Futbol çok basit bir oyun. Fakat nedense teknik direktörler kimi zaman bu oyunu zorlaştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Aynen Riekerink’in yaptığı gibi. Gerçi Galatasaray’da kadroyu Sneijder mi, yoksa Riekerink mi yapıyor bilmiyorum. Fakat ligde yaşanan onca puan kaybına rağmen hala aynı yanlışlarda ısrar etmenin de çok mantıklı olduğunu sanmıyorum.
Stoper Semih’ten sağ bek yaratma ısrarı devam ederken sağ beklerden Linnes ve diğer alternatif Tarık kulübede. Sabri sağ önde oynuyor. Sağ önde oynaması gereken Podolski ise yine ısrarla santraforda oynatılıyor. Uzun zaman sonra golle tanışan santrafor Umut ise kulübede.
Galatasaray, böylece bir anlamda kendi kendine oyunu riske etmiş oluyordu. Nitekim maça da ev sahibi takım çok hızlı başladı. Fakat arkada bu kadar açık bırakmanın cezasını da kalesinde gol görerek ödedi. Emre de umarım attığı bu golle biraz olsun kendisine gelir.
Uzun zamandır oynamayan, kupa maçlarına saklanan ve bundan dolayı da maç eksikliği bulunan Sneijder maalesef 25 dakika dayanabildi. Bu dakikada sakatlıktan dolayı yerini Olcan’a bırakmak zorunda kaldı. Böyle giderse Galatasaraylıların bu sezon bir daha Sneijder’i izlemeleri zor gibi
PTT 1. Lig’de Denizlispor ile Karşıyaka arasında oynanan Ege derbisi, iki takımın da düşme hattında olmasından dolayı daha fazla önem kazanmıştı. Maç öncesinde Karşıyaka 22 puanla ligin son sırasında bulunurken Denizlispor ise 29 puanla 16.sırada yer alıyordu.
İki takım da konumlarından dolayı maça temkinli başladılar. Ancak dakikalar ilerledikçe daha organize olduğu görülen Denizlispor, Karşıyaka kalesinde tehlikeler yaratmaya başladı.
Denizlispor’a kıyasla futbolcuların aralarındaki uyumsuzluk oldukça net gözüken Karşıyaka ise maça bir puan hedefiyle çıktığını daha maçın başında belli etti. Nitekim yeşil- kırmızılılar koskoca ilk yarıda tek pozisyona girebildiler. Denizlispor ise biraz dikkatli ve son vuruşlarda biraz becerikli olsa rahatlıkla en az iki farklı üstünlük sağlayabilirdi.
Aynı durum ikinci yarıda da devam etti. Fakat Karşıyakalı futbolcuların ikinci yarıda özellikle defans anlamında yere daha sağlam bastıkları ve doğru işler yaptıkları görüldü. Yine de pozisyona giren taraf hep ev sahibi Denizlispor’du. Karşıyaka sadece 77.dakikada Gökhan Ünal ile inanılmaz bir gol kaçırdı. Gökhan Ünal gibi bir futbolcunun o pozisyonda daha hızlı olması gerekirdi.
Maçın
Zor bir fikstüre sahip olan Beşiktaş’ın, düşme hattındaki rakibi Sivasspor’u deplasmanda mağlup etmesi çok büyük bir önem taşıyor. Çünkü son haftalarda en tehlikeli rakipler düşme hattındaki takımlardır. Nitekim bu maç da Beşiktaş için çok kolay geçmedi.
Şimdi bunun nedenlerini ve zor gelen galibiyeti analiz edelim. Öncelikle Sivasspor oyun planını gol yememek üzerine kurmuştu. Puan cetvelinin maçtan önceki durumu Sivasspor için beraberliği karlı bir sonuç haline getiriyordu. Bu nedenle de kırmızı- beyazlılar özellikle ilk yarıda çok iyi kapandılar. Böyle olunca da Beşiktaş, istediği pasları ve topları yapamadı.
