Öncelikle Cumhuriyetimizin 93.yılını kutluyor, Atatürk ve silah arkadaşlarını sevgi ve saygıyla anıyorum.
Beşiktaş’ın puan kaybettiği haftada Adanaspor maçı Galatasaray için daha da önem kazanmıştı. Ancak sarı- kırmızılılar galibiyeti çok zor elde ettiler.
Evet, Sneijder’in yokluğu fazlasıyla hissedildi. Ancak Galatasaray artık durarak oynamayı bırakmalı. Sarı- kırmızılılar ilk yarıda yavaş ve durarak oynadılar. Sürekli enlemesine pas yaptılar. Tamam, belki bu şekilde topa daha çok sahip oldular ama pozisyona giremediler.
Galatasaray, özellikle Eren ve Podolski’nin de dinamik oyuncular olmaması nedeniyle bu oyun sistemiyle resmen çıkmaza girdi. Oysa Galatasaray’ın yapması gereken oyunu iyice kanatlara yayarak Adanaspor defansını açmak ve ortalarla Eren’i topla buluşturmaktı. Fakat ilk yarıda sadece Sabri birkaç defa cılız da olsa orta denemesi yaptı.
Galatasaray, ikinci yarıda oyunu hızlandırınca sonucunu da almaya başladı. Riekerink’in yaptığı değişiklikler de doğruydu. Orta sahada Tolga çok çalışıyor olabilir. Selçuk’la da uyumu iyi. Ama orta saha oyuncularından bitirici ara paslar atmaları bekleniyor. Oysa Tolga da, Selçuk da bunu yapamıyorlar. Fakat De Jong bu
Ankara’da Gençlerbirliği karşısında sahaya çıkan Beşiktaşlı futbolcuların akıllarının Napoli maçında olduğu çok belliydi. Hatta teknik heyetin bile aklı o maçtaydı ki, tek orta saha oyuncusu olmayan bir kulübeyle Ankara’ya gelindi.
Kısacası Gençlerbirliği maçının özellikle ilk yarısındaki kötü Beşiktaş’ın temelleri daha İstanbul’da atılmıştı. Oyuncular lig maçına konsantre edilemediği gibi yukarıda da belirttiğim gibi Atiba, Gökhan İnler ve Oğuzhan riske edilmek istenmedi. Savunmaya dönük tek orta saha Necip’ti. O da henüz 15.dakikada sakatlanıp çıkmak zorunda kalınca zaten sahada yokları oynayan Beşiktaş’ın bütün kimyası bozuldu.
Gerçekten de Rhodolfo’nun oyuna girmesiyle Beşiktaş defansı domino taşı gibi kaydı. Bir de üzerine kaleci Fabri’nin ikramıyla gelen Gençlerbirliği golü siyah- beyazlıları iyice dibe itti.
Şenol Güneş’in ikinci yarıya Olcay’ın yerine Aboubakar ile başlaması ve saha içerisinde yaptığı değişiklikler Beşiktaş’ın kendisine gelmesine neden oldu. Nitekim 49.dakikada Ahmet Oğuz’un boğazına attığı dirsek hakemler tarafından görülmesine rağmen kırmızı kart gösterilmeyen Quaresma’nın 51.dakikadaki ortasında Talisca skora denge getirdi.
Beşiktaş, bundan
Atiker Konyaspor maçı öncesi Fenerbahçe’deki en büyük sürpriz, İsmail Köybaşı’nın sol açık olarak ilk on birde oynamasıydı. Sistem değişikliğine giden Advocaat, Lens, Robin van Persie ve Emenike gibi üç hücumcunun yanında İsmail Köybaşı’nı oynatarak güvenli bir futbol oynatacağının sinyalini de verdi.
Gerçekten de ilk yarıda iki takım da savunma güvenliğini ön plana çıkaran bir oyun ortaya koyunca oldukça sıkıcı bir 45 dakika izledik. İlk yarıdaki tek şut Emenike’nin penaltı vuruşuydu.
Aykut Kocaman’ın ikinci yarıya iki değişiklikle başlaması Atiker Konyaspor’un topa daha çok sahip olup oyunda daha etkin olmasını sağladı. Ancak yeşil- beyazlılar bu etkinliği pozisyona dönüştüremediler. Fenerbahçe de net bir pozisyon dışında verimli olamadı. Böylece ilk yarıya göre biraz daha hareketlenen bu devrede de skor değişmedi.
