Anketler mi meydanlar mı?

25 Mart 2019

Yenikapı’daki Cumhur İttifakı mitinginin klasik ve nostaljik olmak üzere iki boyutu var. Klasik boyutu doğrudan ‘İstanbul’u alan Türkiye’yi alır’ sözü ve siyasilerin buna yönelik gövde gösterilerine odaklı. Çünkü öncelikle İstanbul’u kazanmanın psikolojik etkisi var. İkincisi Türkiye’deki her 100 seçmenin 20’si İstanbul’da yaşıyor. Türkiye’nin yüzde 20’si yani İstanbul... Dahası İstanbul pek çok manada Türkiye’nin bir kopyası, ülkenin her köşesinden gelen insanların olduğu bir megapol. Onun için buradaki seçmen davranışında yaşanan bir değişiklik artış ya da azalış, aslında Anadolu’nun da ipucunu veriyor. Yani meydanı dolduran yüzbinlerce kişilik bir fotoğraf ve coşkulu ekran görüntüleri tüm Türkiye’yi etkiliyor. Dolayısıyla da güç algısı bakımından çok önemli. Hele de havada uçuşan anketler nedeniyle kafaların hepten karıştığı bir seçim arifesinde...

Mitingin nostaljik boyutu ise malum. Erdoğan ve Bahçeli Cumhur İttifakı’nın temelini oluşturan Yenikapı’da bir kez bir araya geldiler ve yine birlik-beraberlik mesajları verdiler. Tıpkı 7 Ağustos 2016’da olduğu gibi. Ki aynı benzerlikler Yenikapı alanını dolduran yüz binler için de geçerliydi... Örneğin; omuz omuza meydanı dolduran

Yazının Devamı

Seçim değil çok bilinmeyenli denklem

23 Mart 2019

İttifaklı ilk yerel seçimdeki son düzlükte meydanlarda, ekranlarda vatandaşın günlük yaşamına dönük projelerden çok, ülkenin makro meseleleri konuşuluyor, tartışılıyor. Yani yerel değil genel seçim havasında bir diyalog söz konusu. Dolayısıyla da liderler daha ön planda. Tabii her zamanki sert üslup ve polemikleriyle. Evet, İstanbul, Ankara, İzmir büyükşehir belediye başkan adayları arasında projeler bazında mikro, hatta zaman zaman esprili diyaloglar da oluyor ama onlar da yine liderler arası makro atışmaların gölgesinde kalıyor. O nedenle de zaten baştan beri sonucu tahmin edilemeyen bir seçim diye nitelendirilen 31 Mart’a dönük dinamikler ve hesaplar açısından kafalar hepten karışmış durumda. Şöyle ki seçim sürecinin ilk zamanlarından beri eline kâğıdı kalemi ya da hesap makinesini alan herkes 2018’deki seçim sonuçlarına bakarak ittifaklar bağlamında kalbinin sesine göre toplama çıkarma yaptı, yapıyor... Buna karşılık kamuoyu araştırmacıları ise şöyle diyor:

“Siyasette iki kere iki her zaman dört etmediği gibi üç, hatta beş ettiği de oluyor. Hele de adayların doğrudan öne çıktığı yerel seçimlerde. Yani siz bazen iki partinin oylarını topladığınızda şu olur dersiniz ama öyle bir

Yazının Devamı

ABD’den PKK’ya teknolojik kalkan

21 Mart 2019

PKK eşittir PYD eşittir YPG... Aslında bunu en iyi bilen de ABD ama o sadece PKK’ya terör örgütü diyor, diğerlerini ise farklıymış gibi yutturmaya çalışarak silahlandırdı, silahlandırıyor. Kaldı ki son olarak 20 gün önce yinelediği “PKK 20 yıldan fazladır terör örgütü listesinde ve kalmayı sürdürecek” açıklaması da bildik hikâye. Çünkü geçmişte de PKK’ya verdiği destekler ve teröristlere nasıl kol, kanat gerdiği de örnekleriyle malum. Yani ABD terör örgütüne gizli ya da dolambaçlı desteğini artık yektene dönüştürmüş durumda. Dahası, bu destek sadece silah ve mühimmat değil korunma amaçlı bazı teknolojik olanaklar da içeriyor. Örneğin, daha önceleri de PKK’nın Bulgaristan’dan alacağı konuşulan, şimdilerde de yine depreşen düzenli orduların kullandığı son teknoloji elektronik sinyal kesiciler (jammer) edinmesi gibi. Gelinen bu durumu emekli tuğgeneral, Dr. Naim Babüroğlu’na sordum. Öncelikle bunun ABD’nin gölgesine sığınan PKK/PYD’nin düzenli ordu hayalinin yeni bir aşaması olduğuna dikkat çeken Babüroğlu’nun yanıtı şuydu:

