Görünürde yakın bir gelecekte seçim falan söz konusu değil ama iç siyaset oldukça hareketli... Özellikle erken seçim iddiasını zorlayan ana muhalefet partisi CHP açısından... Hem cumhurbaşkanı adayı belirleme süreci hem de parti kurultayı ve İBB Başkanı İmamoğlu hakkında yürütülen soruşturmalar, davalardaki gelişmelerle ivme her gün yükseliyor... Mevcut ve olası gelişmelere bağlı olarak da CHP’nin yol haritasına dönük öngörüler havada uçuşuyor... Bir kurultay yenileme durumu söz konusu olabilir mi, olursa kadro değişir mi ya da artık CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığı kesin gibi görünen İmamoğlu, hakkındaki cezanın açıklanması veya daha başka bir soruşturmadan kaynaklı siyaseten yasaklı duruma düşer mi, düşerse de aday kim olur varsayımından hareketle... Bu bağlamda da zaten adaylık iddiasını sürdüren ABB Başkanı Yavaş formülünün devreye gireceğini savunanlar ağırlıkta... Ancak böyle bir olasılık da dahi sadece Yavaş değil, daha başka seçenekleri dillendirenlerde var. Hatta her ne
İsviçre Federal Hükümeti’nin, ülke topraklarında terör örgütü PKK’nın, Türk ordusuna karşı terörist devşirdiği itirafı tam anlamıyla utanmazlık... İsviçre Hür Demokrat Parti (FDP) milletvekilinin terör örgütü PKK’nın ülkedeki varlığı ve yürüttüğü faaliyetlerinden duyduğu endişe nedeniyle Aralık 2024’te Federal Parlamento’ya (Ulusal Konsey) sunduğu soru önergesini resmi olarak yanıtlayan İsviçre yönetimi ne diyor? PKK yılda birkaç kez gizli olarak düzenlediği kamplarda dağa gönderilmek üzere terörist devşiriyor, eğitim veriyor... Bundan da haberdarız ama ülkedeki bu terör yuvalarının sayısı ve yerleri hakkında somut bir bilgi veremiyoruz. Niye? Kamplar gizli yapılıyor, bilgi eksikliği de bundan kaynaklanıyor!.. Terör örgütü bu, aleni yapacak değil ya... Kaldı ki İsviçre yönetimi ülke istihbarat servisinin PKK’nın ensesinde olduğunu vurguladığı devamındaki şu sözleriyle de bu zırvalıkların tam tersini söylüyor:
“İsviçre
Şubat ayının başından itibaren yağmadı, yağar mı diye merak edip nedenlerini sorguladığımız karın nihayet yağmasıyla birlikte İstanbul günlerdir teyakkuzda... Kar tanelerinin düşmeye başladığı ilk andan itibaren de 1987 kışına dönük atıflar, benzetmeler pik yaptı. Aynısı gibi olacağını, hatta sollayacağını savunanlar dahi oldu... Ekranlardaki canlı bağlantılarda da İstanbul’un bazı noktalarından düşen karın miktarı, artan yüksekliği üzerinden buna dönük benzetmeleri an ve an izledik. Parmak, el boyu ölçüleri ya da ayağım dizime kadar batıyor gibi... Ağırlıkla da Arnavutköy, Başakşehir gibi 1987’de henüz olmayan ama bugün yoğun bir nüfusun yaşadığı ilçelerden. Ya da İsanbul’un bildik Çamlıca Tepesi veya Sarıyer’in yüksek kesimlerindeki yerleşim yerlerinden. İstanbul’un kıyı ilçeleri ile merkez konumundaki yerler ise kar yağışı açısından habercilerin pek rağbet ettiği yerler değildi. Trafik çilesi denildiğinde de yine daha çok 1987’de henüz yapım aşamasındaki Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, TEM otoyolu
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı’ndaki “hakkında açılan soruşturmalarla Türkiye’nin bir sonraki cumhurbaşkanı ekarte edilmek isteniyor” sözleriyle Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını, hatta cumhurbaşkanlığını bile ilan etti… Yani 23 Mart’ta yapılacak denilen önseçim için aday adaylığı başvuruları sürerken, sandık iradesi yok sayılarak kazananı daha bugünden belli oldu!.. Dolayısıyla zaten bulduğu yöntemle taraf olduğunu açık eden Özel’in şimdiki taktik hatasıyla da artık anlamını yitiren bu seçimle ilgili merak edilen ise katılım oranı sadece. Malum 1 milyon 600 bin üyenin oylamasıyla adayın belirleneceği söylendi. Tamamının katılıp İmamoğlu’na vereceği desteğin ortaya çıkması kadar katılımın düşüklüğü durumunda da seçimde olmayan Mansur Yavaş lehine kritik anlamlar yaratabilir. Bunun da CHP’nin cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarını daha da alevlendireceği açık ve net… Özellikle de Yavaş cephesindeki kırgınlık, kızgınlığı daha da