Aykut Kocaman’ın taktik anlayışını zaten herkes biliyor. Ancak Advocaat da, alınan kötü sonuçlar üzerine siteminde değişikliğe gitmek zorunda kaldı. Bu değişikliğin bir veya birkaç maçla mı sınırlı olacağı, yoksa ligin ilk yarısının sonuna kadar devam mı edeceğini birlikte göreceğiz.
Fenerbahçe için önemli olan güzel futboldansa kazanmaktı. Bu üç puan sarı-
Galatasaray’ın geçen hafta oynadığı Gençlerbirliği maçıyla ilgili yazdığım yazıda maçın kahramanının yine Muslera olduğunu belirtmiş ve ‘’ çekirge her zaman sıçrayamaz ‘’ diyerek yazıyı bitirmiştim. Nitekim çekirge bu hafta Trabzonspor karşısında, hem de kendi sahasında sıçrayamadı.
Maçın genelinin Trabzonspor kalesinde oynandığı bir gerçek. Lakin Galatasaray bireysel girişimlerle gol şansı yaratabildi ve bunlarda da Trabzonspor savunması ile kalecisini geçemedi.
Esasen maça konuk takım daha iyi başladı. Galatasaray’ın orta sahayı geçerken çok zorlandığı görüldü. Nitekim yine çıkarken Carole’ün kaptırdığı top, gol olarak Galatasaray filelerine gitti.
Trabzonspor’un bundan sonraki en büyük şanssızlığı, golde de büyük payı olan Castillo’nun sakatlanarak çıkması oldu. Nitekim bordo- mavililer bu dakikadan sonra bir daha rakip kaleye gidemediler.
Evet, maç 25.dakikadan itibaren Trabzonspor yarı sahasında adeta tek kale oynandı. Galatasaray’ın özellikle ikinci yarıdaki hırsı, iştahı ve mücadelesi gerçekten güzeldi. Ama yukarıda da belirttiğim gibi aynı şeyi oyun için söyleyemem. Bütün tehlikeler başta Bruma olmak üzere bireysel yeteneklerin sergilenmesiyle gelişti.
Riekerin
Dün gece Fenerbahçe’nin Manchester United maçını izleyenler özellikle ilk yarıda Fenerbahçe adına gerçekten büyük bir eziyet yaşadılar.
Dick Advocaat sahaya doğru bir kadroyla çıkmıştı. Sahaya yayılışı da doğruydu. Ama futbolcuların beceriksizlikleri her şeyi berbat etti. Profesyonel futbolculara yakışmayacak hatalar yaptılar. Özellikle defansta yapılan hatalar çok amatörceydi. Ancak acemilerin yaptıracağı penaltılar, Kjaer’in rakibe gönderdiği top zaten skoru bir anda 3-0’a taşıdı. Özellikle Kjaer gibi bir futbolcunun böyle hatalar yapması kalitesine yakışmadı. Zaten Advocaat da ikinci yarıda Kjaer’i Emenike ile değiştirdi.
Her ne kadar Fenerbahçe bu yarıda da gol yese de Emenike’nin oyunda olması Manchester United defansını rahatsız etti. Fenerbahçeli futbolcular belki de bunun etkisiyle 4-0’dan sonra skoru kabullenmemecesine rakiplerinin üzerine gitmeye başladılar. İkinci yarıdaki futbol sistemli olmasa da, Fenerbahçeli futbolcuların direnişleri ve mücadeleleri güzeldi. Nitekim bu mücadele Robin van Persie ile bir golün gelmesini sağladı.
Manchester United’a yenilmek yadırganamaz. Ama bu Manchester karşısında oynanan oyun ve alınan skor eleştiriyi hak eder. Çünkü
Galatasaray, zorlu Gençlerbirliği deplasmanında da yine kalecisi Muslera sayesinde üç puanı kurtardı.
Evet, Galatasaray maça iyi başladı ve nitekim 13.dakikada Bruma ile de 1-0 öne geçmeyi başardı. Fakat 30.dakikadan sonra oyunun kontrolü tamamen Gençlerbirliği’ne geçti.