“PKK bölücü terör örgütü 2011-2013 yılından önce Suriye’de bu kadar güçleneceğini, Fırat’ın doğusunda Suriye coğrafyasının yaklaşık yüzde 30’unu kontrol

Yazının Devamı

Hıristiyan dünyasının ‘IŞİD’i mi?

18 Mart 2019

Yeni Zelanda’da iki camiye yönelik yapılan terör saldırısının bireysel değil organize ve planlı olduğu çok net. Dahası saldırganın internet üzerinden radikalleştiği bir durumla karşı karşıyayız. Aynen IŞİD’de olduğu gibi. Bu da Türkiye’nin ısrarla dikkat çektiği terörün din, millet, siyasi görüşte sınır tanımadığı, birbirine benzediği gerçeğini bir kez daha gösteriyor. Dolayısıyla da Yeni Zelanda’daki terör saldırısından sadece Müslümanların değil, tüm dünyanın endişe duyması gerektiği çok açık. Niyesini eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş anlatıyor:

“Bir nefret olayıyla karşı karşıyayız. Ve bu nefret olayı hem Türk düşmanlığı hem İslamofobiyle şekillenmiş bir anlayış. Örgütsel bir durum var mıdır yok mudur bilemiyoruz ama örgütsel boyutu aşan, yani düşünce kodlaması şeklinde yetişen bir insan yapısının ortaya çıkardığı gerçekten dehşet verici bir eylem çeşidi.”

Düşünce kodlaması derken?

“Karşımıza çıkan olay bir zihinsel yapıyı düşünce yapısını kodlayan bir anlayış bir inanç yapısının ortaya çıkarabileceği yani sapkın bir inanç yapısının ortaya çıkarabileceği bir sonuç. Bu daha ziyade inanç boyutuyla gerek Müslüman olsun işte IŞİD’de, türevlerinde gördüğümüz gibi ya da Müslüman

Yazının Devamı

Basında güven sporda lider

17 Mart 2019

Yıllardır basında güven denildiğinde akla gelen ilk kurumun Milliyet olması tesadüf değildir. Bu olgu “Milliyet yazdıysa doğrudur” dedirten haberciliğinin yanı sıra evrensel gazetecilik ilkelerinin Türk basınına taşınmasına ve yerleşmesine de öncülük etmesinden kaynaklanır. Yani Milliyet’te sadece ilk olmak değil süreklilik de esastır. Dolayısıyla da Milliyet’te gelenek, geleneksel sözcüklerinin de ayrı bir yeri ve anlamı vardır. Kısacası, Milliyet sadece haber, yorum fotoğraf veren bir gazete değil, yenilikçi ama bir o kadar da gelenekçi kimliği ve de sosyal duyarlılığıyla toplumun sesi, daha doğrusu ta kendisidir. Gazetecilik deyimiyle bunun en güncel örneği de 27 Mart’ta verilecek olan Milliyet Yılın Sporcusu ödülleridir... Çünkü ilki 1954 yılında gerçekleştirilen ve o günden bu yana kesintisiz olarak devam eden, son üç yılda da Gillette’in verdiği katkıyla yeni bir boyut, heyecan kazanan bu proje de doğrudan okurun, halkın nabzını tutuyor. Bu yüzden de dünyanın en uzun soluklu, Türkiye’nin ise en eski halk oylaması unvanına sahip. Aslında buna spor servisimizin 65 yıldır süregelen ama finişi olmayan bir bayrak yarışı da denilebilir. Hem de her dönemi başarı, fedakârlık

