Dokunulmazlık görüşmelerindeki yumruklar, tekmeleri görünce 30 Ocak 2001’i anımsadık. O gün de Meclis’te kavga çıkmış, iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasında aynı görüntüler yaşanmıştı. Aldığı darbelerle de kalp krizi geçiren DYP Şanlıurfa Milletvekili Fevzi Şıhanlıoğlu yaşamını yitirmişti. Neyseki bu kez böyle bir son olmadı. Ama bu olmayacak anlamına gelmez, gelmemeli. Zira gidişat hoş değil... Son dönemdeki hemen her oturum ya da komisyon toplantısında birbirlerinin yakalarına yapışan beyaz gömlekli, kravatlı koca koca adamlar, sokak kabadayılarını kıskandıran bir jargonla racon kesiyorlar. Sonrasında da yumruklar, tekmeler konuşuyor. Allahtan bellerinde silahları yok. Olsa içerde kan gövdeyi götürecek..
Dememiz o ki, bu görüntüler artık sıra dışı olmaktan çıktı, Meclis’in ritüeli haline geldi. Nedeni, bu gibi olaylara karşı meclis iç tüzüğünde kınama ve hiç uygulanmayan birkaç celselik ihraç dışında yaptırım olmaması. Yani zorbalık yapan, küfürler yağdıran, yumruk atan vekile karşı tek müeyyide “Yaptığın ayıp” demek. O nedenle Meclis’teki bu yüksek tansiyonu düşürmek için ivedilikle milletvekillerinin neler yapıp yapamayacaklarını öngören ve bu tür olaylara karşı para ya da ödenek kesintisi gibi cezaları da içeren Siyasi Etik Yasası’nı çıkarmak şart. Nitekim bu dünyadaki her parlamentoda var ama bizim vekillerimiz yanaşmıyor. Çünkü bu yasa tasarısı Hüsamettin Cindoruk’un TBMM Başkanlığı döneminden (1991-1995) başlayarak hemen her dönem gündeme geldi, komisyonlarda hararetle konuşuldu, tartışıldı ama sonrasında da kadük olarak rafa kalktı. Yani milletvekilleri sıklıkla sözünü ettikleri ve istiyor göründükleri bu tasarı önlerine gelince “olmaz” dediler. Hem de iktidar ya da muhalefet vekilleri fark etmeksizin. Aynı tasarı şimdi de Meclis’in gündeminde, hatta “Haziranda vizesiz Avrupa” için şart koşulan 9 yasa içinde yer aldığı için hemen çıkacak gibiydi. Ancak son virajda vekillerden gelen ‘çok katı’ itirazları nedeniyle ‘rötuş’ yapılmak, daha doğrusu sulandırılmak üzere yine askıya alındı...
Özetle, Meclis’teki utandıran görüntüler ve AB istese de istemese de ‘siyasi itibar’ açısından şart olan bu yasayla ilgili bugün geldiğimiz noktada pek değişiklik yok. Gel de bu parlamentodan kadına, çocuğa, hayvana şiddet ve ülkedeki, teröre ilişkin çözümler bekle...
İdeolojik cehalet
Bursa’daki terör saldırısını gerçekleştiren örgüt ve canlı bombanın kimliği henüz netlik kazanmadı. Dün de Gaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne yönelik bir bombalı saldırı düzenlendi. Bu arada ‘canlı bomba’ istihbaratı nedeniyle iptal edilen 1 Mayıs kutlamaları da oldu. Yani bombalar ve intihar eylemcileri yine gündemdeydi. Güvenlik analisti Metin Gürcan’a göre bu yeni bir terör dalgası. Sorunun odağında da ideolojiden çok ‘kolay ölebilen’ boşluktaki gençler var. Niyesi ve nasılı da şunlar:
“PKK veya IŞİD’in kucağına düşen işsiz-boşluktaki insan üç-beş haftalık bir ideolojik cilalamayla orada burada kendini patlatabilir. Yeni terör dalgasında ideoloji tetikleyici mekanizma ama belirleyici bir şey değil. Çünkü bunları yapanlar inançlı ama ideolojik cahil aynı zamanda. Yani ölme ve intihar saldırısı fikri kafaya girdikten sonra IŞİD’den PKK’ya, ya da diniden etniğe veya tam tersine geçişkenlik çok basit olabiliyor. Biz hâlâ bu genç dinamiğini anlayabilmiş değiliz.”
“Ne yapmak lazım” sorusunun yanıtı ise şöyle:
“Yeni dalgayla mücadele bu tarz insanları etkisiz hale getirerek olmaz. Bunu yaratan o dip faktörlere biraz inmek lazım. Yani güvenlik ve istihbarat zafiyetinden önce siyasi ve entelektüel akıl zafiyetini sorgulamak lazım Türkiye’de...”
Ana muhalefet yerinde sayıyor
Sonar’ın yaptığı son ankete göre; MHP’de lider değişimi olursa AKP tek başına iktidar olamıyor. Çünkü MHP oy oranını son seçimlere göre yaklaşık iki katı artırıyor, dahası ana muhalefet partisi oluyor. Geçenlerde konuştuğum kamuoyu araştırmacısı Adil Gür ise tam aksi düşüncedeydi. Bir seçim ortamı olmadığı için bunu ölçmenin zor olduğunu vurgulayarak şöyle demişti:
Tek başına lider değişerek bir parti uçmaz, topyekûn değişiklik şart.
Tabii bunlar kurultay yapılır, Bahçeli gider ve ülkede sandık konulursa test edilebilecek öngörüler. Yani daha dönülecek çok viraj ve zaman var. O nedenle Sonar’ın anket sonuçlarındaki MHP’nin değil CHP’nin durumunu irdelemek daha gerçekçi. Zira; yüzde 25 bantından bir türlü sıçrama yapamayan ana muhalefetin, MHP’deki lider değişikliğiyle birlikte gerçekleşecek olası bir seçimde yüzde 22’lere düşerek, üçüncü parti olacağı iddia ediliyor. Bu ne demek? Ülkedeki birçok olumsuz görüntüye rağmen CHP çözüm getirecek politikalar üretemiyor, aktif siyaset yapamıyor, yani sokaktaki insan için ‘umut’ ya da iktidar alternatifi olamıyor. Bu nedenle de yerinde sayıyor, dahası bir başka partideki lider değişikliği nedeniyle oy kaybetme olasılığı söz konusu. Bu da CHP ve lideri açısından oldukça sıkıntılı bir durum...