. Fenerbahçe işte şimdi bunun bedelini ödüyor.
Gerçekten de sarı lacivertliler rakiplerine önde basamıyorlar, pres yapamıyorlar, tempolu oyun yok, ayağa pas yapamıyorlar, futbolcuların fizik güçleri ve kondisyonları çok zayıf. Daha da önemlisi futbolcular formsuz ve kendilerine güvenlerini kaybetmişler. En iyi örnek kaleci Volkan. Tutacağı topu yumrukluyor.
Kayserispor ise organize oynamayı başardı. Sarı- kırmızılılar, Fenerbahçe yarı sahasında rahatlıkla top yaptılar. Neredeyse hiçbir Kayserisporlu