PKK Barzani taktiği peşinde

26 Ekim 2017

DAEŞ’in Rakka’dan çıkarılmasının ardından şehir sokaklarında açılan Abdullah Öcalan posterlerine rağmen ABD “PKK terör örgütüdür, terörle mücadelede Türkiye’nin yanındayız” gibisinden sözlerle oyalama ve yutturmaca taktiğine devam ediyor. Bu arada da Barzani’nin sönen bağımsızlık ateşini PKK’nın kardeşi YPG/PYD adına alevlendirmek için körüklüyor. Yani Türkiye’yi Ortadoğu coğrafyasından koparmaya dönük kirli tezgâhta ABD’nin şimdiki hedefi, PKK’nın elde ettiği inisiyatifleri Suriye ve Irak’ta geliştirmek ve meşrulaştırmak. Bunun için de dışarıdan ve içeriden bazı mihraklarca son günlerde ikinci bir çözüm süreciyle ilgili derinden derine çalışan bir mekanizmanın varlığına dikkat çeken güvenlik ve terör uzmanı Abdullah Ağar uyarıyor:

“Irak’ın kuzeyi nasıl bizi kullandıysa, bu şekilde palazlandıysa ve sonra da referandum patlattıysa bir benzeri modeli, kurnazlığı PKK’nın yapmaya çalıştığı da aşikâr. Bunu da kendisinin beraber hareket ettiği ülkeler üzerinden yapıyorlar. Örneğin, o ülkelerin ‘PKK Demokratik Suriye Güçleri’ne dönüştü, içlerinde Sünni Araplar da var’ gibi sözleri ve PKK’nın Türkiye’deki uzantılarından gelen bunlarla ilgili açıklamalar yeni bir çözüm süreci algısına dönük

Yazının Devamı

Kandil ve Sincar’a Operasyon formülü

23 Ekim 2017

PKK Amerika’nın resmi terör örgütleri listesinde. Hatta ABD’nin son açıklamasına göre; Abdullah Öcalan saygı görmeye değer bir şahsiyet değil. Fakat PKK’nın kardeşi, Suriye’deki kolu PYD\YPG ise ABD için dost ve müttefik. O nedenle de açıktan silah ve mühimmat desteği yapıyor, dahası onları düzenli ordu haline getiriyor. Bu durumda da Suriye’den Sincar’a gelen YPG’li PKK’lı terörist oluyor ya da tam tersi Sincar’dan Suriye’ye geçen PKK’lı terörist YPG’li sayılıyor. Adam aynı adam, silah aynı silah. Yani ABD’nin DAEŞ’le mücadele diye verdiği silahların Türkiye’ye karşı kullanılacağı,kullanıldığı çok açık ve net. Dolayısıyla da artık PKK tehdidi deyince sadece Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak’taki teröristlerin gücünü, varlığını değerlendirerek bir sonuca ulaşmanın mümkün olmadığını belirten emekli tuğgeneral, Dr. Naim Babüroğlu şöyle diyor:

“İçişleri Bakanlığı veya Genelkurmay, PKK bölücü terör örgütünün mevcudu dediğinde yanıt hep yurt dışında 3-4 bin yurt içinde 2 bin yaklaşık 6-7 bin kişi olurdu. Şimdi Kuzey Irak’taki mevcut zaten arttı bir de geldik YPG 60-70 bin kişi. Yani bunu artık tümüyle değerlendirmek lazım. Tabi ona göre de önlem almak.”

Nedir önlem? Örneğin TSK Kandil ya

Yazının Devamı

Talabani’nin ölüsü intikam aldı...

21 Ekim 2017

Barzani Irak ordusuna karşı yaşadığı bozgunun nedenini “Kerkük’te yaşananlar, Kürdistan’daki bazı siyasi tarafların ve şahısların verdiği kararlardan dolayı’ diye açıkladı. Yani faturayı Haşdi Şabi ile anlaştığı ifade edilen Talabanilere kesti. Dolayısıyla da Barzani’nin KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) ile Talabani’nin KYB (Kürdistan Yurtsever Birliği) arasında kriz çıktı ve karşılıklı ihanet suçlamaları geldi. Aslında buna eski defterler ya da hesaplar açıldı demek daha doğru. Çünkü bugün Talabani’ye bağlı peşmergeleri Irak ordusuna direnmemekle suçlayan Barzani 21 yıl önce Talabani’yi Erbil’den çıkartmak için yardım istediği Saddam Hüseyin’e yazdığı mektupta (22 Ağustos 1996) şöyle diyordu:
“...Zatıalinizden Irak ordusuna emir verip tehlike saçtıran yabancı güçlerle, işbirlikçi Celal Talabani’nin ihanetine de son vererek Irak ordusunun Erbil’e girmesini rica ederiz.”
Nitekim bu çağrı üzerine de Saddam’ın ordusu Talabani’nin kontrolündeki Erbil’e girdi (31 Ağustos 1996) ve kenti Barzani’ye teslim etti. Bu arada da Erbil’deki Türkmenleri dağıttı, sürdü. O dönemde defalarca Erbil’e giden MİT Kontrterör Dairesi eski Başkanı Mehmet Eymür anlatıyor:
“Mektup sadece Talabani’yi