CHP’de cumhurbaşkanı aday adaylığı başvuruları bugün başlıyor...Aslında buna tarihi değişmezse 3 yıl sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’lilerce “kazanacak aday” olarak nitelendirilen, görülen Ekrem İmamoğlu’na karşı parti içi yarışta “kaybedecek aday” çıkıp çıkmayacağını netleştirme süreci demek daha doğru...Zira “kazanacak aday” olarak nitelendirilen diğer güçlü isim Mansur Yavaş zaten parti içi oylamada yok. O,” daha erken, işimize bakalım’ diyor.. Ama bunun adaylıktan vazgeçtiği anlamına gelmediğini de ekleyerek. Bu durumda da iki olasılık söz konusu. Ya “adı üstünde seçim demek birden fazla isim arasında yarış veya tercih yapmak” diyerek çoklu mücadele havasında bir “sandık oyunu” kurgulanacak ya da “asıl amaç İmamoğlu’na partili üyelerden en yüksek desteği ortaya koymak” denilerek daha sonraki olası gelişmelere karşı da ön alma stratejisi olacak. Hem CHP’lilerin başından beri dillendirdiği, hakkındaki hukuki
İmralı’dan beklenen “silah bırakma çağrısı” konusunda henüz ete kemiğe bürünmüş somut bir gelişme, eylem söz konusu değil. Hatta Irak’taki Barzani ve Talabani bölgelerine de uzanan temas trafiği ve yapılan açıklamalarla DEM Parti tarafından öncekinin benzeri “yeni bir çözüm süreci” algısı yaratılmaya, bir pazarlık havası verilmeye çalışılıyor ve daha başka kirli tezgâh arayışları söz konusu sanki... Kimi aleni, kimi gizlice kimi sinsice... Yani durumu hala anlamama ya da anlamamakta direnme durumu var gibi... Bilerek, bilmeyerek ama daha çok da kasıtlı olarak... Mesela daha yeni DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, haftalık Meclis Grup Toplantısında ne dedi? “Tek taraflı barış olmaz. Barışın güçlenebilmesi için, diyalog sürecinin barışla taçlanabilmesi için iktidarın bir yol haritası, planını açıklaması şarttır.” DEM Parti Meclisi’nin dört maddelik son talepkâr bildirgesi de malum...
Dolayısıyla görünür gerçekliği bir kez daha irdelemekte
CHP cumhurbaşkanı adaylığı için ön seçim tarihini netleştirdi. Verilen üçlü fotoğraflar ve Genel Başkan Özel’in söylemlerine bakıldığında partide asayiş berkemal, birlik-beraberlik havası hâkim, herkes mutlu- mesut. Ama hâlâ bitmeyen tartışmalar kafa karıştıran noktaların giderilmediğini de ortaya koyuyor. Hatta daha da artan anlaşılmazlıklarla… Mesela Özel, iki adayın İmamoğlu ve Yavaş’ın birbirlerini yıpratmama konusunda fikir birliğine vardıklarını söyledi... İki adaydan biri bu yöntemde ben yokum diyorsa o zaman tek bir aday için seçime ne gerek var? Tek bir adaylı seçim partinin tüm iradesinin yansıtıldığı anlamına gelir mi? Elbette sandık yarışını kitabına uydurmak için bazı x isimlerin tavşan aday adaylıkları söz konusu olabilir ama inandırıcılığının tartışmayı daha da alevlendireceği açık. Şudur adayımız dersin olur biter...Günlerce, haftalarca devam edecek ülke gündeminden uzak, parti içi koltuk hesaplarına odaklanarak yürütülecek, hararetli kampanya sürecinin, çekişmelerin
CHP kurmayları cumhurbaşkanı adayını belirlemek için henüz çok erken görüşleri ya da eleştirilerine karşılık ne diyorlar? “’Yarın hemen seçim’ diyen bir siyasi partinin aday belirlemesi doğal.” Elbette son yerel seçim başarısıyla yıllar sonra ilk kez birinci parti konumuna gelen CHP’nin erken seçim istemesi siyasetin gereği, cumhurbaşkanı adayını da bu gerekçeyle erken belirlemesi, hatta istediği zaman açıklaması hakkı ama parti içindeki görüş ayrılığı ve “Bu acele niye?” tartışmalarının nedeni, yani meseleyi mesele yapan da bu zaten. Ortada 2025 için adı konulmuş, alınmış böyle bir sandık kararı yok, sadece CHP’nin dillendirmesiyle olmayacağı da açık. İktidar kanadı istemediği sürece mümkün değil. Böyle bir düşünce, niyet olmadığına dair çok net açıklamalarda geldi nitekim. Evet “siyasette olmaz olmaz” ancak olmayacağı belli gibi bir durumun da kesin olacak diye dillendirilmesi, hele de siyasi manevralara gerekçe olarak gösterilmesi daha başka hesapların