Terörle mücadele başta olmak üzere uluslararası her sorun ya da krizde ABD ve AB’den gelen çatlak sesler üzerine en bildik tartışmalardan birisi de ne? Türkiye kendini, haklılığını batıya yeterince anlatamadı... Türkiye’nin sert güçle beraber yumuşak güç stratejisine de ağırlık vermesi gerektiği konusu yani... Bu anlamda etkinliği daha da artırmak adına ciddi, yeni hamleler çalışmalarda var nitekim... Ancak bu noktada yanıtı son derece kritik asıl soru ise şu:
ABD, AB, Türkiye’nin haklılığını, mücadele kararlılığını anlamak istiyor mu? Çünkü uluslararası siyasette ne anlatabildiğiniz ve ne anlattığınızdan çok karşınızdaki muhatabın durumu, pozisyonu önemli artık. Bu da zeka, IQ düzeyi değil, doğrudan samimiyet derecesiyle bağlantılı bir olay... Böyle bakıldığında da PKK’nın terör örgütü ve YPG/PYD’nin bu örgütün bir parçası olduğunu hepsinin çok iyi bildiği açık ve net. En başta da teröristleri silahlandırıp, kollayan ABD’nin... Birçok AB ülkesi de
CHP uzunca bir süredir sokağa, vatandaşlara dokunmak, ülke sorunlarına çözüm üretmek yerine parti içi dengeler ve hesaplaşmalara odaklanmış bir görüntü içinde. Ekranlarda, sosyal medya platformlarında hala bitmeyen genel başkanlık hesapları ve Cumhurbaşkanı adayı kim olacak, olmalı üzerine kurgulu polemikler, hep ön planda... Ülkeyi yönetmeye talip iktidar alternatifi bir ana muhalefetten ziyade,daha kendi içindeki sorunlarını çözemeyen, kısır çekişmeleri sonlandıramayan bir parti havası söz konusu... Buna rağmen CHP adına birileri de çıkıp diyor ki; “asayiş berkemal” bunların hepsi partiyi karıştırmak, yıpratmak, iktidar yürüyüşünü engellemek isteyenlerin çıkarttığı söylentiler ve buna bağlı yaratılan kasıtlı tartışmalar... Siyasette bunlar da olabilir ama bu gibi tartışmaların kaynağının bizzat CHP’lilerin yaptığı açıklamalar ve hamleler olduğu da ortada. Durduk yerde kimse birtakım iddialar ortaya atmıyor açıkçası...CHP’nin içinden birileri ateşi körüklüyor
İsviçre Federal İstihbarat Servisi FIS’e göre; PKK, İsviçre’de gizli terör faaliyetleri yürütüyor. Avrupa’daki başka yerlerde olduğu gibi gizlice para topluyor, terör propagandası yapıyor ve eğitim kamplarında kandırdığı gençleri gelecekte Türk Ordusu’na karşı savaşmak üzere eğitiyor. PKK yanlısı sözde kültür dernekleri yeni gelen “Kürt mültecileri” yanına çekerek onları amaçları doğrultusunda kullanmaya çalışıyor. FIS’in tespitlerinde PKK’nın zaman zaman şiddet yanlısı sol görüşlü aşırılıkçı grupların üyeleriyle işbirliği yaptıkları da var... Potansiyel hedeflerinin de camiler, Türk misyonları ve kurumları olduğu açık açık yazılıyor…
Bunların İsviçre tarafından dillendirilmesi elbette önemli ancak, gizli denilenlerin hepsi zaten bilinen, aleni alçaklıklar... Dolayısıyla ilginç olan İsviçre’de de jetonun artık düşmesi...Terör örgütü PKK’nın aşağılık yüzünü görmesi, gerçeği anlaması
Dünya ABD başkanlık seçimlerine ve yeniden Trump dönemine odaklanmışken iç siyasette de oldukça hareketli günler yaşanıyor... Özellikle ana muhalefet partisi CHP’de yüksek tansiyon hiç düşmüyor... Yaşanan bu gerilim, iç çekişme de sürekli siyaset ve medyanın gündeminde… Esenyurt Belediyesi’ndeki gelişmelere yönelik parti içinden gelen farklı çıkış ya da tavırlarla bu daha da bir görünür oldu... CHP’liler ısrarla bu duruma çok seslilik, normal diyorlar ama bazı sıra dışılıklar olduğu da ortada. Eskilerdeki özellikle her kurultay sürecinde yaşanan farklı sesler ama sonrasında “kurultay bitti işimize bakalım” gibisinden birlik beraberlik havası pek yok yani. Üstelik değil kurultay bitmesi, 31 mart yerel seçimlerinde gelen başarıya rağmen... Herkes kendine oynuyor ve parti içi bu kısır çekişme ivmesinin önümüzdeki günlerde daha da yükseleceğine dair emareler söz konusu... Dolayısıyla Türkiye’nin çok ciddi sorunlarla karşı
Ankara-Şam hattında yeniden normale dönüş, konusunda Esad, değil adım atmak tam bir sessizlik halinde. Buna akıl tutulması da denilebilir...Ya da başka kirli hesaplar, tezgahlar. Çünkü Esad’da, normalleşmeyi istiyor ve irade koyuyor gibi görünen Putin de biliyor ki Türkiye olmadan ABD’yi Suriye’den kimse sökemez. Ve başından beri de Türkiye her fırsatta Esad’a tek bir şey söylüyor:
Benim senin topraklarında gözüm yok, tek karış toprak falan istemiyorum. Senden hiçbir şey talep etmiyorum, hatta senin toprak bütünlüğünden yanayım... Benim derdim terörle, teröristlerle...
