Torku Konyaspor- Beşiktaş maçı futbol açısından güzelliklere sahne oldu. Öncelikle maçta iki bayan hakemin görev alması çok sevindiriciydi. Umarım bayan hakemler böyle formalite maçlarının dışında da Süper Lig’de görev almaya devam ederler.
Diğer güzel olay, Torku Konyasporlu futbolcuların şampiyon Beşiktaş’ı sahaya çıkarken alkışlamalarıydı. Futbolumuzda böyle güzellikleri görmek istiyoruz. Konyasporlu futbolcuları ve bu alkışa onay veren herkesi tebrik ediyorum.
Beşiktaş, bu formalite maçına rotasyonlu bir kadroyla çıktı. Siyah- beyazlılar Sosa ile öne geçmeyi başarsalar da, oyun disiplinini bir an olsun bırakmayan Torku Konyaspor arka arkaya attığı iki golle maçı kazanmayı başardı. Beşiktaş’ta kaleci Boyko’nun yine hatalı goller yediğini belirtmek istiyorum.
Beşiktaş’ta rehavet söz konusuydu. Torku Konyaspor ise Aykut Kocaman’nın karakterini sahaya yansıttı ve disiplini elden bırakmadı. Bununla birlikte ilk yarısı gollere rağmen sıkıcı, ikinci yarısı biraz daha hareketli bir formalite maçı izledik.
İşte bu nedenlerle formalite maçının üzerinde durmanın fazla bir anlamı yok. İki takım da iyi bir sezon geçirdiler. Aykut Kocaman, Torku Konyaspor’u çok iyi yerlere
Öncelikle 97 yıl önce 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgali sırasında hayatını kaybeden binlerce insanımızı ve şehit gazeteci Hasan Tahsin’i sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Yeniden futbola dönersek, beklenen oldu ve Osmanlıspor’u 3-1 mağlup eden Beşiktaş şampiyonluk ipini göğüslemeyi başardı. Bu başarıda emeği olan herkesi kutluyor ve tebrik ediyorum.
Beraberliğin bile şampiyonluk için siyah- beyazlılara yettiği karşılaşmaya konuk Osmanlıspor daha iyi başladı. Rakibini karşı sahada baskıyla karşılayan Ankara temsilcisi, Beşiktaş’ın oyun kurmasını engelledi.
Fakat Beşiktaş, 11.dakikadan sonra şampiyonluk hırsının da verdiği istekle oyunun kontrolünü eline almayı başardı ve arka arkaya iki gol atarak kupayı ucundan tuttu. İkinci yarının başında Gomez ile gelen gol ise Beşiktaş’ı rahatlattı.
Osmanlıspor’un 70.dakikadan sonra baskılı oynamaya başlaması karşısında Şenol Güneş, Necip’i hemen sahaya sürmeliydi. Nitekim Osmanlıspor 74.dakikada Webo ile gole ulaştı ve hemen ardından Oğuzhan yerini Necip’e bıraktı.
Beşiktaş, son on dakika top çevirmeyi tercih etti ve şampiyonluğu kucakladı.
Bu arada kaleci Tolga’nın ilk yarıda bir karşı karşıya pozisyonu, ikinci yarıda da ceza
PTT 1. Lig’in kapanış haftasında Altınordu ile Karşıyaka İzmir derbisinde karşı karşıya geldiler. Gelgelelim Karşıyaka’nın iki hafta önce küme düşmeyi garantilemesinden dolayı bu derbi İzmir futbolu adına oldukça buruk bir derbi oldu.
Altınordu’nun orta sıralarda yer almayı, Karşıyaka’nın ise küme düşmeyi maç öncesinde garantilemelerinden dolayı bu derbiyi teknik ve taktik açıdan yorumlamak son derece anlamsız olacaktır. Zaten iki takım da gençlerden kurulu kadrolarla sahaya çıktılar. Hatta Karşıyaka sadece 14 futbolcu getirmişti maça.
Elbette bir İzmirli olarak gönlüm böyle derbilerin şampiyonluk derbileri olması yönünde. Fakat maalesef yine böyle olmadı. İzmir futbolu bu sezon bir takımının daha küme düşmesini izlemek zorunda kaldı.