İkinci yarıda da değişen bir şey olmadı. Gençlerbirliği atakları yüzünden Galatasaray geriye yaslandıkça yaslandı. Kalesinde de pek çok tehlikeli pozisyon yaşadı. Ancak bu pozisyonlarda sahneye yine Muslera çıktı ve yaptığı inanılmaz kurtarışlarla sarı- kırmızılıların Ankara deplasmanından üç puanla dönmesini sağladı.
Kısacası, Galatasaray’ın ilk 30 dakika dışındaki futbolu son derece kötüydü. Sneijder’in yokluğu oldukça hissedildi. Josue, gol pozisyonu dışında çok etkisiz kaldı. Yasin, diğer maçlara göre daha etkisiz gözükürken sadece Bruma ileride tehlike yaratabilecek isim olarak kaldı.
Riekerink de son bölümde ikinci golü bulmak yerine skoru korumayı düşündü ve sahaya Hamit’i sürdü.
Galatasaray’ın bir oyun sistemi var ve Riekerink buna bağlı kalmaya çalışıyor. Sakat futbolcular da Hollandalı hocanın elini kolunu bağlıyor. Fakat Riekerink, zamanında yapacağı değişikliklerle biraz daha etkili
Türk Milli Takımı’nın Fatih Terim’in sahaya sürdüğü skandal kadro ve skandal taktiksel diziliş nedeniyle özellikle ilk yarıda başarılı olmasını beklemek büyük bir hayaldi. Stoperler uyumsuzdu, bloklar arasında büyük kopukluklar vardı, Hakan Çalhanoğlu verimsiz olacağı bilindiği halde sol kanada hapsedilmişti ve maça çift santraforla başlayarak da takımın sahada resmen dokuz kişi kalması sağlanmıştı.
Bütün bunların kaçınılmaz sonucu olarak Türk Milli Takımı 27 dakikada 2-0 mağlup duruma düştü. Üstelik bu skor dezavantajından sonra da yeni bir oyun planı üretilmedi. Fatih Terim, taktiksel müdahale yerine hala topu ileri gönderip gol arama stratejisini sürdürdü. Neyse ki, Tanrı yardım etti ve Hakan Çalhanoğlu’nun kullandığı duran top sonrası Ozan Tufan ile gol, soyunma odasına ümitli dönülmesini sağladı.
Fatih Terim’in ikinci yarının başında yaptığı değişiklikler takımı biraz hareketlendirse de bu değişikliklerin % 100 doğru olduğunu iddia edemeyiz. Hakan Çalhanoğlu’nun sol kanattaki hapsi devam ediyordu ve tüm taktik hala topu bir an önce rakip sahaya göndermek üzerine kuruluydu.
Türkiye bu bölümde etkili gözüktüyse bunun nedeni oyuncuların hırsı, skoru kabullenmemeleri ve
Şampiyonlar Ligi yorgunu Beşiktaş, Rize’de rotasyonlu bir kadroyla sahaya çıktı. Anlayamadığım ise Şenol Güneş’in bu kadar rotasyon içerisinde hala Kerim Frei’ya şans vermemesi oldu. Elbette futbolcuların durumunu en iyi bilen kişi Şenol Güneş’tir. Fakat belki maça Kerim ile başlansaydı özellikle ilk yarıda kanatlarda daha etkin olunabilirdi.
Gerçekten de siyah- beyazlılar ilk yarıda Olcay ve Ömer ile kanatları kullanamadılar. Sadece Caner sol kanada hareketlilik getirdi. Ömer santrafor olduğu için sağ kanatta etkili olamamasından dolayı onu eleştiremem. Ama Olcay uzun zamandır çok formsuz. Şenol Güneş’e Kerim Frei sitemim de biraz bundan kaynaklanıyor.
Bununla birlikte gerek ilk yarıda, gerekse de ikinci yarıda maçın mutlak hakimi Beşiktaş’tı. İstisnasız bir şekilde 94 dakikanın neredeyse tamamı Çaykur Rizespor yarı sahasında oynandı. Bununla birlikte ilk yarıda kanatlarda yaşanan sıkıntılar, ikinci yarıdaysa yapılan basit hatalar siyah- beyazlıların gol bulmasını engelledi.
Şenol Güneş maç içerisinde gol bulmak adına elinden geleni yaptı. Tecrübeli teknik adam maç içerisinde beş defa oyuncuların yerlerini ve taktiği değiştirdi. En sonunda Adriano, 90+3’de attığı