Böyle bir durumda normalde ne beklenir? Esad’ın aklını başına alması, gerçeği görüp yönünü, tarafını doğru belirlemesi. Ama o ne yapıyor? Bunları duymuyor, görmüyor, ülkesinin topraklarına bizzat çöken devletlere, terör örgütlerine gıkı çıkmıyor. Varsa yoksa “Türkiye normalleşme istiyorsa askerlerini çekmeli” gibisinden abuk sabuk laflar ediyor.
Hala sonuca ulaşamayan
TUSAŞ’a yönelik hain terör saldırısı sonrasında Türkiye’nin başlattığı kararlı hava harekatları ve Suriye’ye olası kara operasyonu sinyaliyle panikleyen terör örgütü PKK/YPG elebaşlarından Mazlum Kobani, yardım dilenirken ne diyor? “Türkiye bize bedel ödetiyor. Derhal durdurulmalıdır.” Hatta hayal kırıklığına uğradıklarını belirterek şunları zırvalıyor küstahça:
“Koalisyon ortaklarımıza, Türkiye’ye saldırılarını derhal durdurması için baskı yapmalarını söylüyoruz. Bu saldırılar, IŞİD’e karşı yürüttüğümüz savaşı da tehlikeye atıyor. Yine de koalisyon ortaklarımız bizi hayal kırıklığına uğratıyor. Türkiye’nin eylemlerini sınırlamak için gereken baskıyı uygulamıyorlar. Bu tırmanışın durmasını istiyoruz.”
Teröristin çok güvendiği, “ortağım” dediği kim? ABD, Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM)… Yakınlıkları, hemhal durumları, geliştirdikleri duygusal ilişkiler, düğünde, dernekte halay çekme, taziye kepazelikleri zaten bilinen aleni şeyler ama bir
TSK, Irak’ın kuzeyindeki Pençe- Kilit harekât bölgesinde havadan ve karadan kesintisiz süren operasyonlarla terörist temizliğine devam ediyor… Yerleri bulunamaz, onlara kimse erişemez diye gizemli havaya sokulan teröristler Kandil, Sincar, Gara, Mahmur ya da Süleymaniye, Erbil veya Suriye’nin kuzeyinde herhangi bir yer fark etmeksizin bulunup, işleri bitiriliyor. Ama “Pençe” serisi harekâtları sadece bölücü terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki terör yuvalarına dönük askeri bir hamle ya da vurulan darbe olarak görmek eksik kalır. Bu jeostratejik hedefi ve jeopolitik önemi olan ve belirli plan dâhilinde yürütülen çok kapsamlı tarihi bir duruş. Çünkü Silahlı Kuvvetler son 35 yılda Kuzey Irak’a 20’ye yakın küçük, orta veya büyük çaplı sınır ötesi operasyon yaptı. Hepsinde de belirli bir süre sonra arama tarama, temizlik faaliyeti bitirilip geri dönülüyor, sonrasında da teröristler o bölgeyi tekrar işgal
Terörle, teröristle mücadelede dört faktör kritik önemde. Birincisi, terörü kaynağında kurutmak. Bunun için teröristlerin barındığı, yuvalandıkları kampları olan yerleri kontrol etmeniz ve orada bulunmanız lazım. Yani pençenizi atmanız ve bırakmamanız gerekiyor. Yoksa akışkandır terör, gelir oraya tekrar yerleşir. TSK bunu başarıyla yapıyor. Irak’ın kuzeyinde kilit kapanmak üzere, sırada Suriye var... İkincisi, terör örgütünün sözde lider kadrosunu etkisiz duruma getirmek. Nokta istihbaratı ve vuruşlarla Türkiye bunu da yapıyor. Hem Kuzey Irak’ta hem Suriye’de hem de ülke içinde terör örgütünde sözde üst düzey yönetici konumundaki pek çok terörist etkisiz hale getirildi, getiriliyor. Üçüncü faktör de terör örgütüne katılımı engellemek. Sadece Doğu ve Güneydoğu değil bölücü terör örgütünün İstanbul başta büyükşehirlerdeki eleman devşirme faaliyetleri yakın takibe alınarak bu da minimum düzeye