Fakat Sivasspor’un bütün defans hattının sakatlanması ev sahibi takımın planlarını alt üst etti. Oumari ve Boye’nin çarpışıp ikisinin de kafalarında kalın birer bandajla oynamak zorunda kalmaları dışında Sivasspor’un en önemli futbolcularından olan sağ bek Cicinho da sakatlandı ve 38.dakikada oyundan çıkmak zorunda kaldı. Çapraz bağlarının koptuğu söyleniyor ama umarım bu duyum yanlıştır. Kendisine acil şifalar diliyorum. Bu arada sol bek Emre Öztürk de 72.dakikada sakatlanıp çıkmak zorunda kaldı. Özetle Mesut Bakkal’a taktiksel değişiklik için tek şans kaldı. İşte
Bana ve pek çok spor yazarına göre ligimizin en iyi kadrosuna ve bu kadroyu doğru kullanamayan bir teknik direktöre sahip Fenerbahçe. Sarı- lacivertlilerin oynadıkları futbol, aldıkları sonuçlar ve puan cetveli de bu düşüncemizi doğruluyor. Beşiktaş çok büyük hatalar yapıp şampiyonluğu Fenerbahçe’ye kaptırsa bile bu düşüncem değişmeyecek.
Fenerbahçe’nin bu haftaki rakibi Mersin İdman Yurdu idi. Ligde son sırada bulunan, gündüz Kayserispor’un Kasımpaşa’yı yenmesi üzerine ligde kalma umutları iyice azalan, sakat ve cezalı futbolculardan dolayı kadro kurmakta bile zorlanan bir Mersin İdman Yurdu. Düşünün ki Ümit Özat çaresizlikten daha çocuk yaştaki Gökhan’ı stopere yerleştirmek zorunda kalmış. Yani Fenerbahçe’nin rakibi için takım demek bile çok zor. En doğru deyimiyle futbol oynamaya çalışan bir ekip.
Peki Vitor Pereira ne yapıyor? Maça Galatasaray karşılaşmasının kadrosuyla çıkıyor. Ortada yine Mehmet Topal- Souza, önlerinde Nani. Pereira bu sisteme iyi alıştı. Ezeli rakibine de, lig sonuncusuna da aynı sistem ve kadro. Korkunun gözünü seveyim!
Buna rağmen daha dokuz dakikada Volkan Şen’in kişisel gayretleriyle skor 2-0 olunca Fenerbahçe ilk yarıda skoru daha da arttırır,
Tamam, haydi bazı bahaneleri ben de kabul edeyim. Hakem çok kötüydü, Eto’o ikinci golü elle attı. Başka ne diyelim?
Eto’o ikinci golü elle attı ve bu ona hiç yakışmadı. Ama sadece buna sığınmak ne kadar doğru? Donk’un Eto’o’ya yaptığı penaltıyı vermeyen de yine aynı hakem değil mi? Öte yandan Antalyaspor’un elle attığı ikinci golden kısa bir süre sonra Galatasaray beraberliği yakalamadı mı? Öne geçme, hatta maçı kazanma şansı yok muydu? Donk’a ‘’ git rakibinin beline tekmeyi donk diye geçir ‘’ diye hakem mi söyledi?
Haydi, her şeyi bir kenara bırakıp açık açık konuşalım. Galatasaray’ı kim yönetiyor? Başkan Dursun Özbek mi, yönetim mi, Sneijder mi, Riekerink mi?
Galatasaray kafasına kupayı koymuş, başka bir şey de düşünmüyor. Bakın Sneijder ve Selçuk yine yok. Bu oyuncular, Antalya’ya neden getirilmediler? Tabi bahane hazırdır, sakattılar. Hayır! Galatasaray artık resmen maç seçiyor. Bu iki futbolcu Fenerbahçe maçından önce de yanılmıyorsam iki hafta oynatılmadılar. Yani Fenerbahçe maçına saklandılar.
Gerçekten de Fenerbahçe maçında oynadılar. Pek de varlık gösteremediler. Peki şimdi niye yoklar? Ben söyleyeyim, kupa maçına saklanıyorlar.
Peki, Galatasaray’ın önce
Geçen hafta derbide Karşıyaka’yı mağlup ederek Play Off yolunda ümitlenen Göztepe, hafta içi mesaisinde karşılaştığı Samsunspor’a 2-1 mağlup olarak büyük bir yara aldı.
Mehmet Aurelio’nun sahaya sürdüğü kadroda kaleci hariç sadece iki stoper savunmacıydı. Onun dışında bekler bile hücumcuydu. Nitekim sarı- kırmızılılar, maçın başlamasıyla birlikte bu özelliklerini sahaya yansıttılar. Göz Göz, oyunu rakip sahaya yıktı. Yani Göztepeli taraftarların uzun zamandır izlemek istedikleri Göztepe sahadaydı.