Yazının Devamı

ABD Barzani’yi sattı mı?

19 Ekim 2017

Düne kadar tüm çağrılara kulaklarını tıkayan, dahası, herkese posta koyan Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) lideri Mesud Barzani özellikle Kerkük’te yapmak istediği oldubitti sorulduğunda sürekli “Herhangi bir grup Kerkük’ün durumunu güç kullanarak değiştirmeye çalışacaksa her bir Kürt’ün bunun için savaşa hazır olduğunu bilsin” dedi. Yani açık açık savaşacaklarını ilan etti. Ancak gördük ki peşmerge değil savaşmak, hiçbir direnç göstermeksizin kentin anahtarını Irak ordusuna teslim etti. Hemen sonrasında da geri çekilme tam gaz devam etti ve bir günde Irak’ın haritası 2014 ayarlarına döndü. Çünkü Barzani’nin inadı nedeniyle sadece Bağdat ile Erbil değil Irak’taki Kürt kuruluşları, partileri de birbirine düştü. Nitekim Barzani de yaşadığı bu hezimeti Talabani’ye bağlı peşmergeleri suçlayarak geçiştirdi. Peki, bu öngörülemeyecek bir durum muydu ya da Barzani böyle olacağını kestiremez miydi? Bu soruya 1991-1995 yılları arası Diyarbakır Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı görevinde bulunan ve Barzani’yi çok iyi tanıyan emekli orgeneral Necati Özgen’in yanıtı şuydu:

“Barzani’yle Talabani’nin partileri, adamları arasında kökten bir anlaşmazlık var. Aslında gizli düşman bunlar,

Yazının Devamı

CIA’nın Türkiye’deki maaşlı adamları

16 Ekim 2017

ABD ile yaşanan vize kriziyle birlikte sıkça dillendirilen ‘Türkiye’de casuslar cirit atıyor’ iddiası sözden çıktı ete kemiğe büründü. Dolayısıyla son günlerde İdlib operasyonunun yanı sıra en çok konuşulanların başında yabancı servislerin özellikle de CIA’nın Türkiye’deki faaliyetleri var. Dahası ABD Büyükelçisi’nin Türkiye’yi terörle tehdit ettiği yönünde yorumlara neden olan sözleri DAEŞ’in arkasında CIA olduğu iddiasını alevlendirdi. Dün bu konular üzerine eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür’le konuştuk:

Çok casus var mı Türkiye’de?

Çok. Türkiye’de yabancılara çalışan çok insan var. Üzüntü verici ama maalesef doğru. 1946’dan beri gizli servisler Türkiye’de cirit atıyor. Ben Ankara’da görevliyken CIA gibi istihbarat yapan ve faaliyet gösteren Amerikan Hava Kuvvetleri’nin Genelkurmay’dan angaje ettiği bir subayın formunu ele geçirdik ve karargâha bildirdik. Cevap dahi gelmedi.

Nasıl ikna ediyorlar sadece para mı?

Genelde oğlunu, kızı okutmak ya da parayla. Paralar da çok büyük rakamlar değil. Bizim Savaşman vardı mesela ABD’de neredeyse çöpçüye verilen 500-600 dolar gibi gibi bir para alıyordu.

Elçiliklerde, konsolosluklarda çok ajan var mıdır?