İşin ilginç tarafı Karşıyaka’nın sezona şampiyonluk parolasıyla başlaması. Böyle bir tezat olur mu? Sezona şaşalı transferler yaparak şampiyonluk parolasıyla başla ama ligi son sırada bitirerek küme düş!
Gerçi biz İzmir futbolunda böyle şeylere alışığız. Çünkü İzmir kulüplerinin yöneticileri kulüp yönetme ve planlama işini bir türlü öğrenemedikleri için böyle şeyleri sık yaşıyoruz. Ancak burada Altınordu kulübünü ayrı tutmak istiyorum.
Fenerbahçe erkek basketbol takımı için büyük final Cuma günü başlıyor. Real Madrid’i eleyerek Turkish Airlines Euroleague Final Four’a kalma başarısını gösteren sarı- lacivertli takıma Final Four’da başarılar diliyorum.
Şunu da en baştan belirtmek istiyorum. Fenerbahçe’nin Final Four’da alacağı dereceden çok oraya katılabilmesi önemliydi.
Daha önce de yazdığım gibi Fenerbahçe’nin basketboldaki başarısı bir ekip işine dayanıyor. Kulüp, basketbol şubesinin sponsorluk da dahil olmak üzere pek çok işini Ülker Grubuna tevdi etmiş. Bunun dışında basketbol şubesi gayet profesyonelce yönetiliyor. Akılcı transferler yapılıp yol haritaları belirleniyor. Şüphesiz takımın başında bulunan baş antrenör Zeljko Obradovic’in katkısı da yadsınamaz.
Oysa aynı Fenerbahçe basketbolla kıyaslanamayacak ölçüde fazla yatırım yaptığı futbolda istediği sonucu alamadı. Henüz matematiksel olarak garantilenmese bile Pazar gecesi bir futbol mucizesi olmazsa Beşiktaş’ın şampiyonluğunu konuşuyor olacağız.
Futboldaki bu başarısızlığın nedenlerini de defalarca belirttim. Fakat yine kısaca tekrarlamak gerekirse futbolun basketbol gibi organize bir şekilde yürütülmediğini, tek adam, yani Başkan ve sadece
Medipol Başakşehir maçından önce Fenerbahçeli futbolcuların her hallerinden motivasyonlarının ve enerjilerinin düşük olduğu belli oluyordu. Belli ki, Beşiktaş’ın Galatasaray karşısındaki galibiyeti sarı- lacivertli futbolcuları çok olumsuz etkilemişti. Maçta da bu olumsuz etkinin izlerini gayet net bir şekilde gördük.
İlk yarıda rakibine önde basan, orta saha üstünlüğünü eline alan ve Volkan Şen ile Alper’e bekleri tarafından adım attırmayan Başakşehir sahanın hakimiydi. Buna rağmen çok sıkıcı bir ilk yarı izledik.
İlk yarının sonları ve ikinci yarının başlarında Emre Belözoğlu’nun oyundan düşüşünün de etkisiyle orta saha üstünlüğü Fenerbahçe’ye geçince sarı- lacivertliler ileride etkili olmaya başladılar. Abdullah Avcı bunun üzerine oyuna hemen müdahale etti ve 59.dakikada Emre Belözoğlu’nu çıkartıp Hakan Özmert’i oyuna aldı. Nitekim bu değişiklikten bir dakika sonra Alves’in hatasıyla ilk golü, beş dakika sonra da ikinci golü buldu.
Aslında 0-0’lık ilk yarının ardından kaybedecek hiçbir şeyi olmayan Vitor Pereira, ikinci yarıya kendince radikal (!) değişikliklerle başlayabilirdi. Örneğin ikinci devreye Fernandao ve Ozan Tufan ile çıkabilirdi. Ama Vitor Pereira, Alper
En sonda söylenecek sözü en başta söylemek gerekirse iki teknik direktörün futbol anlayışları ve tercihleri derbide galibi belirledi.
Beşiktaş, her zamanki kadrosuyla sahaya çıktı. Hatta Şenol Güneş, daha fazla verim aldığı Tosic’i Alexis’in yerine stoperde oynatmaya devam etti.