Fakat Göztepe bu kadar önde oynayınca Samsunspor, ani çıkışlarla Göztepe defansının arkasına attığı toplarda Ofoedu gibi hızlı adamlarıyla ciddi tehlikeler yarattı. Nitekim Samsunspor, bu futbolcunun iki şutunun ardından yine benzer pozisyonlarda iki penaltı kazandı ve 2-0 öne geçti. Bu penaltı kararlarından ilkinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Ancak Emre Aygün’ün neden olduğu pozisyon penaltıydı. Aynı şekilde Göztepe’nin Gençer ile bulduğu gol pozisyonundaki ofsayt kararı da doğruydu.
Göztepe, aynı futboluna ikinci yarıda da devam etti. Nitekim 55.dakikada kazanılan serbest vuruşta Gökhan Karadeniz skoru 2-1’e taşıdı.
Sarı- kırmızılılarda en açık biçimde sırıtan futbolcu
Sonucundan Beşiktaş’ın karlı çıktığı Galatasaray- Fenerbahçe derbisinde sonuca etki eden, daha doğrusu maça damga vuran isimler vardı. İsterseniz önce ev sahibi takımdan başlayalım.
Galatasaray Teknik Direktörü Riekerink, açık konuşmak gerekirse sahaya beraberlik için çıkmıştı. Sahaya çıkardığı kadrodan da, yaptığı ve yapmadığı değişikliklerden de bunu anlayabiliyoruz. Öncelikle üç sağ beki kulübede oturttu ve bu mevkide Semih’e yer verdi. Semih maç boyunca savunma anlamında başarılı oldu ama sarı- kırmızılılar bu kanattan neredeyse maç boyunca hiç ileri çıkamadılar.
Galatasaray, sahada hiçbir varlık gösteremedi. Sarı- kırmızılılar Selçuk’un volesi ve Podolski’nin sayılmayan golü dışında pozisyona giremedi. Riekerink’in yapması gereken 62.dakikada Emre’nin yerine Umut Bulut’u almak, Podolski’yi ise kanada geçirtmekti. Bu şansı 77’de Denayer sakatlanınca tekrar buldu. Koray yerine Umut’u oyuna alıp, Sabri’yi sağ beke, Semih’i stoper’e çekip Podolski’yi orijinal yeri olan sağ kanada, Umut’u da santrafora geçirebilirdi. Ama Riekerink’in kafasında galibiyet diye bir düşünce olmadığı için bu değişiklikleri yapmadı.
Riekerink’in asla oyundan çıkartamayacağı Sneijder, ofsayt
Vodafone Arena’nın açılışı gerçekten de futbol anlamında muhteşem oldu. Gerek Beşiktaş, gerekse de Bursaspor tam anlamıyla bir futbol ziyafeti verdiler. Nitekim heyecanın maç boyunca bitmediği karşılaşmada beş gol izledik. Tek olumsuzluk maçın sonunda çıkan olaylar ve kırmızı kartlardı.
Beşiktaş’ta dikkat çeken sağ bekte bu sezon ligde ilk defa Serdar Kurtuluş ile başlanmasıydı. Aslında geçen hafta Beck’in yaptığı hatalardan sonra bu karar benim için sürpriz olmadı. Yine de Beşiktaş’ın yediği gollerde sağ taraf sıkıntılıydı.
Fakat asıl sıkıntı yaşatan ve benim bu maçta beğenmediğim tek Beşiktaşlı olan sol bek İsmail Köybaşı idi. İsmail gerek hücumda, gerekse de defansta hatalar yaptı. Bence yerini Tosic’e 82.dakikada değil de ikinci yarının başında bırakmalıydı.
Esas olarak iki takım da maça iyi başladılar. Beşiktaş, muhteşem seyircisinin de desteğiyle rakip kaleyi ablukaya aldı. Fakat Bursaspor da sahaya kazanmak için çıkmıştı. Böyle olunca da çok zevkli bir mücadele ve 28 dakikada biri Beşiktaş’tan, diğeri Bursaspor’dan olmak üzere iki gol izledik. Bu arada Mario Gomez de Vodafone Arena’da ilk golü atan futbolcu olarak tarihe geçmeyi başardı.
İkinci yarı da çok hızlı