Yazının Devamı

İran’la ortak operasyon olursa yılanın başı ezilir

14 Mart 2019

İçişleri Bakanı’nın İran’la PKK’ya yönelik ortak operasyon için hazırlıklar yapıldığına dönük sözlerinden sonra olası hedefler arasında teröristlerin ana karargâhı Kandil Dağı ilk sırada. Dolayısıyla, en çok merak edilenlerin başında da Kandil’deki lider kadronun akıbeti var. Tabii hâlâ oradalarsa... Ancak bu ABD’nin başlarına milyon dolarlık ödül koyduğunu açıklamasından (Kasım 2018) bu yana sesleri kesilen terörist başlarının sır oldukları anlamına da gelmiyor. Çünkü arandıklarını duyuran ABD ve onları topraklarında barındıranlar nerede olduklarını biliyorlar. O nedenle de olası bir operasyonun başarısı öncelikle kimin ne istediği ve samimiyetiyle bağlantılı. Örneğin, Kandil’in İran tarafında olduğu söylenen Murat Karayılan ve Cemil Bayık konusunda İran’ın tavrı ne olur? İran PKK temizliği konusunda gerçekten etkin bir iş birliği yapar mı? Soruya Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı, em. Korg. İsmail Hakkı Pekin yanıt veriyor:

Ben istihbarat başkanıyken zaman zaman İran PKK’nın bulunduğu yerlerin koordinatlarını verirdi. Hedef koordinatlarını. Bizde onu değerlendirirdik. Bunu bazen hudut komutanlarının yaptıkları toplantıda verirdi. Bazen MİT’in yaptığı toplantılarda. O

Yazının Devamı

1 Nisan ‘ortanın solu’ için yeni başlangıç mı?

11 Mart 2019

31 Mart seçimlerinin sadece ülkenin değil siyasi partilerin “bekasıyla” ilgili tartışılan boyutu da var. Hem solda hem sağda ama özellikle de uzun yıllar öncesinin İnönü’den miras “ortanın solu”nda... Dolayısıyla da sandık sonuçlarıyla bağlantılı 1 Nisan’a dönük bazı liderlerin siyasi geleceğini de kapsayan fazlasıyla senaryo dillerde... Kaybederse Kılıçdaroğlu hemen gider, başarılı olursa sadece zaman kazanır, yani her hal ve şartta CHP’de genel başkanlık kavgası yaşanır ya da gün geçtikçe sağ seçmenden beklentisini artıran CHP bunu sandık sonuçları sonrası hızlandırabilir, hatta merkez parti olmaya evrilebilir, bu arada CHP’yi başarısız bulan solcular ise yeni bir parti oluşumuna yönelebilir gibi... Tabii bunun bir de CHP’nin kırdıkları ve döktükleriyle bu seçim öncesinin en çok konuşulan partisi haline gelen DSP tarafı var. Orada da yine özellikle Mustafa Sarıgül’ün başarısına endeksli genel başkanlık arayışı ya da ülke geneliyle bağlantılı başarı durumunda CHP’ye hepten alternatif olma veya iki partinin birleşme hikayesinin bir kez daha vizyona girme olasılığı söz konusu. Ki dün konuştuğum çekirdekten yetişme, sağa açılmayı benimseyen ve geleneksel demokratik solu savunan CHP’d

Yazının Devamı

ABD F-35’leri vermezse ne olur?

9 Mart 2019

ABD’nin F-35’leri vermeme tehdidi ya da şantajı füze savunma sistemleri konusunda Ankara’nın rotayı Rusya’ya çevirmesinde ne kadar haklı olduğunu yeterince gösteriyor. Çünkü bu doğrudan ABD’ye asla güvenilmeyeceğini ortaya koyan bir durum. Özellikle de F-35’lerde Türkiye’nin proje ortaklığı ve yatırımları dikkate alındığında. Dolayısıyla da ABD’nin bırakın verilen sözleri, artık yapılan anlaşmaları dahi takmadığı, her zamanki gibi dediğim dedik, çaldığım düdük havasında olduğu yine çok açık. Ve bu kez görünen gerekçeleri de şu:

S-400’lerin NATO sistemleriyle entegrasyon sorunu yaratır ya da F-35’lerin radarları noktasında sıkıntı doğurur.

Yani ABD’ye göre, S-400’ler siyaseten olduğu kadar entegrasyon ve teknoloji açısından da sakıncalı... Tabii yersen. Niyesini Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı em. Korg. İsmail Hakkı Pekin anlatıyor:

“NATO bir siyasi örgüt, aynı zamanda bir pazar. Standardizasyon kullanılarak hemen hemen bütün NATO ülkelerine ABD silahları, malzemesi satılıyor. ABD, hem Rusya’yı Türkiye’den uzaklaştırmak hem de diğer ülkelere emsal olmaması için Türkiye’yi S-400 alımından vazgeçirmek istiyor. Bu kadar basit, geri kalan bütün konular teferruat. Teknik

Yazının Devamı