Akredite olanlar, yani

Yazının Devamı

İdlib’de düşman belli değil

14 Ekim 2017

TSK İdlib’e girerken çatışmanın kaçınılmaz olacağı yönündeki senaryolar şu an için açığa düşmüş durumda. Ancak bu ileride olmayacak anlamına gelmez, gelmemeli. Çünkü her ne kadar bu operasyonun birincil muhatabı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) ile bir anlaşmaya varıldığı izlenimi olsa da terör örgütünün bileşenleri arasındaki kayganlık ya da daha radikal unsurlar nedeniyle bu risk her an geçerli. Tabii bunda da en büyük etkenin bu terör örgütlerinin arkasındaki gizli servisler olduğu, olacağı da çok net. Dolayısıyla, TSK açısından oldukça zor ve karmaşık bir süreç söz konusu. Örneğin HTŞ, yani El Nusra kendisine karşı mücadele ettiği için hain olarak kabul ettiği ÖSO’nun İdlib’e girmesini istemiyor, TSK gelsin diyor. Şimdi bu durumda TSK’nın riski ne olur? Gözlem noktalarına doğru yayıldıkça El Nusra ve diğer gruplardaki terörist elemanlardan el yapımı patlayıcı maddeler, yollara döşenen mayınlar, bombalı araçla intihar saldırıları, intihar bombacıları, uzaktan havan ve topçu atışları gelebilir. Şu anda TSK’ya karşı herhangi bir tepki yok uzlaşı var ama ileride Rus uçağının gelip o teröristlerden herhangi birinin komuta yerini, karargâhını ya da gizlendikleri bir hücreyi bombaladığında

Yazının Devamı

Casusluk gerginliğinin adresi belli

12 Ekim 2017

Türkiye ile ABD arasında yaşanan vize krizinin odağında ajan tartışması var. Daha doğrusu, CIA’nın “bildirilmeyen” elemanlarına karşı casusluk iddiaları söz konusu. Aslında bu her gizli servis tarafından uygulanan ve kabul gören bir yöntem. Tabii yakalanmamak kaydıyla. Dolayısıyla, Ankara’nın “Ajanlar konsolosluğa nasıl sızdı, sızmadıysa kim soktu?” sorularının muhatabı belli. Böyle bir durumda ne yapılacağı da... Yaşanan bu gelişmeleri ve olası sonuçlarını MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sordum. Yanıtı şuydu:
“Gizli servislerin büyükelçilikler, konsolosluklar içerisinde akredite edilen mensupları, yani o mahalli hükümetler tarafından tanınan şahısların legal çalışmaları vardır. Ancak gizli servis çalışmaları içerisinde akredite edilmeyen personel de bulunabilir. Bunların çalışmaları şeffaf değildir, illegaldir ve mahalli servisler tarafından hassasiyetle izlenir. Faaliyetleri tespit edilen şahıslar olabilir, tespit edilemeyenler olabilir.”
Tespit edilirse?
“Bu yargısal bir durumdur. Bir suç işlenmişse ve bu şahsın diplomatik statüye de sahip olmadığı ifade ediliyor. Bu suçun işlendiği konusunda yargı süreci başlamıştır. Bu konuda yargı karar verecektir. Yalnız bir

Yazının Devamı

İdlib’de yetimleri tahliye planı

9 Ekim 2017

İdlib operasyonu Fırat Kalkanı’na benziyor, tek farkı Rusya ile işbirliği halinde yapılıyor olması. Buna göre; Rusya İdlib’in dışının ve sınırının korunmasını sağlıyor, Türkiye de ÖSO ile beraber iç alanı güvenli hale getirmeye çalışıyor. Hedef iç ve dış alan hakimiyetlerinin sağlanmasıyla İdlib’i de tıpkı Fırat Kalkanı bölgesi gibi güven ve istikrara kavuşturmak. Hatta bölgeye dönüşü sağlamak. Tabii herhangi bir provokasyon ya da sürpriz bir saldırı olmazsa... Çünkü bu operasyon ABD’nin desteklediği YPG/PKK’nın “terör koridoru” sevdasını da engelleyen bir hamle, dahası İdlib’deki radikal terör unsurlarının kime hizmet ettiği belli değil. Dolayısıyla da her an Türkiye’ye yönelik bir göç dalgası olasılığı var. Nitekim bu bağlamda her türlü önlem de alınmış durumda. Örneğin dün konuştuğum Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık, sınıra yakın yerlerde kamplar için rezerv alanları oluşturulduğunu söyledi. Bu arada kimsesiz çocuklara yönelik tahliye planları yapıldığını da belirterek
şöyle devam etti:

“Suriye’de 400 bini aşkın insan hayatını kaybetti, 1.5 milyon insan yaralandı. Şu an bir milyonun üzerinde anası babası ya da ikisinden bir tanesi olmayan, aralarında 5-6 yaş altı ve

Yazının Devamı