Riekerink ise uzun zamandır kulübede unutulan Linnes’i Beşiktaş karşısında sağ bekte görevlendirirken sağ açıkta Sabri’yi, santraforda ise yine Podolski’yi oynattı. Kısacası Galatasaray’ın daha en baştan sahaya çıkan kadrosu yanlıştı. Oysa Riekerink’in yapması gereken sağ bekte Linnes’in maç eksikliğini göz önüne alarak Sabri’yi, sağ açıkta Podolski’yi ve santraforda da Umut’u oynatmaktı. Tamam, Sabri elinden geleni yaptı ama sahada Podolski, kulübede ise Olcan ve Sinan Gümüş varken sağ açıkta Sabri’yi oynatmak ne kadar doğru sayılabilir? Kaldı ki, Podolski de, santrafor oynayamadığı için top almak adına çok fazla geriye ve kanatalara gelince Galatasaray adeta santraforsuz oynadı.
Bütün bu hatalara rağmen ilk yarıda daha iyi olan taraf ev sahibi Galatasaray’dı. Bunun nedenleri sarı- kırmızılı futbolcuların orta saha üstünlüğünü ellerine geçirmeleri, Beşiktaş’ın kaliteli ayaklarına topla oynama
Malum, PTT 1. Lig’de Play Off umudu da kalmayan Göztepe, şimdiden önümüzdeki sezonun hazırlıklarını yapıyor. Buna kimsenin itirazı yok. Fakat taraftarların gururunu da düşünerek bu geçiş dönemini zamana yayarak yapmak gerekir.
Mehmet Aurelio, yine gençlere şans vermeyi sürdürdü. Kalede Göktuğ, orta alanda ise İsmail Köse ve Salim İyik şans buldular. Gençleri oynatarak kazanmak elbette çok güzel. Ben özellikle İsmail Köse’yi beğendim. Kaleci Göktuğ, maç içerisinde çok önemli müdahaleler yaptı. Ancak ciddi hatalar da yaptı. Salim ise bence ilk yarı sonunda çıkmalıydı. Genç Salim maçın son bölümünde baskıyı kaldıramadı ve sağ alanda çok gereksiz fauller yaptı. Nitekim 90+5’de gelen Alanyaspor golü de yine bu futbolcunun yaptığı gereksiz faul sonucunda oluştu.
Bu arada bu golde kaleci Göktuğ’un da hatalı çıktığını, fakat kendisine açık bir şekilde faul yapıldığını ve hakemin de bu faulü vermediğini belirtmem gerekiyor.
Mehmet Aurelio’nun düşünmesi gereken bir diğer konu da Alanyaspor ile oynadıkları olmalıydı. Rakip takım ikincilik iddiasını sürdürebilmek için Göztepe maçını mutlak kazanmak zorundaydı. O nedenle Aurelio, gerek ilk on bir, gerekse de maç içindeki oyuncu
Ziraat Türkiye Kupası’nda beklenen oldu ve 3-0’ın rövanşında Torku Konyaspor’u 2-0 mağlup eden Fenerbahçe, finalde Galatasaray’ın rakibi oldu.
Pereira, ilk maçın sonucundan dolayı rövanş maçına ciddi bir rotasyon ile çıktı. İlginç olan Aykut Kocaman’ın da takımını rotasyonlu bir kadroyla sahaya sürmesiydi. Yani konuk takımın da ilk maçın skorundan dolayı final için pek fazla umudu yoktu.
Nitekim ilk yarı futbol anlamında çok sıkıcı geçti. Torku Konyaspor zaten yavaş oynayan bir takım. Fenerbahçe de buna uyup tempoyu düşürünce formaliteden bir ilk yarı izledik.
Fenerbahçe’nin ikinci yarıya golle başlaması maçın tempo kazanmasına neden oldu. Aykut Kocaman da kendi takımında bu yönde değişiklikler yapınca ikinci devre futbol açısından göz doldurdu. Futbolseverlerin pozisyonlar izleme şansına sahip oldukları bu yarıda ilk golü atan Fernandao, bir de penaltıdan fileleri havalandırınca maçın skoru da belli oldu.
Pereira’nın ikinci yarıda Ramazan ve Uygar gibi gençleri sahaya sürmesi çok doğru hareketlerdi. Mehmet Topal’ı stopere çekmekte de haklıydı, ancak bu nedenle bazı sıkıntılar yaşadı. Volkan Şen, her zamanki gibi etkiliydi. Bekleneni veremeyenlerin başında ise yine