Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

7 Haziran’da siyasi partilerin yanı sıra 49’u İstanbul’dan 165 bağımsız aday da Ankara vizesi alabilmek için yarışacak. Bu da bulundukları seçim bölgesine göre 30-35 bin ile 85-110 bin arasında değişen oy demek. Bir başka deyişle de bağımsız adayın sandıktan çıkabilmesi için seçmen sayısıyla bağlantılı olarak yüzde 3 ila 30 arasında farklılık gösteren bir oy oranını yakalaması şart.Örneğin son genel seçimde (2011) Hakkari’den seçilen Selahattin Demirtaş,Adil Zozani,Esat Canan’ın aldıkları oy oranları yüzde 26.1 ile 26.9 arasında değişirken, üçünün toplam oyları 94 bin küsurdu. Buna karşılık yüzde 3,5 ila 5,5 arasında değişen bir oy oranıyla İstanbul’dan milletvekili seçilen Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel’de kişi başına 95 ila 130 bin arasında değişen oy almışlardı...Yani her birinin oyu, Hakkari’deki üç adayın toplam oyundan fazlaydı...
2007 genel seçimlerinde de İstanbul 1. bölgede yüzde 3.8’lik oran ya da 82 bin civarında oyla Ufuk Uras Ankara vizesi almıştı.Aynı seçimde yoğun bir kampanya ve ciddi bir medya desteğine rağmen Baskın Oran ise İstanbul 2. bölgede 31 bin oyda kalmış ve seçilememişti. Dün Baskın Oran’a İstanbul’dan bağımsız aday olan birinin ne yapması gerektiği ve de seçilme şansını sorduk. İşte yanıtı:
“Benimki bağımsız adaylıktı ama arkamda parti gibi bir kampanya vardı. Türkiye sivil toplumu destek verdiği için siyasete girdim.Yoksa aşiret yapısının geçerli olduğu Türkiye’nin doğusu dışında bağımsız adaylık zor. Benimki çok atipik bir adaylıktı binlerce insan, genç gece-gündüz çalıştı, günlerce çocuğunu göremeyenler oldu.31 bin oy almıştım ama kürtler sözünü tutsalardı, başka aday çıkartmasalardı sonuç değişik olabilirdi. Nitekim 1. bölgede kürtler aday çıkartmadı ve Ufuk Uras kazandı.O nedenle İstanbul’dan bağımsız adaylık bir fantazidir.Çok tanınmış biri olabilirsin belediye başkanlığına adaylığını koyarsın bir parça anlarım ama genel seçimlerde zor iştir.”
Bu seçimde İstanbul’daki 49 bağımsız aday arasında kürt seçmenlerin açıktan desteklediği biri yok. Çünkü parti olarak seçime giren hareket meclise adam sokmak yerine yüzde 10’luk ülke barajını aşmak için yeterli oyları toplama derdinde. O nedenle de yaklaşık 2 milyon kürt seçmenin bulunduğu İstanbul’a Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan gibi ağır toplarıyla yükleniyor..Bu durumda da Baskın Oran’ın dediği gibi aralarında emniyet müdürleri, mühendisler, avukatlar, emekli asker ve öğretmenler ile sanatçıların da bulunduğu bağımsız adayların işleri gerçekten zor...

Haberin Devamı

Aday listelerinde sıralama ‘engel’i

Haberin Devamı

Ülke nüfusunun yaklaşık 9 milyonu engelli olmasına rağmen, siyasette temsil oranları (550 vekilden 4’ü engelli) yok denecek kadar az... O nedenle engellilerin 7 haziranda yenilenecek parlamento seçimlerine dönük beklentileri yüksekti... Ancak kesinleşen aday listeleriyle birlikte önümüzdeki 25. dönemde de durumda pek değişiklik olmayacağı netleşti. Dahası “24. dönemi arayacağız” diyenler bile var. Aday listelerini engelliler açısından “fiyasko” olarak değerlendiren Engelliler Konfederasyonu Başkanı Av. Turhan İçli,”AKP ve CHP başta olmak üzere her partiden yüzlerce aday adayı vardı, ancak seçilebilecek yerlere iki- üç kişi konuldu” diyor. İçli’nin “Bu durum kırgınlık ya da sandığa küskünlüğe neden olur mu?” sorusuna verdiği yanıt ise şöyle:
“Türkiye çok kritik bir dönemden geçiyor, böyle şeylere odaklanıp ülkenin geleceğini karartmaya kimsenin hakkı yok. Onlar yanlış yaptı diye sandığa gitmemek doğru değil...”

Haberin Devamı

‘Oy çuvallarıyla minibüse bindik’

Seçimde sandığa sahip çıkma ve Sandık Kurulu Başkanlığı’nın önemine daha önce de değindik. Niyesini bir kez daha uygulamada tanık olan yani defalarca sandık kurulu üyeliği yapan Feyzan Yüksel’in ilettiklerinden aktaralım:
....Sandık kurulu başkanı çok önemli, çünkü sayım bittikten sonra oy çuvalını sırtına vurup ilçe seçim kuruluna götüren kişi. Üyeler de isterlerse onunla birlikte giderler ama çok nadir...
Yıllar önce sandık kurulundayım, seçim bitti, oyları saydık. Sonra o kahraman diğer üyeler ortalıktan kayboluverdi, başkanla biz kaldık, lisede edebiyat öğretmeniydi.
Çuvalları yüklenip Kartal’da bulunan ilçe seçim kuruluna götürmüştük birlikte. Nasıl mı gittik? Valla minibüse bindik öyle. Parayı şoföre ben uzattım arkadan;
“iki kişi Kartal, iki de çuval var.”
Neyse ki çuvallara para almadı..Kamu hizmeti ya ondan herhalde.
Hatta minibüse binmeden önce bizim evin önünden geçtik, ben eve girip üzerimi değiştirmiştim, başkan elinde çuval aşağıda beni bekledi..
Yani “hazır üzerimi değiştirmişken sevabına şu çuvalın içini de değiştireyim” diyebilir durumdaydık, demedim...